08 Ocak 2025 Çarşamba
İstanbul 13°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türklük, millet, ordu -(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

Türklük, millet, ordu. Bu üç kavram bir araya gelmez ve bir bütünlük yaratmazsa ne Türk Milleti kalır ne de Türk Devleti ve Türk Ordusu? Yıllar önce Ecevit’in”Bu düzen değişmelidir” sözü çok tepki çekmişti. CHP’nin düzen değişmesinden kastının, sadece sosyal- emek düzenini değiştirmek, insanları daha özgür, basının daha milleti aydınlatması şeklinde olduğu algılanmamıştı. “Bu düzeni değiştirmek, milletimizin değer hükümlerini, inançlarını, örf ve adetlerini ortadan kaldırmak demektir” diyen sağ kesim yaygarayı başlatmıştı.

Tartışmaların yaşandığı süreçte, değerli Araştırmacı Yazar Doğan Avcıoğlu “Türkiye’nin düzeni” isimli kitabının birinci cildinde şöyle yazmıştı. (Aralık 1968)

“Sorunun cevabını tarihimize, bize unutturmak için harcanan tarihimize bırakalım. Çok gerilere gidecek değiliz; 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Oğuz boyundan Türklerin büyük yığınlar halinde Anadolu’ya akmasıyla önce Selçuklular sonra Osmanlılar olmak üzere Anadolu’da Türk devletleri kuruldu. Gerek Selçuk gerekse Osmanlı Devleti, çağına göre ileri bir toplum düzenine dayanmaktaydı. O tarihlerde biz Batı’ya değil, Batı bize el açmaktaydı.”

Tüm yazışmalar Türkçe’ydi

Osmanlı Devleti 1299’da kurulduktan sonra Batı dünyası silah ve at almak için bile Osmanlı’ya el açarken Osmanlı hem koca bir imparatorluk yaratıyor; hem de İslamiyet’in bayrağını Türk Milleti adına Batı’ya taşıyordu. Savaşlar, kazanılan topraklar, içimizde yaşamaya can atan türlü uluslar...

Ünlü ansiklopedi Laurus adına yapılan bir araştırmaya göre 1970’in başlarında Türkiye’de başta Türkçe olmak üzere konuşulan şu ana diller vardı;

Türkçe, Arapça, Kırmançi, Zazaca, Gorani (3-4-5 Kürt etnik kökenlilerin anadilleri.), Boşnakça, Sırpça, Hırvatça, Makedonca, Rumca, Ermenice, Yahudice, Rusça, Çerkezce, Süryanice, Tatarca, Arnavutça, Romence, Bulgarca, Pomakça, Farsça ve Romanların kullandıkları dil.

Onca kıtaya, onca kıtadaki kırktan fazla ülke ve millette olan, Türkiye Cumhuriyeti’nde de görülen bu durum elbette ki doğaldır. Ama bazı önemli bilgileri de unutmayalım. 622 yıllık süre içinde Osmanlı’da Tüm resmi yazışmalar sadece ve sadece Türkçe yapılmış, kamu kuruluşlarında Türkçe ana dil olarak konuşulmuştur. Dahası Osmanlı Ordusu’nun en vurucu gücü yeniçeriler ise tümüyle sonradan Müslümanlaştırılan kişilerden kurulmuştu. Yeniçeriler arasında bir tek Türk kökenli yoktur. Buna karşın 622 yıl boyunca bütün Batı ve bütün dünya “Türk,Türk Ordusu, Türkler“ sözlerini kullanmıştır. Hiçbir Batı dilinde “Osmanlılar geliyor!” yoktur ama “Türkler geliyor, eyvah Türkler saldırdı” şeklinde bir korku sözü dolaşıp durmuştur. Bilinir ki: Çok sınırında kuşatma gören Macar sınırında bir çan vardı. Türkler gelince çalmak ve Türklerin kale kapılarına yaklaştıklarını bildirmek için. Sanırım bu çan 1957 yılına dek orada kuşatmaların tarihe armağanıydı!

Atatürk’ün görüşü

Mustafa Kemal daha genç bir zabitken 1907 yılında sınıf arkadaşı Ali Fuat Cebesoy’a ile Selanik’te ve Karaferiye’de devlet kurma hayallerini şöyle anlatıyordu:

“Meşrutiyetin ilanı yeterli çare olamaz. İttihat ve Terakki Cemiyeti bir siyasi parti haline gelerek hükümete geçmelidir. Meşrutiyet Türk çoğunluğunun yaşadığı kısım üzerine oturtulmalı, büyük devletler imparatorluğu tasfiye etmeden ihtilal idaresi bir Türk Devleti kurmalıdır.” İşte 1923’te Türk Devleti böyle kuruldu ve o bölge Anadolu ve Ankara yöresidir. Şimdi bölünmek, yıkılmak tehlikesiyle karşı karşıya gelen Türk Milleti tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Başkenti Ankara olan Türk Devleti..

Şimdi Türk Milliyetçiliğine dayalı Cumhuriyeti yıkmak isteyenlerin oyunlarıyla karşı karşıyayız. T.C’nin Başbakanı, “Türk milliyetçiliği, Kürt milliyetçiliğini, her tür milliyetçiliği ayaklar altına almış bir iktidarız“ diyorsa ve Türkiye’de Lozan’dan bu yana “Bir Kürt milliyetçiliği ve devleti yaratmak” isteyen ABD emperyalist imparatorluğunun uğraşını hızlandırıyorsa bu vahim gelişmeyi Cumhuriyeti korumak ve kollamakla görevli kurumlar görmelidirler.

Geçen hafta sonunda Başbakan ve Genelkurmay Başkanı tam 5 saat görüştü. PKK’nın İmralı’daki başından aldıkları bilgileri, önerileri Başbakan Genelkurmay Başkanıyla paylaştı mı? Bunu Türk Milleti merakla öğrenmek istese yeridir. Hele 1071’i Türk Ulusu’nun önemli günü olarak, Türk’ün zafer günü ilan eden Başbakan bunu onu seçen millete de açıklamak zorundadır. Aksi halde tüm vebal onun boynunda yaşadığı sürece kalacaktır.