06 Kasım 2024 Çarşamba
İstanbul 10°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türkiye fırtınalı sulara sürükleniyor

Fikret Otyam

Fikret Otyam

Eski Yazar

A+ A-

Evren Devrim Zelyut/Ekonomist

Bazı olaylar bireysel bir faaliyet gibi gözükürken aslında çok daha derin anlamlar içerirler. Bir devrin sonuna ya da başlangıcına denk gelerek, dönüm noktalarının sınır taşlarını oluştururlar. Bu olayların sıradan olaylardan farkı ise milyonların sessiz çığlığı olması yani toplumun büyük bir kısmının hislerine tercüman olmalarıdır. Hatırlarsanız AKP iktidarı öncesinde Ecevit’in önüne yazar kasa atılması bir devrin bitişinin sinyali olmuştu. Bugün ise Ankara’dan gelen bir haber önümüzdeki günlerde yaşayacağımız olaylara dair çok net bir sinyal göndermiştir.

TBMM Dikmen girişinin yaklaşık 50 metre yukarısında bulunan Meclis Hastanesi önüne elindeki benzin bidonuyla gelen 39 yaşındaki S.A. maddi sıkıntılar nedeniyle kendini ateşe vereceğini söyledi. İnşaat işçisi olarak çalışan S.A. benzini başından aşağı döktükten sonra çakmağı ateşledi.

Bu olay, bir vatandaşın kendisini yöneten mekanizmanın önüne gelerek varlığını bitirmek istemesi değildir. Bu olay aslında milyonların sessiz çığlığıdır. Bu olay, halkın bu çığlığına kulaklarını kapatması halinde mevcut iktidarın değişeceğinin öncü göstergesidir.

Türkiye fırtınalı sulara sürükleniyor - Resim : 1

TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDEKİ RİSKLER

Türkiye’nin yaşadığı derin işsizlik acısının ne olduğunu yazmaya gerek yok, zira bunu her aile hissediyor. Konuta dayalı büyüme halâ inatla sürdürülürken, daralan konut satışlarının çaldığı alarm zillerini duymayan kaldı mı? KGF’nin dönen kredileri ile KOBİ’leri desteklemeye devam edeceklerini söyleyen politika yapıcıların “taşıma su ile değirmen döndürmeyi” başarı saymasının iktisadi bir geleceği olabilir mi? Bizim dikkat çekmek istediğimiz riskler ise bunların dışında.

Cuma günü Türkiye’de yaşayan herkesin cüzdanını bir şekilde etkileyecek cari açık verisi açıklandı. Merkez Bankası tarafından açıklanan cari işlemler açığı, bir önceki yılın Kasım ayına göre 1.947 milyon ABD doları artarak 4.200 milyon ABD doları olarak gerçekleşti. Bunun sonucunda, on iki aylık cari işlemler açığı 43.752 milyon ABD doları oldu.

Cari denge rakamlarına baktığımızda sıkıntılı görülen konu 2016 Ocak-Kasım ayları arasında 21,8 milyar dolar olan mal ve hizmet dengesindeki açığın 2017’nin aynı döneminde 31,7 milyar dolara ulaşmasıdır. Bu durum Türkiye’nin daha çok dış borca ihtiyaç duyması, daha yüksek faiz ödemesi, döviz kurlarının daha çok yükselme eğilimine girmesi anlamına geliyor. Hatırlarsanız Kasım ayının son günlerinde dolar/TL kuru 4 TL oldu olacak diye tüm Türkiye nefesini tutup izlemişti. İşte cari açık rakamları Türkiye’nin bu yumuşak karnının hala muhafaza edildiğini gösteriyor.

PETROL FİYATI UÇURUMDAN DÖNDÜ

Türkiye için bir diğer risk ise petrol fiyatlarıdır. Petrol fiyatlarının 2016 ortalaması 46 dolar civarındaydı. Ancak Brent tipi petrolün varil fiyatı önemli bir sınır bölgesi olan 70 dolara kadar yükseldi. Ocak-Kasımda enerji ithalatının 2016'nın aynı dönemine göre 9 milyar dolar arttığını biliyoruz. Sorun şu: Eğer petrol fiyatları bir şekilde 70 doları geçerse teknik olarak baktığımızda 75/77 dolar seviyesine kadar yükselebilir. Bu durum ise Türkiye’de enflasyonu ve dolar kurunu oldukça sert bir şekilde yukarı hareket ettirebilir.

Petrol ile bir diğer risk ise hiç aklımıza gelmeyecek bir alandan geliyor, St. Louis Fed Başkanı James Bullard geçtiğimiz günlerde petrol fiyatlarındaki yükselişin enflasyon beklentilerini beslemesini, enflasyona endeksli hazine tahvili faizlerini yükseltmesini ve diğer menkul kıymetlere etki etmesini beklediğini söyledi. Bu şu demek: Amerikan tahvil faizlerinin artması Türkiye’de dolar kurunun yukarı çıkması anlamına gelecek.

ABD’den gelecek ekonomik etkilere değinmişken, Cuma günü açıklanan, ABD çekirdek tüketici fiyat endeksindeki (enflasyon) artış nedeni ile, 2 yıllık Amerikan tahvili faiz oranının 2008’den sonra ilk kez yükselerek yüzde ikiye ulaştığını gözden kaçırmamak gerek. ABD’de faizlerde oluşan artışların Türkiye’de kurları yükseltebileceğini belirtmiştik. Ayrıca 2018 yılı içinde Amerikan Merkez Bankası’nın yapacağı 3 faiz artışının da dolar kurunu yukarı çekme potansiyelini unutmayalım.

SİYASİ VE JEOPOLİTİK RİSKLER YÜKSELİYOR

Seçimler yaklaştıkça iç siyasi tansiyon artıyor ve bunun da ekonomiye bir maliyeti olacak. Ayrıca güney sınırlarımızdaki Irak ve Suriye denklemlerindeki bilinmeyenler yerlerinde duruyor. En son Pentagon’dan yapılan açıklamada ABD’nin Suriye’deki askeri varlığını azaltacağına dair açıklamalar PKK/YPG’nin taşeron olarak sahada Türkiye’nin başını daha çok ağrıtacağını gösteriyor.

ÇIKIŞ YOLU VAR MI?

Türkiye’nin enflasyon sorununu çözmesi ve dolara olan bağlılığını azaltması için önce tarım ve hayvancılıkta yaşadığı büyük sıkıntıları aşması gerek. Bunun için de günü kurtaran değil, yarınlar için eğitim, hukuk ve ekonomide yapısal reformları yapması şart. Sözün özü, ülkeyi yönetenlerin büyüme oranına değil, son on yılda yaratılan gelirin bölüşümüne bakması, yani kulaklarını açıp bugün meclis hastanesi önünden yükselen çığlığı duymasında fayda var.