Türkiye ve İran Katar silah fuarında
Katar’ın Türkiye münasebetleri 2002’de iktidar olan AKP hükümeti ile ciddi bir start aldı. Katar eski Emiri Hamed Bin Halife El-Sani (şimdiki Emir Tamim Bin Hamed El-Sani’nin babası) Gül, Erdoğan ve Esad ile yakın ilişkiler kurdu. Emine Erdoğan, Moza Bint Nasır ve Esma Esad arasında da ailevi münasebetler pekişti. 2010’dan sonra bölgeye cehennem ateşini taşıyan “Arap Baharı” esnasında Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)’nin iki önemli üyesi Türkiye ve Katar arasında finans, ticari, askeri ve istihbarat işbirliği derinleşti. Bu sahadaki ortak çalışmaların en barizine Suriye’de şahit olduk. Her iki iktidar Esad iktidarına karşı savaşan radikal dini-dar ve etnik bölücü tüm muhalif örgütlere siyasi, medya ve finans, lojistik veya askeri yardımda bulundu. Katar eski Başbakanı Hamed Bin Casim El-Sani’nin açıklamalarına binaen Katar ve Türkiye ABD subaylarının iştirak ettiği Suriye’ye komşu ülkelerde kurulan ve kısa adı “Monk Odası” olan operasyon merkezlerinde birlikte çalıştılar.
KÖRFEZ’DEKİ MAŞALARI KULLANDILAR
Ardından 15 Temmuz 2016’da Erdoğan hükümetine karşı düzenlenen darbe girişimi hâsıl oldu. Katar’ın dünyaca etkili El-Cezire Televizyonu (Al-Jazeera TV) gelişmelere kayıtsız kalmadı. Erdoğan’ın yanında yer aldı. Darbecileri teşhir eden ve darbeye karşı yayınlar yaptı. Erdoğan hükümeti ile finans ve ticari münasebetlerini derinleştirdi. Katar bunun bedelini ödemeliydi. Ancak başkent Doha’da önemli bir askeri üs sahibi olan İngiltere ve ABD’nin Katar Hanedanlığına karşı şahsen harekete geçmesi akıllı bir iş olmazdı. Zira başarısız olmaları halinde ağır bir bedel ödeyeceklerini biliyorlardı. Bunun yerine başta Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere Arap Körfez Ülkelerindeki maşalarını kullanmayı tercih ettiler.
Bunun için “gözünün üstünde kaş var” bahanesiyle Mayıs 2017’de Katar Haber Ajansının bir mesajını gerekçe olarak kullandılar. Bu mesajın Suudi Arabistan’ı eleştirdiğini, İran ve Müslüman Kardeşler Örgütü için olumlu ifadeler kullandığını iddia ederek 5 Haziran 2017’de Suudi Krallığı Katar ile diplomatik ilişkileri askıya alır. Aynı gün Birleşik Arap Emirlikleri de Katar ile ilişkilerini keser. Ardından Suudi Krallığın askeri himayesi altındaki Bahreyn Krallığı, Sisi’nin Mısır’ı, Suudi Krallığında yaşayan devrik Yemen Başkanı El-Hadi ve bin 200 irili ufaklı adadan oluşan Maldivler (ne alakaysa) Katar’a düşman kesilir. Yayınlanan ortak deklarasyonda Katar’ın teröre destek verdiği, bölgenin yaşadığı krizlerden sorumlu olduğu, Körfez Ülkeleri arasındaki dayanışma ve Arap işbirliğinin ruhuna aykırı davrandığı iddialarına yer verildi.
KATAR’IN ISRARI ETKİLİ OLDU
Bu kararda en etkili unsurlar arasında Katar’ın başta Türkiye ve İran ile münasebetlerini sürdürmede ısrarcı olması etkili olmuştur. 15 Temmuz ve sonrasında Erdoğan’a desteğini sürdürmesi Katar’ın geleneksel görev çizgisinin dışına çıktığı algısı ağır basmıştı. Batıya hizmette kusur etmemiş ama kullanma tarihi sona erdiğinde rafa kaldırılan, kendisini amaca giden yolda sadece döşenen taş olduğunu idrak etmeye başlayan HAMAS gibi Müslüman Kardeşler Örgütüne ev sahipliği yapmaya devam etmişti. Tahribinde en büyük fenalığı yaptığı Suriye Savaşını sorgulamaya başladığı için de cezalandırılıyordu. Türkiye bu politikaları onaylamadı. Katar’a sahip çıktı.
Türkiye’nin maruz kaldığı 15 Temmuz terör saldırısı esnasında, Arap Körfez Ülkelerinin başında gelen Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin finanse ettiği medyanın takındığı olumsuz tavır münasebetleri ekşitmişti. Ötesinde bu iki ülkenin terör saldırısına sağladıkları dolaysız ve dolaylı katılımları, Suriye’de ABD’nin İkinci İsrail projesinde görev ifa eden PKK/YPG’ye verdikleri destek, TSK’nın Suriye müdahalesini eleştirmeleri, Türk mallarına boykot çağrıları yapmaları, Osmanlı-Türk tarihini eleştiren yayınlara ve açıklamalara destek vermeleri, limanlarına ulaşan Türk mallarının gümrük bürokrasisi ile zarara uğratılmaları Ankara’nın Riyad’a bakan yüzünü daha çok Doha’ya döndürmesine sebep oldu.
