TUSAŞ olayına yanıt: Bir; Üretime devam İki; PKK’nın üzerine silahla gideceğiz
Eskiden ABD’nin borusunun öttüğü dönemlerde birçok ülkede darbeler, bir generali ikna edince olabilirdi. Elinde silah koltukta oturanın şakağına dayadın mı, “kalk oradan ben oturacağım” komutu yeterliydi iktidarların el değiştirmesine.
Oysa Türkiye’de bütün darbeler için her zaman uzun bir ön hazırlık gerekmiştir.
Türk milleti müthiş sağduyulu ve olgun, görmüş geçirmiş bir siyasi kültüre sahip.
Ona “yeter artık!! Gelsin de…” dedirtmeden, Türk halkını ikna etmeden hiçbir emperyalist devlet darbe yapamaz, yaptıramaz…
12 Mart… 12 Eylül… hep öyle geldi. Anarşinin dozu giderek artırıldı… artırıldı… En son birkaç kışkırtıcı eylemden sonra bir müdahale olsun da dursun bu kan noktasına getirildi.
15-16 Temmuz’da da bu kez ters köşeden o aynı sağduyuyla darbe engellendi.
TUSAŞ eyleminden öncesinde hızla gelişen siyasi olayları anımsayalım.
GÜNDEM DEĞİŞTİ
Meclis’te el sıkma olayı Türkiye’nin gündemini birden değiştirdi.
Neydi gündem?
Türkiye, Batı Asya’da dengeleri değiştirecek bir çözüm noktasına doğru ilerlemeye başlamıştı.
Şanghay Örgütü, BRİCS, Suriye ile görüşme, Rusya, Çin, İran’la ilişkiler…
Ekonomik zorlukları nasıl aşacağız…
İki seçenek var.
Yine bir yol ayrımı.
Türkiye’de “hizadan çıkma” eğilimi güçlenmeye başladı.
Bir emperyalist müdahale nedeni.
NEDEN ATLANTİK ÜLKELERİ RAHATSIZ
Atlantik ülkeleri neden Türkiye’nin bu yol ayrımındaki seçeneklerinden rahatsız oluyor?
Çünkü, Türkiye her zaman bölgenin hatta artık Yükselen Asya kapısının anahtarı.
Çok kutuplu dünyadaki gelişmeler, Atlantik ülkelerinin ekonomilerini çok sarstı. Onlar da can derdinde. O koca Almanya’da dünya ekonomisine damgasını vuran dev asırlık şirketler kapanıyor, ABD’de binlerce üst düzey çalışanı olan şirketler, grevlerle sarsılıyor, küçülüyor, işsizlik artıyor, en lüks semtlerdeki alışveriş merkezleri kapanıyor…
Can dertleri arttıkça, Türkiye’nin de kararlarının önemi artıyor.
ABD’de seçimler var.
Biraz alttan alıyor iki Parti de.
İkisi de kazanma odaklılar.
Filistin’de, Ukrayna’da işler iyi gitmiyor.
Göreceksiniz seçimlerden sonra daha netleşecekler.
VATAN PARTİSİ NE DİYOR
İşte tam bu ortamda Türkiye dış politikasında yalpalarken, çıkmazlara sapıp geri dönerken yeni bir “açılım” seçeneği önüne getiriliverdi.
İlk Dolmabahçe açılım belasının aktörleri de hemen sahnedeki yerini aldı.
Ekonomik zorluklar, çaresizlikler, çalışan her kesimden; köylüsünden işçisine kadar yükselen sesler... yeter artık gelin, çözün şu meseleyi, yol ayrımı!
Türkiye 15-16 Temmuz’da olduğu gibi yine Vatan Partisi ne diyor, o daha önceleri bildi, yine bilir duyarlığında.
Neden?
Çünkü Vatan Partisi, bilimsel siyaset yapan bir Parti.
Gerçeklere bağlı.
Vatana bağlı.
Bağımsızlığına kastedenlere karşı.
Görüyor ve cesaretle söylüyor.
Adımız gibi biliyorduk. Bu millet kabul etmez.
PENTAGON İNSANIMIZI TANIMIYOR
Pentagon Türk milletini hâlâ tanımadı.
Bazen bizim bazı partilere şaşırıyorum. Nasıl böyle söylerler diye, tanımıyorlar mı insanımızı… tepki verecekleri belli, kabul etmeyecekleri o kadar açık ki… kendi iplerini nasıl çekerler…
Sonra ortaya çıkıyor ki… karınlarından daha doğrusu genel merkezlerinin bilmem kaçıncı katından başka devletlerin adamları, örgütleri konuşuyor.
