Türkiye’nin ekonomik kalkınması
Partilerin seçim beyannamelerinde kısa vadeli çözüm ve vaatlere yer verilirken ülkenin ekonomik kalkınması ile ilgili yol haritasını öne çıkarmadılar. Oysa ülkemiz az gelişmiş veya gelişmekte olan bir ülke. Esas sorunumuz ekonomik kalkınma.
Kalkınma ekonomik, sosyal, siyasal ve kurumsal yapılarında köklü değişiklik yapmak ve ekonomik büyümeyi sağlamaktır. Nobel ödüllü Meksikalı şair Octavia Paz az gelişmiş ülkeleri şöyle tanımlamaktadır: “Güçlülerin zayıflara sürekli egemen olduğu, siyasetin ekonomiye, hiyerarşinin yeteneğe, gizli ilişkilerin hak hukuka baş eğdirdiği, eleştiri yapanların bir şekilde ceza gördüğü, insanın hor görüldüğü yer...” Aynen ülkemiz gibi...
DÜŞÜK GELİR DÜZEYİNE SAHİBİZ
Kişi başına düşen gelir bakımından gelişmiş ülkelere göre düşük durumdayız. Petrol zengini ülke de olmadığımız için düşük gelir düzeyi bizi kalkınma sorunumuzu göstermektedir. AKP döneminin son 4-5 yılıdır 10 bin dolar kişi başına gelir ile orta gelir tuzağındayız.
GELİR DAĞILIMIMIZ BOZUK
Milli gelirin yüzde 50’sine yakın kısmını nüfusun yüzde 20’si alıyor. Diğer yüzde 20’si yüzde 20 alıyor. Geriye kalan yüzde 60 yüzde 30 geliri paylaşıyor.
Asgari ücret yeterli değil. Asgari ücretten vergi alınmaması ve net olarak artırılması gelir dağılımına katkıda bulunsa dahi tüketim mallarının üretimini artırmak şart
YOKSULLUK KORKUNÇ
Nisan 2015 itibariyle dört kişilik bir ailenin gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı (yoksulluk sınırı) aylık 4.343,70 TL olarak hesaplandı. Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) ise 1.333,52 TL.
2012’de 23 milyon 668 bin olan yardıma muhtaç insan sayılı geçen yıl sonunda 30 milyon 500 bine yükseldi. Yardıma muhtaç hane sayısı da 6 milyon 768 binden 8 milyona ulaştı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2015 bütçesi sunum kitapçığına göre nüfusun yüzde 40’ı muhtaçlar kategorisinde yer alıyor. 52 milyon 695 bin kayıtlı seçmenin bulunduğu ülkede, 10 milyon seçmen yardımlara muhtaç yaşıyor.
SANAYİLEŞMEYİ BAŞARAMADIK
Türkiye gelişmiş ülkelerin sanayileşme düzeyine gelemedi. Tarımda modern teknolojiler yeterli miktarda kullanılamıyor. Sanayi sektörünün üretim faaliyetlerindeki artış ya da azalışın yıllar itibariyle, karşılaştırmalı olarak izlenmesini sağlayan bir gösterge olan sanayi üretimi endeksi 2011’de 110.1-2012’de 112-2013’de 116.3-2014’de 120.5 Şubat 2015’de ise 127.2’dir.
NUFÜSUMUZ HIZLI ARTIYOR
2007-2014 arası sekiz yılda ortalama yüzde 8 oranında nüfusumuz artmış durumda. Nüfus artışını tarım sektörü istihdam edememekte ve hızla kırsal kesimlerden kentlere yoğun göç olmaktadır. Bu artış aynı zamanda işsizliğe de olumsuz etki yapmaktadır. Allah rızkını verir, diyerek özellikle Doğu ve Güneydoğu’da artan nüfus kalkınmamız önünde ciddi bir engel olmaktadır.
EĞİTİMİ DÜZEYİMİZ YETERSİZ
Türkiye Cumhuriyeti kalkınmanın temeli olan eğitim meselesini henüz çözmüş durumda değil.
Okullaşma, öğretmen, öğretmen başına düşen öğrenci sayılarımız gelişmiş ülkelerin ulaştığı seviyenin çok altında. 2013 itibarıyla halk kütüphanesi sayısı 1.118 adet, halk kütüphanesini kullanıcı sayısı 20.2 milyon, sinema salonu sayısı 2.102,sinema seyircisi sayısı 45 milyon, gazete-dergi sayısı 7.158, yıllık gazete-dergi tirajı 2.4 milyar.
Cami yapmaktan ve öbür dünyaya hazırlanmaktan eğitim ve kültüre yeterli kaynak ve zaman ayırmıyoruz. Televizyonların beyin yıkayıcı dizi ve programları ile eğitim ve kültür düzeyimizi geliştirmemiz mümkün olamıyor.
AKP dönemi ekonomik kalkınmanın bizi gelişmekte olan ülke durumundan çıkaracak düzeyde sağlanamadığı bir dönem olmuştur.
Borçlanma ile finanse edilen ekonomik büyüme ekonomik kalkınma olarak halka sunulmuştur. Üstelik ekonomik büyüme de ortalama yüzde 4.8 ile sorunları çözmek için yeterli bir oran değildir.
Yapılacak şey milli ekonomi anlayışı ve karma ekonomik modelle kalkınma hamlesine girişmektir.