Türkiye için Asya, Asya için Türkiye zamanı
ABD Avrasya'ya karşı çok ciddi bir savaş başlattı.
Önce Rusya, Çin, ardından İran ve şimdi Türkiye.
Doların fırlaması aslında beklenen bir şeydi.
Hani herkesin bildiği bir cinayet gibi, bunun da olacağını herkes biliyordu.
Ama saldırı en zayıf noktada ve ağır oldu.
ABD'nin derdi papaz filan değil.
ABD'nin derdi Çin'in lokomotifi olacağı bir Asya ve Avrasya kalkınması.
Rusya, Türkiye, İran ve tüm Orta Asya ülkeleriyle birlikte Avrupa'nın da buna katılması.
Özetlersek; ABD'nin stratejik hedefi Asya'nın yükselişi.
Çin'in 2013'te açıkladığı 65 ülkeyi kapsayan "Kuşak ve Yol" girişimi, Yeni İpekyolu olarak biliniyor ve ABD'nin küresel sömürüsüne, büyük bir Avrasya ve hatta tüm gelişmekte olan dünyanın tokatı konumunda.
Sadece Trump değil tüm Amerikan kapitalizminin Kuşak ve Yol'dan sonraki en büyük korkusu da 2015'te açıklanan "Made in China 2025" projesi.
Bu çok önemli, çünkü en ileri teknolojilerde Çin'in dünya liderliğini öngörüyor ve bu konuda Çin çok önemli mesafeler kat etti bile.
Amerikalılar bunu açıkça söylemekten de çekinmiyor.
ABD Ticaret temsilcisi ve müzakerecisi Robert Lighthizer liderliğindeki grup, Çin'in gümrük vergilerinde hedef alınacak 10 önemli Hightech sektörünü raporlaştırdı.
Bunlar aynıyla "Made in China 2025" projesinde yer alan sektörler: Yapay Zeka, Kuantum bilgisayarlar, Sibernetik ve Robot teknolojileri, Uzay ve havacılık teknolojileri, Yüksek teknoloji nakliye sistemleri, Modern demiryolları ve taşımacılık malzemeleri, Yeni enerji teknolojileri, Elektrikli arabalar, Enerji ve Tarımda yeni sistemler ve malzemeler ile son olarak Biyo ilaç ve Genetik araştırmalarını içeren yeni sağlık teknolojileri.
ABD Başkanı Trump, tüm bu sektörlerde Çin'e 200 milyar dolarlık gümrük engelleri çıkardı işte bu rapora dayanarak.
Amerikalı araştırmacı yazar William Engdahl, CFR'a bağlı Dış İlişkiler New York Konseyi'nin "Made in China 2025" raporunda şu ifadelerin yer aldığını yazıyor:
"Çin'in bu projedeki hedefi, Almanya, ABD, Güney Kore ve Japonya gibi yüksek teknoloji ekonomilerine katılmaktan çok, tamamının yerini almaktır"
Yaratılan Çin korkusu, AB ve Japonya'yı ikna etmişe benziyor.
Brüksel'deki NATO Zirvesi'nde sarhoş vaziyette aile fotoğrafına çıkan AB Komisyonu Başkanı Juncker'in son ABD ziyaretinde, AB'nin Çin ile bir araya gelmesi önlendi ve gümrüklerde verilen belirli tavizlerle, Almanya başta olmak üzere AB'nin Çin karşıtı cepheye katılması şimdilik sağlandı.
Japonya da Çin'in Kuşak ve Yol'a katılma teklifine aynı minvalde ret yanıtı verdi.
Zaten bu gelişmelerin ışığında İran ambargosu ve Türkiye'ye dolar operasyonu başlatıldı.
Engdahl, Juncker'in katıldığı ABD-AB görüşmeleri öncesinde 16 Temmuz'daki Çin AB zirvesinde, Pekin yönetiminin Avrupa'ya ABD'ye karşı birlikte davranma karşılığında Çin pazarını açmayı teklif ettiklerini söylüyor.
Şinhua Haber Ajansı, bu zirvede ABD'nin küresel çaptaki korumacılık çabalarına karşı Çin'in AB'ye Kuşak ve Yol girişiminde tam bir işbirliği önerdiğini bildirmişti.
Ancak Juncker'in Washington ziyareti sonrası AB'nin Çin'e karşı ABD cephesine katılma kararı aldığı ve Almanya'nın 1 Ağustos'ta Çin'in Leifeld Metal Spinning AG isimli şirketi satın almasına engel olduğu da bir gerçek.
Alman Ekonomi Bakanlığı ayrıca, Çin'in Alman uzay firması Cotesa'yı satın alma teklifini de yeniden gözden geçirme kararı aldı.
Halbuki bu yılın başlarında Çin otomobil üreticisi Geely Alman Daimler şirketinin yüzde 9'unu satın almıştı.
Bir diğer Çin high tech firması Midea da Alman makina üreticisi Kuka'yı devralmıştı.
O zaman Alman hükümeti bunlara engel çıkarmamıştı.
Trump'ın ticaret savaşı sonrası, Almanya Çin yerine, kendi gibi bir diğer Vasal Devlet olan Japonya'ya yaklaşmaya başladı.
Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Berlin'in Japonya ile ne olduğu açıklanmayan yeni uluslararası düzen içinde stratejik diyalog ve yakın müttefiklik ilişkisi başlattığını duyurdu.