UZUN LAFIN KISA SONUCU
Uzun lafın kısa sonucu:
Atlantik’in hesapları yine tutmadı.
En son TUSAŞ olayı “aman yeter artık bitsin” dedirtti. Ama planlandığı gibi, Atlantik açılımı seçilmedi. Biz de PKK’ya elimizi uzatalım, demediler.
Tam tersi oldu.
Biz bağımsızlık uğruna al kanlara bulanırız ama yolumuzdan dönmeyiz.
Üretiriz.
Daha çok! Daha çok!
FETÖ’ye yaptığımız gibi PKK’nın da PYD’nin de üzerine silahla gider kökünü kuruturuz.
Yanıt bu oldu.
Yapılması gereken.
Yakında yapılacak.
Başka bir seçenek yok.
SÖZLERİ NASIL ANLAYACAĞIZ
Sizce bu sözler uyarı için mi söylenmiş… yoksa yol mu göstermiş…
O kadar çok yanlış uygulanıyor ki… sanki biraz olağanlaşmış gibi. Yoksa yukarıda sorduğum soru gereksiz. Yani aman devletin malını yiyin yoksa domuz olursunuz denmek istenmiyor herhalde… doğruyu söylemeyin, yemeyenin malına el koyun, bencil olun, size dokunmayan yılanı bin yıl yaşatın, ayıya menfaatiniz için dayı deyin öğüdü verilmiyordur, değil mi..
-Devletin malı deniz, yemeyen domuz.
-Bal tutan parmağını yalar.
-Yemeyenin malını yerler.
-At binenin, kılıç kuşananın.
-Kol kırılır, yen içinde kalır.
-Söz gümüş ise sukut altındır.
-Komşuda pişer bize de düşer.
-Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez.
-Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.
-Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.
-Üzümünü ye, bağını sorma.
-Köprüden geçene kadar ayıya dayı denir.
TEKNOLOJİ GELİŞİYOR DOLANDIRICILAR BOŞ DURMUYOR
Saat 16.15’te telefonu çaldı, açtı. Bir ses kendini savcı olarak tanıttı, “Hesaplarınıza bir giriş teşebbüsü tespit ettik, banka ile ortak bir operasyon yürütüyoruz, olay çok ciddi, benim söylediklerimi harfiyen yap.” dedi.
İnanmadı. Küfür etti.
Telefondaki “savcı”, “Bak sen savcıya küfrediyorsun, seni hemen tutuklatırım, damadın G... de yanımda, inanmıyorsan onunla konuş.” dedi.
SES DAMADIN SESİ
Damadını telefona istedi.
Damadı “Evet baba savcının yanındayım, ifade veriyorum, savcı ne diyorsa yap.” dedi.
Ses damadın sesi.
Savcı, “Şimdi cep telefonundan banka hesabına gir hesaplarını kontrol et.” dedi. Reddetti.
KIZINDAN MESAJ GELDİ
Aynı anda kızından Whatsapp mesajı geldi:
-Baba, savcının dediğini yap, evde dört polis var, olay ciddi.
Birden 5-10 saniye de olsa olayın doğru olabileceğine inandı. Sonra kendini toparladı ve kendini savcı olarak tanıtan kişiye “Sana inanmıyorum, sen savcı değilsin.” dedi.
Savcı “Hemen polis gönderiyorum, seni aldırıyorum.” dedi.
“Bekliyorum.” dedi ve telefonu kapattı.
BABA SENİNLE KONUŞTUM
Sonra damadıyla ve kızıyla konuştu.
Damat: “Baba beni de seninle konuşturdular, sen de ‘Ben savcının yanındayım.’ dedin, senin sesin olduğundan eminim.” dedi.
Kızı: “Baba beni de Gökmen ile görüştürdüler, Gökmen’in sesiydi, ‘Babanla da görüştüm, olay doğru.’ dedi. Beni telefonla arayan ve kendini polis olarak tanıtan kişi, bana ‘Telefonda söylediklerimizi babana Whatsapp’tan yaz yoksa ikisini de tutuklatırız.’ dedi, evimde polis olduğunu yazmamı istedi, ben de korktum ve yazdım.” dedi.
Tahmin edildiği gibi yapay zeka ile birbirlerini kendi sesleriyle görüştürdüler.
Ayrıca bütün kişisel bilgiler de ellerinde olabilir.
Onun için DİKKAT! DİKKAT!