Ücret adaletsizliği
ÜLKEMİZDE futbol dahil olmak üzere hemen hemen tüm iş kollarında yeterli verimin elde edilememesinin en büyük sebebi ücret adaletsizliğidir. Boş zamanında kendini geliştirmek için çabalayacağı yerde, emeğinin karşılığını alamadığından geçimini sağlamak için başka bir işten para kazanmaya çalışan birçok kişi asıl yeteneği olan uğraşta gerekli verimi veremiyor. Hal böyle olunca da ne sporda ne de başka bir uğraşta arzulanan gelişme sağlanamıyor.
ANTRENÖRLER VE
ÇAĞDAŞ KÖLELİK...
Ücret adaletsizliğine köşem gereği futbol penceresinden bakacak olursak, özellikle futbolda ücret dağılımında dengesizliğin had safhada olduğu rahatça gözlemlenebilir. Örneğin aynı lisans belgesine sahip iki teknik direktörden Süper Lig'de görev yapanı birkaç milyon lira maaş alırken, diğeri amatör liglerde asgari ücret karşılığında bile çalışacak takım bulamıyor. Profesyonel liglerde çalışan meslektaşı takımla ilişkisi kesildiğinde yine birkaç milyon lira tazminat alırken, amatör liglerde çalışan antrenör ise bir kuruş tazminat alamıyor. Bu yüzden futbolumuzun çağdaş köleleri, yokluklar içinde profesyonel liglere oyuncu yetiştirmeye çalışıp, amatör liglerde futbol cahili idarecilerin dudaklarının arasından çıkacak iki çift lafa mahkum olan antrenörlerdir.
Amatör liglerde görev yapan antrenörler olumsuz koşullarda özveriyle çalışıp, açlık sınırı altında yaşayarak profesyonel liglere oyuncu yetiştirmeye çalışırken, üst liglerde çalışan antrenörler ise lüks içinde yüzerek koltuğunu korumaya çalışıyor... Bu şartlarda ülke futbolu nasıl kalkınabilir ve açlık sınırı altında yaşayan antrenörler, hem kendini geliştirerek bilgilerini güncelleyip hem de gençlere yeterli eğitimi nasıl verebilir ki? Her gün aklında peşini bırakmayan borçlar ve ödenmesi gereken faturalar varken kimse kusura bakmasın ama verim asla gelmez.
BAKIRKÖYSPOR'DAN BİR ANI...
Bizim halk olarak karakteristik özelliğimiz ağlanacak halimize gülmemizdir. Perişan ve acınacak durumda da olsak işi tiye alırız. Belki de tüm olumsuz şartlara rağmen hayata tutunmamızı sağlayan da bu yapımızdır.
Bakırköyspor'da teknik direktör olarak çalıştığım geçmiş bir zamanda idmanlarımızı Şenlikköy Stadı'nda yapıyorduk. Bakırköyspor'un profesyonel liglerde oynarken halı gibi olan sahasının, amatör lige düştüğünden beri parasızlıktan bakımının yapılamadığı ve çimlerin kelleştiği günlerdi ama yine de neredeyse sahanın yarısı çimle kaplıydı ve oldukça uzamıştı. Bu yüzden doğru düzgün bir idman da yapamıyorduk. Antrenmanda toplar çime takılıyor, sekiyor ve bir türlü istenilen verim alınamıyordu. Söyleniyor, istekte bulunuyor ama çim biçme makinesine mazot koyacak parayı bile bulamıyorduk.
En sonunda dayanamadım ve baktım olacak gibi değil, cepten mazot parasını malzemeciye verdim. Bulgar göçmeni olan Emin abinin yüzüne takındığı alaycı gülümsemesiyle söylediği cümle o gün bu gündür hiç aklımdan çıkmadı: Emin abi, “Hocam mazotla herkes makineyi çalıştırır ve çimleri biçer. Önemli olan parasız, pulsuz çimleri kesebilmek. Önemli olan bu koşullarda, böyle sahalarda antrenman yapabilmek.” deyince kahkahayı patlattım. Haklıydı...
Bizim futbolda da durum bundan ibaret. Parayı alanlar ülke futboluna yeterli derecede katkıda bulunmuyor ama emeklerinin karşılığını alamayanlar sayesinde ülke futbolu kör topal da olsa
yürüyor...