Uçurumdaki son bahar!..
Aylardan Nisan... Kışın o kasvetli ve nemli havasıyla gökyüzünün puslu karanlığı geride kalmaya başladı...
Kuşlar ötüyor... Arılar, çiçekli dallarda adeta dans ediyor... Ve kelebekler baharın zerresini yaşama pahasına da olsa, kısa ömürlerinin ilk uçuşlarında güneşle köşe kapmaca oynuyor...
Nisan bu... Ne kadar da güzel bir mevsimdir... Yalnızca doğanın değil; insanın da kanını kaynatarak adeta gençleştiren ve enerjisini yükselterek yaşama daha da sıkıca tutunmasını sağlayan bir coşkulu mevsim...
Havada 23 Nisan’ın da kokusu var... Karanlık,son yıllarda trampet seslerine bile ambargo koysa da, Nisan’ın güneşe ve aydınlığa tutunmuş berrak havasında coşkunun nidaları var...
Velhasıl, havada bazen gizemli ve sürpriz dolu Nisan yağmurları olsa da, karanlığa karşı da aydınlık günler yaşıyor bu mevsim...
İnsanın içi açılıyor, sevgisi, umutları ve direnci artıyor bu mevsimde... Ve de insanın umutları, baharın içinde filiz veren çimler, çiçekler, güller ve doğaya alkış çalan yemyeşil, taptaze yapraklar gibi büyüdükçe büyüyor...
Evet; 23 Nisan 1920’den bu yana çok badireler atlattı bu ülke... Ama Nisan’ın bağrında büyüyen baharlar ne olursa olsun, yine de her zaman mutlu etti insanları... Ta ki içinde bulunduğumuz 2017 Nisanı’nın şu ilk haftalarına kadar...
“16 Nisan” cumhuriyetin yaşadığı baharların içinde en kaotik olanı!.. Çünkü karanlık, büyümek, ilerlemek ve kuşatmak için bu mevsimi seçmiş!!!
Velhasıl adı bahar olsa da, hava aydınlık olsa da, insanlar doğanın canlanarak neşelenmesine bile sevinemiyorlar!..
Bunun tek nedeni,“Cumhuriyet”in rövanşını almak için 93 yıldır sinsice saldıranların “referandum” tuzağı...
İşte bu yüzden pusular kurulmuş baharın havasına aldanmayın, bu pazar günü pikniğe gitmeyin... Yani “Cumhuriyet”in baharını hazana çevirmeye çalışanlara sakın ola izin vermeyin...
Çocuklarınız; canlı, dipdiri, taptaze, enerji veren ve gelecekteki aydınlığı müjdeleyen hayırlı baharlar yaşasın istiyorsanız, ilkbaharınızı “son”bahara çevirmeyin!..
AYDINLIK NİÇİN HEDEFTE?..
Siz hiç aydınlığın içinde karanlığın barındığını gördünüz mü?.. Fiziğe aykırıdır bu... Işık barındırmaz!. Ne yaparsanız yapın barınamaz karanlık,aydınlığıniçinde...
Güneşe nasıl duvar çekilemezse; tıpkı öyledir işte... Dünyanın, evrenin kuralıdır bu;korkar karanlık aydınlıktan, ebediyen de korkmaya devam edecek...
Çünkü bilir ki karanlık, ışık yanarsa şu yaşamın içinde, hiç bir hükmü kalmaz karanlığın...Tarumar olur gider zifiri sinsilik, ezilir, kaybolur pusuya saklanmış hinlik!..
Velhasıl ne aydınlığa örtü çekilebilir, ne de güneş balçıkla sıvanabilir...
Elinizde tuttuğunuz şu gazete, tıpkı soyadımın da anlamında olduğu gibi aydınlığı temsil ediyor...
Ve Ortaçağ’dan bu yana bilime, aydınlanmaya nasıl taarruz edilmişse, aydınlığın öneminin, etkisinin ve gücünün arttığı her dönemde de saldırıya uğradı bu gazete...
Aydınlık’ın mücadele tarihi yalnızca sarsıcı öngörülerin değil, aynı zamanda aydınlıkla karanlığın da boğuşma tarihidir!..
İşte bu boğuşma sırasında çok badireler atlattı bu yayın organı...
Tarihin her döneminde, etkisi ne zaman arttıysa pervasızca, öfkeyle ve taarruzla engellendi Aydınlık...Sosyo-ekonomik baskıyla, siyasal kuşatmayla, reklam ambargosuyla ve iktidarların kanunsuz saldırılarıyla...
Bölücüsü- gericisi her zaman düşman oldu bu gazeteye... Ve 18 yıl önce “Fethullah emniyeti ele geçirdi” öngörüsüne rağmen de gözardı edilmek istendiAydınlık... Oysa karanlığa karşı her zaman olduğu gibi,aydınlık gibi haklı çıktı bu gazete...
KİM KARANLIKLA KOL KOLA!..
Aydınlık, AKP’nin uzun yıllar yalnızca “dirsek temasında” değil, kol kolada yürüdüğü cemaatin üzerine ışıklarını her zaman güçlü tuttu...
İşte“FETÖ” unsurları “Ergenekon” kumpasıyla Atatürkçüleri tasfiye ederken,Aydınlık gazetesive destekçilerinden başladılar...
Aydınlık’ın yazarları Aydınlanmayı savunurken karanlık zindanlara atıldılar... Yazarları, yöneticileri, muhabirleri ve okurları eziyet çektiler... Yıllar boyu cemaat tezgahıylazindanda tutulduAydınlık’ın ardındaki direnç...
Neden mi dikkat çektik bir kez daha aydınlığa?.. Baksanıza, FETÖ’cü Zaman gazetesinin eski yönetici ve yazarlarından oluşan 30 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamedeçok tuhaf suçlamalar da varmış...
Zaman iddianamesinde, “MİT Tırları Operasyonu’nun Planlanması ve FETÖ-PDY Medyası’nın Tutumu” başlıklı bölümde şu şaşırtıcı satırlar sıralanmış;
“FETÖ-PDY medyasının, yıllardır sözde yayın politikalarına, ideoloji ve görüşlerine karşı olduğu Cumhuriyet, Radikal ve Aydınlık gazeteleri dahil olmak üzere diğer medya kuruluşları ile dirsek temasına geçtiği anlaşılmaktadır.”
Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni İlker Yücel, gazetenin FETÖ'yle dirsek temasında olduğu iddialarına, “sizin daha birkaç yıldır peşine düştüğünüz örgütü biz 40 yıldır soruşturuyoruz” diye yanıt vermiş ama söylenecek başka sözler de var;
Başındaki Fethullah prensi nedeniyle Radikal’in cemaat hayranlığı biliniyor...
Hikmet Çetinkaya gibi Cumhuriyet yazarlarınınFETÖ’cü“Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı” yöneticileriyle “kol kola” çektirdiği fotoğraflar ise kimi zavallıların “dirsek” temasını aştığını da gösteriyor...
Ancak yayın yaşamının özellikle son 20 yılında cemaatin cumhuriyeti yıkma çabalarına ışık tutmuş bir gazeteyi FETÖile dirsek temasında göstermeyi“öküz altında buzağı aramak” deyimiyle tarif etmek bile gülünç olacak...
Sözün özü şudur; karanlıkla ilgili yalnızca iddianame değil ne yazarsanız yazın, yanınızda bir Aydınlık bulundurmak zorundasınız... Yolunuzu da, rotanızı da bulamazsınız yoksa!..