Türkiye Cıstak dinleyen sefil bir ülkedir!
Bu yazıyı yazıp yazmamakta çok düşündüm… Düşündüm çünkü yazdıkça reddettiğinize dolaylı da olsa merak uyandırıyorsunuz. Cıstak meselesinden haberim yoktu, sonradan öğrendim. "Cıstak Cıstak" diye ortalıkta dönüp duran "şey"in tıklanma sayılarına istemeden de olsa katkı sundum.
Merak edip tıklanma, dinlenme sayılarına baktığımda şaşkınlığım bir o kadar daha arttı. Sayılar çoğu Orta Avrupa ülkesi nüfusunun bir hayli üzerindeydi.
Sosyal medya, tıklanma, reyting, takip, takipçi meselelerine yıllardır hep şüpheyle bakmışımdır. Çünkü sistemin ortaya çıkış amacının; yönlendirme, yönetme, manipüle etme olduğu aşikardır. Çağın pandemisi olan sosyal medya ile dilediğiniz konuyu, objeyi, düşünceyi, fenomeni rahatlıkla servis edebilirsiniz. Milyarlarca nöronun tüm vücudu bir anda tetiklemesi gibi bir sistem.
Sosyal medya ve dijital ortamı tıpkı beyni oluşturan nöronlar gibi düşünün. Komut milyarlarca nöron tarafından tüm vücuda servis ediliyor. Tabii ki rastlantısal değil iradi bir ilişki bu. Nöronları ellerimizdeki telefonlar ya da tabletler, bizleri de snapslar yani diğer nöronlar ve hücreler arası ilişkiyi sağlayan yapılar olarak hayal ediniz. Android diye tarif edilen aslında bizleriz! Onun içindir ki rakamlar benim için başından beri şüpheli ve tartışmalıdır.
Sosyal medya sistematiğini ve teknolojisini bilenler! tarafından "yok artık!" yanıtını alsak da unutulmaması gereken; onların sınırları onlara anlatılan ve öğretilen kadardır!
Dönelim konumuza…
Mesele Rap Müzik ve türevleri ya da şarkı meselesi değildir. Mesele bu akımlarla toplumlarda yaratılmak ya da yıkılmak istenen değerler bütünüdür. Kaldı ki bu alanda toplumları neyin beklediğini 1993 yılında yazılar yazdığım Gerçek Dergisi'nde işaret etmiştim.
"RAP kültürel darbe için rap-rap! geliyor", "Arabeskten sonra yeni enjeksiyon RAP" başlıkları ile yazdığım yazılarda 30 yıl öncesinden meydan davulu çalsam da malûm çevrelerden de bol eleştiri almıştım. Hep aynı terane; "özgürce müzik yapamayacak mıyız?" "Beyaz Türkler sokağın sesini duymak istemiyor" falan filan.
Şimdi gelelim yalnızca kadını değil erkeği de aşağılayan ve toplumsal rolleri cinsellik üzerinden işaret eden bu ürünün yol haritasına.
Pazarlama ve manipülasyon iki aşamada hayat buluyor. Birinci aşamada ürün sosyal medya üzerinden pompalanıyor. Bu aşamada yüklü ve benim için de şâibeli bir tıklanma oranıyla servise sunulup merak uyandırılıyor. Dijital ortamda bol miktarda can suyu verildikten sonra da hızlıca medya ve sosyal medya desteği ile yayılıyor.
Sosyal medya ve dijital ortamın sakın kimse bana, insancıklar daha hızlı haberleşsin gibi romantik bir ihtiyaca dayandığını söylemesin, sömürgeci kapitalizm bu kadar devasa yatırımları asla hayır işleri için kullanılmaz!
Elinde böyle bir sistem ve onun yarattığı milyarlarca gönüllü varsa meydan senindir. Bireyleri, toplumları, rejimleri, inançları, bilgiyi dilediğin gibi eğip büküp yönlendirebilirsin.
Gelelim 2. aşamaya…
Bu şarkı servis edildikten sonra ne oldu?
Dikkat ederseniz tepkiler "kadın aşağılanıyor" ya da "çöküyoruz, bitiyoruz, çürüyoruz" söyleminde iki koldan yürüyor. Kısacası yine bir tımarhane ve kültürel felaket tablosu...
Kadın bedeninin metalaştırılması sömürgeci kapitalizm ve emperyalizmin doğal refleksidir, bunda şaşıracak bir şey yok. Silikon pompası dayatılan, yüzüne neşter değmemiş kadınlar ordusu yaratılırken neden bu kadar tepki vermezsiniz o da bilinmez.
Bütün mesele bu ülkenin yaşanmaz bir cehennem olduğu algısını pompalamak ve bu cepheyi genişletmektir.
Şarkının servis edilmesinden hemen sonra yağmur gibi gelen birkaç mesaj örneği vereceğim daha iyi anlaşılacak…
- Eğer bir ülkede insanların en çok dinlediği şarkı Cıstak olursa kıymanın kilosu da 400 TL olur!
- Bu toplum başına gelen her şeyi hak ediyor!
- Kendimizden soğuyuş!
- Karı kız için ölürüm Türk milleti için ölmek falan istemem!
- İşte ülkemizin özeti: ciddi anlamda sanatın ve sözün bittiği yerdeyiz söylenecek hiçbir şey kalmadı… ne desen boş bu ülkenin zevksizlik sevdası bitmez!
- Taşımızdan toprağımızdan yine kalite fışkırdı
- Ülkede cinsiyetçilik taciz zorbalık gibi konularla buluştuğumuz bir yılda en çok dinlenen şarkı!
Tüm bunların yanında bir de akademik takım var ki evlere şenlik!
1970'lerdeki pilav yine ısıtılıp servis edilmeye başlandı. Köyden kente göçmüşler, alt kültür oluşmuş, varoşlarda çocuklar seslerini duyurmak istiyormuş, bu aslında isyanın sesiymiş falan filan… Bu bilmiş takım zamanında Tamirci Çırağı'nı, Fabrika Kızı'nı, dinlemiş olsalardı, halkın isyanının bu topraklarda nasıl bir edeple anlatabildiğini görürdü. Neyse onlar başka bir alemdeler.
Toparlarsak, kadın bedeni ve genel ahlak üzerine kilitlenen konu bence "Türkiye Tımarhanesi" fırınına atılan odundur...
Şarkıyı yapan çocuk kadınlardan özür dilemiş…
Ne diyeyim ben şimdi? Ah be yavrum meseleyi, sana, şarkına kilitlediler ama konu ne sensin ne de senin şarkı diye ortaya attığın bu "şey". Sen yalnızca bilerek ya da bilmeyerek görevini tamamladın. İyi de tıklandın! Kıymetlisin yani hem kendi kasan hem de senin adına kasandan nemalananlar! için… Kimbilir Nobel değil ama "sisteme en çok kazandıran" diye ödül bile alabilirsin! Eeee! her külfetin vardır bir nimeti!