Türkiye büyük bir felaketin eşiğinden döndü
Türk siyaset tarihinde ilk kez uygulanan iki turlu seçim geçen pazar günü sonuçlandı. Dünya kamuoyunun yakından izlediği tarihi seçim Cumhur İtiifakı’nın adayı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın zaferiyle sonuçlandı. Seçimde iki ittifak yarıştı; milli ve bağımsızlıkçı bir çizgide olan Cumhur İttifakı ile PKK ve FETÖ gibi Türkiye düşmanı teröristlerle Batı’nın bütün gücüyle destek verdiği Milet İttifakı. Seçim aynı zamanda bağımsız ekonomiyi savunanlarla IMF çizgisindeki Batı bağımlısı ekonomi politikalarını savunanlar arasında gerçekleşti. Türk milleti tercihini antiemperyalist ittifaktan yana yaparak Türkiye’nin önündeki önemli bir engelin aşılmasını sağladı. Türk Milletinin bağımsızlığına olan düşkünlüğü ve onuru bu tercihte etken oldu. Yaşanan ekonomik kuşatma, savaş, yüzyılın deprem felaketi, pahalılık, yabancıların döviz saldırısı ve her türlü kara propagandaya rağmen Türk milleti tercihini bağımsız ekonomiden yana yaptı.
MORİTANYA’DAN
MANDACILARA MESAJ
Seçim zaferinden sonra dünyanın dört bir yanında coşkulu kutlamalar oldu. Balkanlar, Kudüs, Kafkasya, Avrupa ve tüm İslam coğrafyasında kutlamalar antiemperyalist gösterilere dönüştü. Brezilya komünistlerinin partisi PCO’nun gönderdiği mesaj anlamlıydı. Özellikle emperyalizmin ve PKK’nın kuyruğuna takılıp yok olmaya giden sahte sol için öğreticiydi bu mesaj. Ama belki de en anlamlı mesaj Moritanya’daki Müslüman kardeşlerimizden geldi. Moritanya’da kutlamalar ABD elçiliğinin önünde yapıldı. Türkiye’de ‘konuyu’ anlamamış olanlara bir kez daha asıl ‘konunun’ ne olduğunu göstermiş oldu Moritanyalı kardeşlerimiz.
SERMAYENİN ŞIMARIKLIĞI
Batı hiçbir seçime bu kadar yüklenmemişti. Önce 2021’in son çeyreğinde döviz operasyonu başlattılar. Operasyon uygulanan düşük faiz politikasına karşı hükümeti sıkıştırmayı amaçlamıştı. Batı’nın yerli işbirlikçileri varlık balonlarını aşırı oranda şişirdi ve gıda piyasalarını manipüle etti. Hükümet serbest piyasaya manipülasyon yapanları hafif cezalar ve sözlü uyarılar yapma yoluna gitti. Ama seçim öncesi kaos çıkarmamak adına sorunlara neşter vurmadı. Bunu fırsat olarak gören bazı tekeller ve tefeciler çıtayı yükselttikçe yükselttiler. Manipülatörlerin şımarıklıkları o boyutlar vardı ki her hafta başında keyfi zamların yapıldığını gördük. Son aylarda enerji maliyetleri düşmesine rağmen keyfi zamlar devam ettirildi.
FAALİYET KARI DEĞİL
FIRSATÇI KAR
Bu hafta içinde açıklanan TÜİK 1. çeyrek GSYİH raporunda ve ay içinde TCMB’nin ‘Finansal İstikrar Raporu’nda açık bir şekilde görülen şu; şirketler tarihlerinde hiç olmadıkları kadar yüksek kârlar elde ettiler. Ve her iki raporda görüldüğü üzere maliyetlerin düşüşüyle birlikte kârların artışı devam etti. Yani şirketlerin maliyetleri düşmesine rağmen düzenli olarak fiyat artışlarına devam ettiler. Ayrıca şirketler yatırımlarını yavaşlattı ve büyük döviz pozisyonları üstünde oturmaya devam ettiler. Tuttukları dövizden yüksek kârlar elde ettiler.