ERDOĞAN HÜKÜMETİ CAYDIRICI OLDU
Ankara’nın bu tavrı Katar tarafından ödüllendirildi. Ekim 2015’te inşa edilen ve başkent Doha’nın dışında yer alan Türk Askeri Üssü, Arap kaynaklarının iddialarına binaen, esas itibariyle Katar’ı İran tehdidine karşı korumak ve Suriye sahasındaki askeri-istihbarat işbirliğini daha hızlı koordine etmek üzere kurgulanmıştı. Katar’a karşı başlatılan diplomatik ve ticari savaşın tarihi olan Haziran 2017’den sonra Türkiye’nin askeri üssü Katar’ın ve de Erdoğan Hükümetinin eski müttefikleri Şeyhlik hanedanlıklarından gelecek olan tehditlere karşı Katar’ı koruyan önemli bir caydırıcı bir faktör oldu. Ankara Katar’ın yaşadığı tecride karşı tüm imkânlarını seferber etti. Türk şirketleri kıymetli projeler elde etti. Türk mamulleri Katar pazarında daha çok görüldü. Katarlılar da Türkiye pazarlarında daha etkili zuhur etmeye başladı.
Bu gelişmelerin daha az ölçekte benzeri İran ile yaşandı. Katar baskılara, ambargolara, ablukaya ve finans-ticaret savaşına maruz kaldığında Tahran devreye girdi. Hava sahasını Katar Hava Yollarına açtı. Doha’ya Gıda ve ilaç yardımında bulundu. İran ve Katar arasında Körfez’de yer alan egemenlik hakları İran’a ait olan Kiş adası İran’ın Hürmüzgan Eyaletine bağlı cennet mekân misali bir adadır. Orta-Doğuda Mısır’ın Şarm El-Şeyh ve Dubai’den sonra en çok turist çeken üçüncü yerdir. 1 Milyondan fazla turist ziyaret etmektedir. Yabancı ziyaretçiler arasında Katarlılar revaçtadır. 2019’da İran ve Katar arasında Kiş adasının serbest ticaret bölgesi olması için görüşmeler başlamıştı. Bu ada için İran ve Çin arasında da görüşmeler 2020’den beri devam etmektedir. Katar ile yaşanan bu yakınlaşma İran’ın 2018’den itibaren düzenli olarak Katar’da yapılan tüm ticari etkinliklere katılımını sağladı.
KATAR, İRAN STANDINI ABD’NİN ÖNÜNE KURDU
En nihayet, 21 Mart’ta Katar’da üç gün süren, Doha Uluslararası Deniz Savunma Fuarı ve Konferansı 2022 (DİMDEX 2022) sergi salonunda Türkiye ve İran’ın da silahları görücüye çıktı. İran’ın fuara katılmasını özellikle arzulayanların başında Katar Emiri Tamim Bin Hamed El-Sani ve Kraliyet divanının nüfuzlu Şeyhleri gelmektedir. Aynı çevreler Türkiye’ye de hususi bir ehemmiyet atfediyor. Katar Genel Kurmay Başkanı Katar Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Salem El-Nabet 21-23 Mart’ta Katar’ın başkenti Doha’da düzenlenen Silah Fuarında İran standını ziyarete etti. ABD’nin gözüne sokarcasına İran standı ABD standının tam karşına kuruldu.
İran milli silahları, füzeleri, hava savunma sistemleri, savaş gemilerinin sergilendiği standında ABD’nin “terör listesinde” yer alan İran İslam Devrim Muhafızları üst düzey komutanları da boy gösterdi. Devrim Muhafızlarının deniz kuvvetlerinden sorumlu Amiral Ali Reza Tangsiri’nin şahsen katılması ABD’li yetkilileri fena kızdırmış. İran savunma Bakanlığı ve ordusundan üst düzey yetkililerin Katar tarafından fuara davet edilmeleri Washington’da ciddi bir rahatsızlık yaratmış. Zira sergilenen İran silahlarının satışı ve pazarlanması, ABD'nin yasadışı silah ticaretiyle ilgili yaptırımlarını da hiçe saymış. Bu tablo bence ABD’den ziyade İsrail ve ABD’deki taraftarlarını daha çok kaygılandırmış.
ŞAM, DOSTLARINA İHANET ETMEZ
Kanaatim odur ki bu sebeple ABD Dışişleri Bakanı Blinken patronluğunda geçen Cuma günü Şarm El-Şeyh’te Sisi (Mısır), Bennett (İsrail) ve Muhammed Bin Zayed (BAE) arasında gerçekleşen görüşme ve iki gün önce İsrail’de Mısır, Bahreyn ve BAE’nin bir araya gelenlerin arasında Katar yer alamadı. Bu ülkeler Suriye’yi kazanmak ve bu tabloya dahil etmek için yoğun bir efor harcıyor. Tarihine vakıf olduğuna inandığım Şam dostlarına ihanet etmez, yüzüstü bırakmaz ve dostun uzattığı ele nankörlük etmez. Hatasını anlayıp yanlışından dönene kindar değildir. Samimi tövbeyi affeder. Ama ve lakin düşmanlıkta ısrar edene kılıcı keskindir. Kadim ve modern tarih bunun örnekleriyle doludur. Bölgesel kutuplaşmadaki rekabet ve savaşı kim mi kazanacak? Âlemin ağır sıklet merkezi olan Şam’ı kim dost edinir ve kazanırsa.