09 Ocak 2025 Perşembe
İstanbul 16°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tutarsız CHP -(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

2010 yılından başlayarak hızla yoluna devam eden iktidar, artık son kavşakta. Ya bir yol kazasına uğrayacak ya da yeni anayasasının yanına BDP’yi ya da MHP’yi alarak başkanlık sistemini kabul ettirecek. Bu demektir ki: Cumhuriyet’in 89 yılından sonra karşımızda bir bölünme haritası, Çankaya’da bir başkanla yeni sürece gireceğiz. Bu vahim durumun bilincinde olup da, AKP’nin değirmenine su taşımaya hâlâ devam eden CHP’nin başı ve onun yandaşları suçlu olarak Cumhuriyet rejimini bölünmeyle ortaya çıkacak bir veballe tarihe geçecektir.

Bay CHP Başkanı, tüm örgütünün, aydınların, sokaklara dökülen koca bir ulusun gayretlerini boşa çıkaracak ve bu Bölünme Anayasası’nı hazırlayan masadan görevi sona erince kalkacak!

CHP nasıl yoldan çekildi?

Onur Öymen 2008 yılında hazırlanan ve kendisine ulaşan bir raporu açıkladığında CHP’liler başlarına geleceği göremediler. O raporda ne yazıyordu? “CHP’yi yeniden düzenlemek için Baykal alınmalı ve yerine bize uyumlu, daha uysal bir Genel Başkan getirilmelidir!”

Gene Öymen açıkladı ki, “Bu uysal Genel Başkan; örneğin Kılıçdaroğlu olabilir.”

Kaset olayı o günlerde ortaya çıktı ve medyaya servis edildi. Bu oyunu Önder Sav; en önemlisi Deniz Baykal nasıl yuttu? Anlamak olası değil.

Baykal hem Ergenekon sanıkların avukatlığını-Savcı Başbakan olduğunu söylediğine göre- üstleniyor, hem de AB ve ABD’ye karşı çıkıyordu. Irak işgaline o kadar karşıydı ki Sosyalist Enternasyonel’de konuşurken Barzani ve Talabani salonu terk etmişti. Baykal BOP’a karşıydı.

O halde gitmeliydi. Baykal istifa etti ve yerine Kılıçdaroğlu arkasından itilerek o konforlu makama oturtuldu. Tıpkı Erdoğan’ın henüz seçme ve seçilme hakkı yokken Başbakan olduğu gibi. “Demokrasilerde partisi iktidarda, kendisi Mecliste olmayan Genel Başkan” savıyla CHP sayesinde, Gül Dışişlerine bakan oldu, bir Siirt milletvekili istifa ettirilerek yerine milletvekili yapılan Tayyip Erdoğan da çok demokratik bir yolla Başbakan. Artık Türkiye her türlü operasyona hazır hale getirilmişti.

Nelere engel olamadı?

Lamı cimi yok! Baykal yaramazdı, Kılıçdaroğlu uysal. BOP için gölge eşbaşkan da bulunmuştu. Şimdi soralım: CHP nelere engel olamadı?

Önce laiklik askıya alındı. Çünkü Kılıçdaroğlu seçim meydanlarında, “Türbana özgürlüğü biz getireceğiz!” diye bas bas bağırıyordu. Askerleri kınıyor, hatta 27 Mayıs’tan utanıyordu! Daha Genel Başkan olmadan Onur Öymen’in Meclis’teki bir konuşmasında Dersim isyanından söz etmesi üzerine ta Tunceli’den sesi geldi, “Dersim’de katliam yapılmıştır!” diyordu. Arkasından türbanı yasaklayan Atatürk Devrimi’nin ana çizgilerini belirleyen Tevhid-i Tedrisat yasası kaldırıldı. Kemal Bey buna nasıl karşı çıkacaktı ki? Çıkmadı ve arkasından 4+4+4 denilen yasayla laik Türkiye’nin en önemli eğitim ve öğretim devrimi ortadan kaldırıldı. Kemal ne yapabilirdi, elinde yeterli milletvekili yoktu diyenler olacaktır. Oysa o kadar parlamento çaresi vardı ki. Hiç birine yanaşmadı. Kendi seçilmiş milletvekillerini zindandan kurtaramayan adamdan ne beklersiniz?

Devam edelim: Atatürk devrimleri tıpkı Lozan gibi “Ha var ha yok: Ne fark eder?” denilerek budanmaya başlandı. Artık bu karşı devrim Kemal Bey ve arkadaşlarının dikkatleri, yandaş eğik duruşlarının Başbakan’ın ağzından çıkan her söze ‘evet’ diyecekleri günlere gebeydi. Kürt Sorunu mu var? Kemal bey ortaya çıkıyor, Başbakan’ın huzuruna varıyor ve “Akil adamlar!” formülünü ortaya atıyordu. Suriye ile savaşa mı girilmesi gündemde, Kemal bey öne çıkıyor, tıpkı MHP gibi “İktidarın alacağı her kararın yanındayız” diyor, sonra ülkede Suriye ile savaşa hayır sesleri yükselince konuşmasını tersyüz ediyordu: “Suriye’nin iç sorunudur. Biz karışmayalım!”

Kime karşı kullanılacağı belli olmayan Patriot füzelerine de Başbakan gözüyle baktı, karşı çıkmadı. Hatta NATO karargahının İzmir’deki TSK’in emir ve komutasıyla görevli Ege Ordusunun Komutanı General MGK toplantısına değil, NATO’ya devri törenine katıldı. Gene sesi soluğu çıkamadı. Ya NATO adına Türkiye’ye yerleşmeye başlayan ABD’li askerlerin fiili bir işgal sayıldığına ilişkin halk arasında söylenenler... Onlara CHP’nin başından tek söz yok.

Gazi ne demişti, “İdare-i maslahatçılar asla devrim yapamaz.” CHP’nin başı; CHP tarihini redd-i mirasa yatkın olduğu için oradaydı.

Bundan sonra ne olacak?

Yani Yeni Anayasa gerçekleşirken ve Atatürk devrimleri birer birer yok edilirken, İsmet Paşa’ya Hitler benzetmesi yapılırken, CHP hep böyle susacak, Silivri’de yatan aydınlar, parti liderleri 5 yıldır tutukluyken ve yakında kararlar açıklanırken Kemal Bey 13 Aralık’ta Silivri’ye adamlar gönderecek ve güya bu halkı enayi yerine mi koyacak? Orada iki parti lideri zindandayken onları hiç ziyaret etmeden özgürlükleri, demokrasiyi savunan Kemal bey rolü mü oynayacak?

CHP yönetiminin Türkiye’nin geldiği noktada suçu büyüktür.

Hayret değil mi? Nasıl geceleri uyuyor ve hâlâ o koltukta oturmaya devam ediyor?