Tutmak ya da tutmamak...
Yeni sözcükler üzerine çokça yazıyorum, çünkü önemsiyorum yeni sözcükleri. Bir dilin canlılığının, üretkenliğinin, büyüdüğünün ve büyüklüğünün en önemli kanıtıdır yeni sözcükler. Hangi sözcüğün tutacağını anlamak ise gerçekten zordur. Dilbilgisi yetmiyor, dil bilinci de olmalı, bazen bu da yetmiyor. O yüzden diyorum ki bir dilin yazılmış yüz kuralı varsa, yazılamamış bin kuralı var. Öğretmen, eleştirmen sözcükleri tuttuğu halde, bir ara “memur” yerine kullanılan “görevmen” tutmadı. Gene görev sözcüğünden “görevli” türetildi, “memur” sözcüğüyle yan yana yaşasa da “görevli” yer buldu dilimizde. Biraz memur, biraz daha kapsamlı bir anlamda da olsa...
Bazen tutmayan sözcükler tutacak sözcüklerin habercisi oldu. “Heyecan” için bir ara “coşu” denmişti, tutmadı, ama “coşku” tuttu. “Enteresan” yerine “ilinç”, “ilham” yerine “esenek” sözcükleri tutmadı, ancak bunlara çok benzeyen “ilginç”, “esin” sözcükleri tuttu. Nurullah Ataç, “keşfetmek” yerine “bulgulamak” derdi, onun önerdiği en güzel sözcüklerdendir, tutmalıydı bana göre... Sanırım tutmadı. Ataç “bittabi” yerine de “doğallayın” derdi.
Sözcükleri bazen yazarlar, aydınlar ya da dil uzmanları türetirler, bazen de halk türetir. “Araşmak” halkın kullandığı yeni sözcüklerden... Nasıl bulduğumu soruyorlar. Yani doğru bir sözcük mü? İşteşlik dediğimiz ek (-ış/iş), ortaklaşa ya da karşılıklı yapılan işleri anlatır. Bir küçük ek, başka dillerde kocaman sözcüklerle karşılık bulur. “Gülüşmek” “bakışmak” gibi yaygın yüzlerce sözcüğün yanı sıra, daha az kullanılan “sarılışmak” gibi sevdiğim sözcüklerde yer almış bir ektir. Bir de “ısırışmak” vardı dilimizde, Divanü Lügât’it Türk’te geçer, bu gün yok oldu. Bu ayrıntılar, bu incelikler yok oluyorsa, bunda yazarların suçu büyüktür.
Diyeceğim şu, bir zamanlar “ısırışmak” bile vardı bu dilde, “araşmak” neden olmasın?
TRT Ankara Radyosundaki dostlar sağ olsunlar yılda bir iki kez Gecenin İçinden programında konuk ederler beni. Spiker Sayın Jülide Sönmez takıldığı birkaç sözcüğü sordu, doğru bulup bulmadığımı öğrenmek istedi. Kendilerine önce şunu anlattım: Yeni sözcüklerin hemen hepsi başlangıçta bir hoşgörü bekler bizden. Yeni olan önce yadırganır. Bir süre kullanmasak bile karşı çıkmamakta yarar vardır. İzlemek, fırsat vermek gerekir. Yeni uçmaya başlayan kuş gibidir yeni sözcükler, kanadını kırmayacaksınız. Türkçe sözcüklere karşı kendimizi hep kasarken, yabancı sözcüklere daha hoşgörülüyüz. Gençlerin “ bir tık fazla” demelerini ben yanlış bulmuyorum, hatta “farzımuhal” yerine “atıyorum” demelerine de kızmıyorum. Gençlere özgü bir yaratma çabası seziyorum. Program öncesindeki söyleşimizde bir de “tekinsiz” sözcüğünü sormuştu Jülide Hanım. Bu da eski bir sözcüktür aslında, ölmeye yüz tutmuşken yeniden canlandırdığımız bir sözcük. Şu günlerde kitaplarını yeniden okuduğum Reşat Enis gibi Cumhuriyet’in ilk dönem yazarları “tekinsiz” sözcüğünü kullanmışlardı.
Tutmak ya da tutmamak... Yeni sözcüklerde işte bütün “mesele” bu...