18 Kasım 2024 Pazartesi
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türkiye’de çağdaş müzik ve Rus Ekolü

Seyit Yöre

Seyit Yöre

Gazete Yazarı

A+ A-

Ukrayna ile savaşı nedeniyle gündemde olan Rusya’ya yaptırımlar içerisinde bilindiği üzere sanat da bulunuyor. Temelde 19. yüzyıldan itibaren uluslararası alanda yer etmiş Rus sanatçıların eserleri, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde bir siyasi yaklaşım olarak yasaklanmaktadır. 2 Nisan 2022 tarihli Aydınlık Gazetesi’nde yayınlanan “Savaşların ve Siyaset Yöntemlerinin Sanata Yansımaları” başlıklı yazımda bunlardan bahsetmiştim. Bu yazıda ise Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecindeki Türkçülük akımı ve ulus-devlet politikasının bir parçası olarak çoksesli dokudaki “millî mûsikî”nin oluşumunda Rus bestecilik ekolünün örnek alınmasından bahsedeceğim.

Türkiye’de çağdaş müzik ve Rus Ekolü - Resim : 1
Necip Asım Yazıksız

TÜRKÇÜLÜK AKIMI VE RUS BESTECİLER

1877-1878 arasında “93 Harbi” olarak da adlandırılan Osmanlı-Rus Savaşı’nın sonunda, 1880’lerde Azerbaycan’da yaşayan Türk aydınların başlattığı ve Osmanlı’ya da yansıyan Türkçülük akımının öncüsü olan bazı aydın ve yazarların gazete ve dergi yazılarında Rus ulusal besteci ekolü örnek verilmiş, Avrupa temelli çoksesli müzik temelinde Türklere özgü “ulusçu müzik” yaratılması düşünülmüştür. Rus Beşleri olarak anılan Mily Balakirev (1837-1910), Nikolay Rimsky-Korsakov (1844-1908), Modest Mussorgsky (1839-1881), Aleksandr Borodin (1833-1887) ve César Cui’nin (1835-1918) Rusya ve Kafkasya halk şarkılarından yola çıkıp çoksesli dokuda yarattıkları ulusçu Rus müziği tınıları gibi, benzer olarak Anadolu’dan derlenecek halk şarkılarının Avrupa temelli çoksesli müzikle sentezlenmesiyle, Osmanlı’nın eski sanat müziğinden, “Şark mûsikîsi”nden farklı olarak, çoksesli dokuda yeni bir Türk müziği yaratılabileceği değerlendirilmiştir. Aslında Rus besteciler Rus halk şarkılarının yanı sıra, Kafkasya’daki Türk halklarının şarkılarını eserlerinde kullanmışlar, oryantal etkiyi de müziklerine katmışlardır. Balakirev’in “İslamey” (İslam) adlı piyano eseri, Rimsky-Korsakov’un“Şehrazad” adlı orkestra süiti oryantal tınıdadır.

Rus ekolünde olduğu gibi yeni bir Türk müziği yaratımı hususundan ilk bahsedenlerden biri, Türkçülük akımının öncülerinden, Türk Ocakları’nın kurucularından, Türkolog ve milletvekili Necip Asım Yazıksız’dır(1861-1935). 19. yüzyılın sonundan başlayarak bazı dergilerde Türk dili, tarihi ve müziği gibi konularda yazıları yayınlanan Yazıksız, 1897’de Malumat’ta yazdığı yazılarda türkü örnekleri de vererek Avrupa temelli ulusçu Türk müziğinin nasıl olması gerektiğini tarif etmiştir. Yazıksız’dan etkilenen Ziya Gökalp de Türkçülüğün Esasları(1924) kitabında Yazıksız’ın yeni bir müzik tarifini kendine özgü yeniden yazmıştır. Şehbal dergisinde müzik yazıları yayınlanan müzikolog Rauf Yekta ise Yazıksız’a benzer tarifleri ilk defa ulusal Rus müziğini ve bestecilerini örnekleyerek vermiştir (1912). Bu yazılarla, Rus bestecilik ekolü ilk defa Türkiye’deki millî mûsikî için fikir oluşturmuştur.

