23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tuz yürüyüşü (!)

Yavuz Alogan

Yavuz Alogan

Eski Yazar

A+ A-

Bazı sosyalist arkadaşların hevesini kırmak gibi olmasın ama CHP’nin yürüyüşü Haziran Ayaklanması’nın ancak karikatürü olabilir. Marx’ın dediği gibi, ilkinde trajedi olan şey, bir sonrakinde komedi oldu. Bazı meydan nutuklarını dinlerken kendimi tutamayıp güldüm. Eğreti duran, oturmamış bir şeyler var. Zamanlaması da çok manidar.
Haziran Ayaklanması, başlangıçtaki çevreci talepleri aşarak hızla yayılmış, ülke çapında on milyon insanı bayraklar ve genç Mustafa Kemal posterleriyle sokaklara çıkarmıştı. Talepler ve sloganlar çok sertti: hükümet istifa, Türkiye laiktir laik kalacak, Mustafa Kemal’in askerleriyiz. O sırada BDP/PKK Haziran Ayaklanması’nı “çözüm sürecine yönelik bir komplo” olarak gördü. Hareketi sahiplenmek için onun ezilmesini bekledi. Bazı CHP milletvekilleri ise eylemlere katıldı. CHP yönetimi eylemci 5 milletvekiline soruşturma açtı ve Sayın Kılıçdaroğlu, partisinin tutumunu şu sözlerle açıkladı: “Biz hiçbir zaman fırsatçılık yapmadık. Orada yapılan eylem CHP’nin eylemi değil” (Hürriyet, 02.05.13).
Sayın Kılıçdaroğlu bu kez fırsatı bizzat yarattı. Neden acaba? Bu ani adalet arayışını, hep kararsız ve ürkek duran sayın genel başkanın ansızın aslan kesilerek sokağa çıkmasını aslında ABD’nin Katar üzerinden bölgeye müdahalesi ve Türkiye üzerinde dış baskıların artması açısından değerlendirmek gerekir. Herkesin “Katar’dan sonra sıra Türkiye’de” dediği bir sırada akıllarına “adalet” geldi. Aksiyon dergisine kapak olan ve Pensilvanya’yı tavaf eden seçkin ve büyük gazeteciye hınçla verilen hukuksuz ve anormal derecede ağır cezanın sağladığı fırsat kimsenin görüş alanını daraltmasın. Dışarıya dönük “adalet” arayışları bunlar. Türkiye dış baskı altında gerici ve zorba bir iktidar ile işbirlikçi bir muhalefet arasında sıkışıp kaldı.
Gandhi benzetmesi de komik. Arada çok fark var. Bir kere, kıyafetler farklı. Gandhi bir omzunu açık bırakan beyaz bir sariyle yürümüştü. Yanında sütünü içerek beslendiği bir de keçisi vardı. Ayrıca ideolojisi farklıydı. Gandhi, bir tür anarşistti. Thoreau ve Ruskin gibi liberterlerden etkilenmişti. Merkezî olmayan bir iktisadi yapıda komünal köy hayatının yenilenmesi gibi tuhaf fikirleri vardı. Sayın Kılıçdaroğlu daha basit, fakat görüşü belirsiz: neoliberal, küreselleşmeci, TESEV’ci, bazen “Dersimli,” icabında Kemalist.
Gandhi kadın saçının özgür olmasını, “Purdah”ın (çarşaf) kaldırılmasını savunmuştur. Çarşafa parti rozeti takmamıştır. Amaç da farklı: 1930’da 400 km’lik Tuz Yürüyüşü’ne önderlik eden Gandhi (sahiden yürümüştü) ülkesini Britanya emperyalizminin boyunduruğundan kurtarmayı amaçlıyordu; oysa bizimki, emperyalizmin Türkiye’ye daha fazla baskı yapmasını istiyor (burada bir nüans var: halkı harekete geçirmeyi değil, emperyalizmin mevcut siyasî iktidara demokratik haklar vs için baskı yapmasını, Türkiye’yi kendi nüfuz alanında tutmaya devam etmesini istiyor). Ayrıca Gandhi, Britanya büyükelçisinin rezidansında kapalı kapılar ardında gizli görüşmeler yapmadı. Kendi döneminin Riccardione ya da John Bass gibi adamlarıyla görüşmeyi reddetmiştir.
Bu köşede birkaç kez ülkemizde turuncu harekete uygun bir kitle tabanının olmadığını yazdım. Fakat, ne yalan söyleyeyim, CHP genel başkanının kendi kitlesini turuncu bir hareket olarak seferber edeceği hiç aklıma gelmedi. Bu yürüyüşten emperyalizme karşı mücadele, tam bağımsızlık, özelleştirilen her şeyin kamulaştırılması, Türkiye’nin kuruluş ayarlarına dönmesi, laikliğin kuvvetle savunulması ve aydınlanma gibi talepler ve sonuçlar, hatta ”demokrasi” denilen şey bile çıkmaz. Sadece AKP’nin iktisat politikalarını sürdüren bir müteahhitler cumhuriyeti ve küresel güçler nezdinde “demokrasi kahramanı” suretine bürünmüş “yeni” bir Kılıçdaroğlu çıkar. Bu kahramanlığın birinci şartı ve yapılmakta olan yürüyüşün kısa vadeli sonucu ise HDP ve FETÖ’ye bir kitle hareketi imkânı sağlamaktan ibarettir. Dikkatle takip edeceğiz.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları
HDP sorunu 24 Ağustos 2019
Müşterek harekât 17 Ağustos 2019
Yeni bir dünya 06 Ağustos 2019
Üretim devrimi 03 Ağustos 2019
Demokrasi sorunu 30 Temmuz 2019