Zaten Trump'ın ekonomi danışmanı Larry Kudlow, Fox Business kanalına durumu şu sözlerle açıklamıştı: "AB ile bir araya geliyor ve onlarla bir anlaşma yapıyoruz. Böylelikle Çin'e karşı birleşik bir cephe oluşturuyoruz"
ABD'nin Çin'i yalnızlaştırma operasyonunda bir diğer önemli atağı, Trump'ın Rusya Devlet Başkanı Putin ile buluşması sonrası Moskova'nın İran'a yaklaşımındaki değişim olarak gözlendi.
Rusya'nın İran'a ABD ambargosuna yaklaşımını İran'ın OPEC Temsilcisi Hüseyin Kazım Erdebili, "Rusya ABD'nin ambargosuna destek oluyor" sözleriyle özetledi.
Buna neden Rusya'nın İran'a ambargoyu adeta fırsat bilip günlük petrol üretiminde artış kararı almasıydı.
ABD, Çin'i yalnızlaştırma girişimlerini (Başbakan Theresa May'i uçurup yerine Trump'ı başkan yapan Çin düşmanı Steve Bannon'un adamı Boris Johnson'u getirme çabalarıyla) İngiltere, Hindistan ve Pakistan ile NAFTA ortakları Meksika ve Kanada üzerinden de yürütüyor.
Tehdit ve şantaj ağırlıklı bu çabalar sonuç verir mi sanmayız ama halen ABD ve dolar dünya ekonomisinde belirleyici olmayı sürdürüyor.
Ayrıca silah gösterme konusunda Amerikan kovboyları hiç de çekingen sayılmaz.
Onlar korsan ve haydutların torunları ne de olsa.
Jeopolitik tektonik plakalarının çatırdadığı çok ciddi bir süreçten geçtiğimiz kesin.
TÜRKİYE-RUSYA-ÇİN-İRAN FIRSATI
Amerikalı eski Hazine Müsteşarı ve ekonomist Paul Craig Roberts, bu noktada Çin ve Rusya'nın öz güven eksikliğinin büyük ölçüde ABD'nin elini kolaylaştırdığı görüşünde.
"The self imposed impotence of the Russian and Chinese Governments" başlıklı son yazısında, Rus ve Çin yönetimlerinin yaptırımlara karşı tutumlarını eleştiriyor.
Rus ve Çin hükümetlerinin bu acımasız yaptırımlar karşısında elleri ayakları boşalmışçasına boş boş oturduklarını ifade eden Roberts, Rusya'nın tüm aşağılama ve horlanmaya karşın hala NASA'ya roket motoru vermeyi sürdürdüğü örneğni veriyor.
Rusya ve Çin'de ekonomi alanındaki karar vericilerin liberalizm ve kapitalizmin etkisi altında olmasının buna yol açtığını belirten Roberts, "Neoliberal ekonomi bir düzmecedir ve Ruslar ile Çinliler de bu tuzağa düşmüştür" diyor.
Craig Roberts, Rusya'nın isterse Avrupa'yı da bağımlı olduğu doğalgaz ile diz çöktürebileceği gerçeğini de hatırlatıyor.
ABD'nin hiç bir şekilde enerjide Rusya'nın yerini alamayacağını vurguluyor.
Çin'in de Apple türü Amerikan firmalarını millileştirme kararı alacağını hissettirmesinin dahi bu dev şirketlerin Amerikan hükümetini yaptırımlardan vaz geçirmek için dize getireceğini hatırlatıyor.
Craig Roberts ayrıca Çin'in elindeki 1,2 trilyon dolarlık FED tahvillerini boşaltma kararı aldığında ABD'nin para basıp bunları ödeyeceğini ancak Çin'in bu dolarları da satması halinde ABD'nin elinin kolunun bağlanacağını da belirtiyor.
Çünkü bu durumda ABD bu dolarları almak için yabancı para birimi basamayacak ve dolar dibe vurup Venezuela Bolivarı'ndan farksız olarak hakettiği yeri bulacak.
Roberts, Türkiye'nin Çin ve Rusya için şu an mükemmel bir fırsat olduğunu patlatıyor!
2 dev ülkenin bir araya gelip Türkiye'ye ticaret ve finans imkanı sunması halinde, ki özellikle Çin'in Türk lirası alıp kurları yeniden normale getirme şansı da varken, Ankara'nın yanına bir de İran'ın eklenmesinin ABD'nin ticaret savaşında kesin hezimeti anlamına geldiğini yazıyor Roberts.
Türkiye'nin NATO'dan çıkması da Çin ve Rusya için büyük ödül olacak!
Ancak yine Craig Roberts, Çin ve Rusya'nın neoliberal ön yargıları ve göz yanılgıları yüzünden bu cesur adımları atamayacağını da belirtiyor.
Hakeza AKP yönetimi de neoliberal anlayışla fazlasıyla yoğrulmuş ve bu konuda güven vermiyor.
Ancak yaşam pratiği eğitici ve öğreticidir.
Dünyada öylesine hızlı gelişmeler oluyor ki çok yakında bu soruların cevapları netleşmeye başlayacak.
7 Eylül'de İstanbul'da düzenlenecek Türkiye, Rusya, Almanya ve Fransa'nın katılacağı İran Zirvesi mesela pek çok soruya yanıt olabilir.
Aslında yanıt belli: Avrasya güçlerinin bu yeni emperyalist saldırıya karşı sağlam bir cephede tavizsiz ve art niyetsiz birleşmesi.
Türkiye bu derin krizi büyük bir fırsata çevirebilir.
Keza Rusya ve Çin de öyle!