AÇGÖZLÜ TEKELLER
HİZAYA ÇEKİLMELİDİR
Bazı sermaye grupları seçim öncesindeki bir yıl boyunca her gün televizyonlara çıkıp ekonomiyi yerden yere vurdular. Her türlü destek, teşvik, kredi sağlanan bu kesimler son yirmi yılda servetlerine servet kattılar. ‘Serbest piyasa’ya dokunmamanın ve şımarıklık yapan şirketlere hoşgörü göstermenin nasıl büyük zaaflara yol açtığı görülmüştür. Söz konusu zaaflar adeta bir milli güvenlik sorununa dönüşmüştür. Batı bu zaafları istismar etmiş, bazı şirketleri kullanmış bazıları de buna gönüllü olmuştur. Bu şirketlerin hizaya çekilmesinin zamanı gelmiştir. Kamunun başta stratejik sektörler olmak üzere piyasaya müdahale etmesi, anayasadan gelen ‘cebir’ gücünü kullanması şarttır.
MANDACI EKONOMİSTLERİN ÇAPSIZLIĞI ORTAYA ÇIKTI
Seçim sürecinde 7’li Masa'nın ekonomistlerinin durumu içler acısıydı. Bazıları soyut kavramlarda boğuldu, ‘cesur’ olanları IMF politikalarını aklamaya çalışarak açıkça savundular. Ama işin trajikomik tarafı, kürsü başkanı, akademisyen, eski merkez bankası başkanı veya danışmanı, hazine müsteşarlığı yapmış vb. çok sayıda sözde ekonomistin hayatın gerçeklerinden ne kadar kopmuş olduklarının ortaya çıkmasıydı. KKM’nin (Kur Korumalı Mevduat) ve net rezervin ekonomik kriz ve döviz krizine neden olacağını iddia ettiler. Bu iddialar etrafında dolaşırken 7’li Masa'nın ekonomistleri ve mandacılar kendi programlarını anlatmadılar. Görüldü ki esasen elle tutulur bir programları yoktu. Bu süreç bize anlı şanlı ekonomistlerin ne kadar bilgisiz ve yalan söylemeye yatkın manipülatörler olduklarını gösterdi.
EĞİTİLMİŞ CAHİLLER SÜRÜSÜ EKONOMİSTLER
Kılıçdaroğlu’nın CIA’nın işbirlikçisi şirketlere savunma sanayisine teslim etme vaadi, 300 milyar dolar vaadiyle tefecilere kucak açması ve Rusya’ya son dakikada tehditler savurarak ambargoya gideceğinin işaretini vermesi 7’li Masa'nın devlet ciddiyetinden ve ekonomik gerçeklerden ne kadar uzak olduğunu gösterdi. Görüldü ki sürekli liyakatten bahsedip SWAP’larla, APİ’yi birbirine karıştıran, KKM’lerin döviz faizi verdiğini sanan, dünyadan ve piyasadan bihaber bir ‘eğitilmiş cahiller’ sürüsü ekonomiyi yönetmeye talipmiş.
TÜRKİYE BAĞIMSIZ EKONOMİYLE
YOLUNA DEVAM EDECEK
Bu vasıfsız, IMF’ci, Batı güdümlü ekonomistlerin yönettiği Türkiye nasıl olurdu? Bütçesinin tamamını faize ödeyen, ithalatçı, savunma sanayisi ve tüm sektörleri dışa bağımlı, iddiası olmayan, 90’ların kaotik Türkiye’si geri dönecekti. Türk ekonomisinin sorunları var, bu başka bir yazının konusudur. Ancak ne bir ekonomik kriz yaşanıyor ne de yakın-uzak vadede böyle bir risk var. Tam aksine temel ekonomik göstergeleri güçlü, birçok sorununu çözmüş veya çözme yolunda olan, dışa bağımlılığını azaltan, yüksek katma değerli üretime geçen bir Türkiye var. Türkiye, dünya arenasında önemli bir oyuncu olma yolunda önemli bir engeli aştı ve ‘Büyük Türkiye’ yolunda ilerliyor.