Türkiye’nin toplam kamu iç - dış borcu ve boşa ödenen faizler
Burada yazacağım borçlar Türkiye’nin kamu borçlarıdır. Burada belirtilecek borçlara Merkezi yönetim, kamu bankaları, Merkez Bankası, mahalli idareler vb. gibi iç ve dış borçlar dahil olarak yazılacaktır.
Bunu belirtmekte fayda görüyorum çünkü borçların istatistiki açıklamalarında Türkiye’nin toplam dış borcu açıklanırken özel sektör borçları da dahil edilmekte, merkez yönetim borçları açıklanırken kamu bankaları, merkez bankası, mahalli idareler borçları dahil edilmemektedir.
Sonuçta burada yazılacak borç rakamları iç ve dış toplam KAMU BORÇLARIDIR.
Türkiye’nin toplam kamu borcu Ağustos sonu itibariyle kur 1 USD= 27 TL olarak alındığında 341 milyar dolar civarında hesaplanmaktadır.
Bu borca tek başına baktığımızda bu borcun özellikle Atlantik sistemi gelişmiş kapitalist ülkelerin kamu borçlarının GSYH rakamları ile karşılaştırıldığında çok yüksek olmadığını görürüz. 2022 yıl sonu GSYH miktarımız üzerinden gidersek 905 milyar 814 milyon dolar olarak hesaplanan GSYH’mızın kamu borcumuza oranı 341 / 905 = yüzde 38 borçlanma oranımız bulunmaktadır.
Diğer ülke kamu borçlanma oranları ise şöyledir;
ABD yüzde 129, İngiltere yüzde 101, Japonya yüzde 264, İtalya yüzde 145, Fransa yüzde 112, Almanya yüzde 66, Yunanistan yüzde 171 kaynak Bloomberg.
Listeden de görüleceği gibi Türkiye’nin kamu borcu, zengin denilen ülkelerin kamu borçları yanında çok ama çok azdır.
Ancak Türkiye’nin özellikle iç borçları 2023 yılından itibaren önceki yıllara göre daha hızlı artmaktadır. Aşağıdaki tabloda yıllar itibariyle iç borç tutarları ile artış oranları gösterilmiştir. 2023 yılı ilk sekiz ayında iç borç artış oranı önceki yıllar artış oranlarını geçmiştir.
6 Şubat 2023 tarihinde 11 ilimizde yaşadığımız deprem felaketi nedeniyle Türkiye’nin bu felaketi gidermek için paraya ihtiyacı olduğu bir gerçek. Ancak aylar itibariyle 2023 yılı borç dökümüne baktığımızda borçlanmanın gerçekte ne zaman başladığını rahatlıkla görebiliriz.
Tablodan da görüleceği gibi borçlanma tutarı deprem ayı olan Şubat’ı takiben Mart’ta artmıştır. Bir diğer artış ise yeni ekonomi yönetiminin başa geçmesi ve neoliberal politikalar uygulanmaya başlaması ile haziran ayından sonra yükselmiştir.
Halbuki hazinenin direk olarak merkez bankasından avans alma gibi bir olanağı bulunmaktadır. Hazine bu yöntem ile faiz ödeme zorunluluğundan kurtulmaktadır.
Neoliberal ekonomi bakışı, iktidarlara bu hakkı vermeyerek kaynakların rasyonel kullanılmasını sağlama iddiasındadırlar.
Halbuki deprem felaketi için para bulunması bir gerçek ihtiyaçtır. Merkez bankasından direk avans alarak bu ihtiyaç karşılanabilecekken bankalara, büyük holdinglere ve Londra tefecilerine faiz ödeme yolunun tercih edilmesinin “rasyonel yol” ile bir ilintisi bulunmamaktadır.
Türkiye göz göre göre “rasyonel uygulama” adı altında yoksul halkın sırtından ve üreticilerden toplanan vergileri bir kesime peşkeş çekmektedir.
2001 yılında Kemal Derviş’in 15 adet yasası içinde yer alan, Maastricht kriterlerine uyum adı altındaki Merkez Bankası kanununda değişiklik yapan kanunun “bankanın yapamayacağı işler” başlığı altında çıkarılan 56. Maddesi iptal edilmelidir.
Not: Merkez bankası kanununa Kemal Derviş Yasaları ile eklenen madde aşağıdaki gibidir.
“Bankanın yapamayacağı işlemler Madde 56- (25/4/2001 tarihli ve 4651 sayılı Kanun ile değiştirilen şekli) Banka, Hazine ile kamu kurum ve kuruluşlarına avans veremez ve kredi açamaz, Hazine ile kamu kurum ve kuruluşlarının ihraç ettiği borçlanma araçlarını birincil piyasadan satın alamaz. Banka, bu Kanunla yetki verilen işlemler dışında avans veremez ve kredi açamaz, vereceği avans ve açacağı kredi teminatsız veya karşılıksız olamaz, her ne şekilde olursa olsun kefil olamaz ve doğrudan kendisi ile ilgili işlemler dışında teminat veremez.”