22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türkiye de İran da laik Suriye’ye mecbur

Rafet Ballı

Rafet Ballı

Gazete Yazarı

A+ A-

İlk şaşkınlık geçen ay yaşandı.

Türkiye-İran-Rusya Moskova’da toplandı.

Tek gündem Suriye’ydi.

Bir manifesto yayımladılar.

“Seküler bir devlet olarak Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliğini, bağımsızlığını, birliğini ve toprak bütünlüğünü tamamen destekliyor”lardı (20.12.2016).

***

Şaşkınlık öncelikle İran içindi.

Kendisi şeriat rejimiyle yönetiliyordu.

Fakat: Suriye için “laiklik” diyordu.

***

AKP de öyle.

İslamcı bir kökten geliyor.

Ona kalsa tercihinin yönü belli: Dini bir yönetim.

Suriye sahasına bakıyoruz. Desteklediği kuvvetlerin hepsi dinci.

Fakat: “Laik Suriye” bildirisine imza attı.

***

Bu tabloya aykırı “haber” Astana’dan geldi.

Malum: Astana’nın gündemi Suriye’ydi.

Hükümetle silahlı muhalefet buluşturuldu.

Sonra BBC’de bir haber (25.1.2017).

“Laik Suriye” kavramına 2 itiraz gelmiş.

Biri: Silahlı Suriye muhalefetinden.

Diğeri: AKP Türkiye’sinden.

***

İddianın kaynağı Beşar Caferi.

Suriye’nin BM’deki temsilcisi.

Aynı zamanda Astana’da delegasyon başkanı.

Caferi’nin “iddia”sı doğru mu?

Muhalefetin laiklik karşıtlığı tescillidir.

***

Asıl mesele AKP’nin tutumu.

Sicili şaşırtmıyor.

Gönlünden geçen: Yurtta laiklik, dünyada laiklik değil elbette.

Boş alan görürse ilerliyor. Kuvvete çarpınca geri dönüyor.

Dolayısıyla: Bir zikzak daha sahnelemiş olabilir.

***

Suriye’de laiklik karşıtlığı sürdürülebilir mi?

Sahaya bakalım: Türkiye tek başına değil.

Herkes orada: Küresel kuvvetler. Bölgesel kuvvetler.

İki cephe görüyoruz.

İlki: Amerikan koalisyonu.

İkincisi: Avrasya cephesi.

***

AKP’nin tercih serüvenini biliyoruz.

Krizin ilk 5 yılında Amerikan koalisyonundaydı.

Fakat bedelini ağır ödedik.

İçte ve bölgede bölünme etkenleri arttı.

Görüldü ki: Suriye’yle birlikte Türkiye de bölünüyor.

***

Siyasette kanundur: Bölünmenin faturası önce hükümetlere kesilir.

Zaten: AKP milletten ilk tokatı da yedi. 7 Haziran 2015 seçiminde çoğunluğu kaybetti.

Tayyip Erdoğan’ın ayakta kalma güdüsü güçlü. Tarihi bir dönüş başlattı.

Avrasya cephesine yöneldi. Zikzaklı da olsa.

İlk sonuçlar alındı.

İçte: PKK’nın hendek hamlesi ezildi.

Dışta: Suriye’de Amerikan koridoru kesildi.

Bunlar biliniyor.

***

Burada asıl kaydetmemiz gereken şu:

Türkiye tarihi bir tecrübe yaşadı. Ve gördü:

Amerikan cephesinde: Bölünüyorduk.

Avrasya cephesine yöneldik: Toparlamaya başladık.

***

Artık şunu söyleyebiliriz:

Bir: Amerikan cephesi, bölerse kazanıyor.

İki: Avrasya cephesi, birleştirirse sonuç alıyor.

***

Şimdi “bölünme” etkenlerine bakalım.

Soralım: Amerika, bölerken hangi araçları kullanıyor?

Sayısız tecrübeyle bu da sabittir: Etnik, dini, mezhebi farklılıklar.

Orta Asya’da böyle.

Irak ve Suriye’de böyle.

Türkiye ve İran’da böyle.

Bunlar yoksa: Aşiret ve kabile farklarına dayanıyor. Libya’da olduğu gibi.

***

Amerikan cephesinin programı netleşmiştir.

Üç kavram tercihlidir: Özgürlük, demokrasi, federalizm.

Tabii: Etnik, dini ve mezhepçi hareketler için.

Üç kavramın da miadı dolmuştur: Millet, laiklik, üniterlik.

Özetle: Küreselleşmedir bu.

***

Buradan tekrar AKP’ye dönelim.

Suriye’de laikliğe nereye kadar itiraz edebilir?

Denklem çoktan ispatlandı:

Bir: Dincilik Suriye’yi böler. 6 yıldır olduğu gibi.

İki: Suriye bölünürse, Türkiye de bölünür.

Üç: Türkiye bölünmeyi kabul etmez. Bölünmeye yol açan yıkılır.

Dört: Avrasya ittifakının temeli açıktır. Dinci ve etnik bölücülükle mücadele.

Sonuç: AKP ayakta kalmak istiyorsa “laik Suriye”ye mecburdur.

***

İran açısından durum nedir?

Onun durumu AKP’den daha net.

Sahaya bakalım: İslam dünyasının yüzde 80’i Sünni.

“Şeriat” kavgası öncelikle Sünni dünyada veriliyor.

Diyelim ki: Batı destekli dinci hareketler başardı.

Sünni ülkelerde şeri rejimler kuruldu.

İlk hedefleri İran olurdu.

***

Çünkü: Hiçbir İslamcı hareket mezhep bariyerini aşmış değil.

Olanlara bakalım.

IŞİD ve El Kaide türevi hareketler: Çoğu Şiiliği “kafir” sayıyor. Yani savaşılacak düşman.

Müslüman Kardeşler (İhvan) hareketi: Evet, İran’a karşıtlıkları daha az sert.

Fakat, İhvan hiçbir zaman İran’ı “dost” kapsamına almadı.

Şeriatla yönetilen Körfez ülkeleri: İran karşıtlığı temel politikaları.

En ılımlı olması gereken Türkiye’nin AKP’si: İslam dünyasında tamamen İran’a karşı mevzilenmiş durumda.

Sonuç: Tahran, Sünni dünyada laikliğe mecbur. Kerhen de olsa.

***

Not 1: Siyaset, mümkünü yapma sanatıdır. Gönlümüzden geçeni değil.

Not 2: Evet, AKP’nin içteki dincileştirme programı ciddi sorun. Hasar büyük.

Fakat duvara çarpacaktır. Kendi içinden bile itirazlar başlamıştır.