Türkiye ve Suriye'nin buluşma noktaları
İsrail bir orduyla değil bir halkla savaşıyor. Filistin halkıyla.
Ve o mazlum halkın sırtını dayadığı Suriye, İsrail tarafından 1948’den bu yana aralıklarla bombalanıyor. Şam, Lazkiye ve Halep’i ziyaret ettiğimizde Filistinlilerin “Suriye olmasaydı yaşama tutunamazdık” cümlesini çok sık duymuştuk...
Filistin’e yıllarca güç veren Suriye, dokuz yıldır kendi derdiyle, ABD ve İsrail’in kontrol ettiği örgütlerin saldırılarıyla uğraşıyor.
Suriye zayıfladıkça Filistin direnişi güç kaybetti. Çok değil on yıl önce İsrail saldırılarına mutlaka bir cevap verilirdi. Altı gün önce Gazze’de Filistinli direnişçi Ebu’l Ata’nın üzerine bomba yağdırıldı. Sessizce izledik.
Suriye ve Türkiye dostluğu her şeyden önce her iki ülkenin güvenliği ve ekonomik çıkarları için zorunludur. Astana sürecinde aslında Suriye de var. Rusya’yla ittifakta buluştuk. İran’la dostlukta buluştuk. Suriye BM’ye gönderdiği mektupta PKK/PYD’yi “ABD’nin bölücü kuvveti” olarak niteledi. Bölücülüğe karşı buluştuk.
Mehmetçik Barış Pınarı Harekatı’yla sadece ülkemizin değil Suriye’nin de toprak bütünlüğünü sağlıyor. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu geçen hafta ABD’nin Suriye petrollerine el koyamayacağını açıkladı. ABD’ye karşı buluştuk.
İki yıl önce bugünlerde Kudüs için Suriye’yle, Birleşmiş Milletler’de bile aynı tarafta yer aldık.
Mücadele bizi aynı mevzilerde buluşturuyor.
Bazen takıntı ve inatları yıkacak vicdani hamleler gerekir.
Ebu’l Ata’nın öldürülmesi vicdanları titrettiyse önümüze getirdiği görevi yerine getirme zamanıdır...