Türkiye’de çağdaş müzik ve Rus Ekolü - Resim : 2
Dmitri Şostakoviç ve eşi Nina Vassilyevna Varzar, 1935 yılında Ankara'da

ATATÜRK DÖNEMİNDE RUS MÜZİSYENLER

Türkçülük akımının yukarıdaki düşünceleri, özellikle Ziya Gökalp’in yazıları ve kitabıyla birlikte Atatürk’ü de etkilemiştir. Hatta Atatürk de Gökalp’in kitabındaki tarife benzer yeni ulus-devlete yeni ulusal müzik tarifi yapmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi olarak kuruluşundan sonraki on yıl içinde aslında bu millî mûsikînin nasıl yaratılacağı konusu gündemde olmuş, Atatürk, çevresindeki müzisyenlerden de fikirler alarak uygulamalar yaptırmış, bazı eserleri kendisi de dinleyerek yönlendirmiş, Cemal Reşid Rey gibi dönemin bestecilerinin bulunduğu millî mûsikî komisyonları oluşturulmuştur. Bu dönemde yine Rus bestecilerin yaptığı ulusal Rus müziği gündeme gelmiş, 1935’te Rus besteci Dmitri Şostakoviç’in (1906-1975) de içinde bulunduğu çok sayıda Rus müzisyen İstanbul, Ankara ve İzmir’de toplam 23 konser vermiş, Atatürk de konserleri izlemiş ve müzisyenlerden de fikirler almıştır. Hatta Şostakoviç, 23 Mayıs 1935 tarihli Sovetskoye İskusstvo (Sovyet Sanatı) adlı gazetede Türkiye turnesini anlatıp “Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye’de müzik reformunun gerçekleştirilmesi için büyük çabalar harcamaktadır. Türk milli müziğinde modern kültür üslubunun oluşturulmasına destek vermektedir” diyerek, Türkiye’deki çoksesli millî mûsikî çalışmalarının tanığı olmuştur.

Türkiye’de çağdaş müzik ve Rus Ekolü - Resim : 3
Cemal Reşid Rey

RUS BEŞLERİ’NDEN TÜRK BEŞLERİ’NE

Atatürk’ün de yönlendirmeleriyle, Türkiye’nin 1900’lerde doğan ilk kuşak çağdaş müzik bestecilerinden de aslında Rus bestecilerin yaptıkları gibi kendi aralarında bağlantılı Türkiye’ye özgü bir ulusçu müzik yaratmaları beklense de Almanya, Avusturya, Fransa’daki eğitimleri nedeniyle, Rus besteciler gibi birbirini tamamlayabilecek bir ekol oluşturmamışlardır. Bununla birlikte, kendilerince yine de Anadolu halk müziğinden yola çıkıp kendi müziksel alt yapılarıyla, Türkiye’ye özgü tınılar içeren eserler yaratmışlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş politikasını benimsemişlerdir. Hatta bu ulusçu müzik yaklaşımı, günümüzdeki bestecilerde de devam etmektedir. Halk müziği araştırmacısı ve eğitimci Halil Bedi Yönetken’in Rus Beşleri’nden yola çıkarak ilk kuşak bestecilerden Cemal Reşid Rey (1904-1985), Ulvi Cemal Erkin (1906-1972), Ferid Alnar (1906-1978), Ahmed Adnan Saygun (1907-1991) ve Necil Kazım Akses (1908-1999) için “Türk Beşleri” benzetmesi, bu bestecilerin kendileri kabul etmese de yıllardır kullanılmaktadır. Kısaca görüldüğü üzere, 1880’lerdeki Türkçülük akımının devamı Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus-devlet politikasını etkileyip müziğe de yansımıştır. İlk zamanlardan itibaren de müzik içinden ve dışından aydınlar ve yazarlar Rus ekolünü de örnek gösterip Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusçu çağdaş müziğinin yaratımını yönlendirmişlerdir. Böylece Rus Beşleri’nden Türk Beşleri’ne uzanan bir süreç ve onca eser ortaya çıkmıştır. Rus besteci ekolü, dolaylı olarak Türkiye’deki ulusçu çağdaş müzik yaratımına örnek oluşturmuştur.

Besteciliğin yanı sıra, diğer ülkelerden olduğu gibi, Türkiye’de müzik ve sahne sanatlarında çalışan çok sayıda Rus veya Rus ekolü eğitimli sanatçı ve eğitimci vardır. Yine Türkiye’den de Rusya’ya müzik ve sahne sanatları eğitimi için çok sayıda öğrenci gitmektedir. Her durumda komşu ülke Rusya ile müzik ve sahne sanatları ilişkileri devam etmektedir.