22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ufak tefek

Oktay Yıldırım

Oktay Yıldırım

Eski Yazar

A+ A-

2016 Kasım’ında FETÖ’nün yargı yapılanmasının ortaya çıkması için tanık olarak ifade vermişti. Geçen hafta da eşi ile birlikte FETÖ şüphelisi olarak gözaltına alındı. Eski HSYK üyesi, Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve Başbakanlık Yüksek Müşaviri Birol Erdem’den söz ediyorum.
Ufak tefek - Resim : 1
Daha önceden tanık olarak verdiği ifadesinde dikkat çekici bir beyanı var: “O zaman düşman ortaktı. “Ordunun içindeki cuntacılar AKP ve Fetullah Gülen'i bitirme planı yapmışlardı.” O halde omuz omuza verilip bu planları yapanlardan hesap sorulmalıydı. Bu soruşturmayı yürüten emniyetçiler ve savcılar istedikleri zaman istedikleri yetkiliyle görüşebiliyorlar, çeşitli taleplerde bulunabiliyorlar ve istediklerini de alabiliyorlardı. Bu çerçeveden bakıldığında hem bizim bakanlıkta hem de diğer bakanlıklarda bu sürecin bu yapı mensuplarına itibar kazandırdığını, önlerini açtığını, bu büyük hizmetleri nedeniyle de bazı ufak tefek hatalarının görmezden gelindiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.”
Unutanlar olabilir, “ufak tefek hatalar” derken şunları kast ediyor: Türk Ordusu’na kumpas kurmak, delil yaratmak, suç uydurmak, ölüme sebebiyet vermek, casusluk, şantaj, devlet sırlarını açıklamak, anayasal düzeni devlet olanaklarını kullanarak ortadan kaldırmaya teşebbüs, Danıştay saldırısının örgütlenmesi ve bir araç olarak kullanılması, vs, vs, vs…
Bunlar en “ufak tefek” olanları… Faillerinin bir kısmı hapiste, bir kısmı firarda…
Ya göz yumanlar? Destekleyenler? Birlikte hareket edenler?
Doğru, Enis Berberoğlu bu işler yapılırken hep destek verdi, ama bu adamların hangi biri Enis Berberoğlu’ndan daha masum, FETÖ konusunda?

GRAMSCHİ ANLATIYOR

Antonio Gramschi, Hapishane Defterlerinin, “Siyasal Partiler” kısmında şöyle bir uyarı yapar: “(…) Birbiriyle çatışma halinde bulunan devletlerin iç düzenini bozan ulusal partileri, yabancıların dışarıdan destekledikleri çok görülen bir haldir.”
Ve zamanında İtalya’da meşrutiyete karşı cumhuriyeti savunan bir devrimci olan Giuseppe Mazzini’nin bir gün nasıl Almanya tarafından kullanıldığını anlatır: “Mazzini’nin 1870 başlarında öncülük ettiği hareketlerde (mesela Barsanti olayı), Bismarc’ın parmağı vardır. Alman Şansölyesi, Fransa ile Almanya arasında bir savaş olacağını öngörerek, İtalya ile Fransa arasında kurulacak bir ittifakın tehlikesini kavramıştı. Bunun için İtalya’yı zayıf düşürmek üzere iç çatışmadan yararlanmayı düşünüyordu.”
Peki, ne idi bu Barsanti olayı: “24 Mayıs 1870’de Mazzini yanlısı bir onbaşı olan Pietro Barsanti Pavia’daki kışlaya 40 cumhuriyetçi yandaşıyla, “Yaşasın Roma! Yaşasın Cumhuriyet! Kahrolsun Meşrutiyet!” bağırışlarıyla saldırmış, ama başarılı olamamış ve tutuklandıktan sonra 27 Ağustos 1870’de kurşuna dizilmişti.”
Yani Bismarc, Bartsanti’yi çılgınca bir darbe girişimine sürüklüyor… Hepimizin kafasında aynı çağrışımı yaptığına emin olduğum bu olayı anlattıktan sonra Gramschi bir uyarı daha yapar: “Partiler görünüşte bile olsa bir başkasına, hele yabancı bir devlete alet olduğu şüphesini uyandırmamaya titizlikle dikkat etmelidir…”
Sizce Kılıçdaroğlu Gramschi okumuş mudur?

GAYRİMEŞRU OPERASYON
Ufak tefek - Resim : 2
Eş zamanlı oluyor hep, böyle tuhaf şeyler. CHP’nin “bu anayasa gayrimeşru” çıkışının hemen arkasından Enis Berberoğlu’nun tutuklanması ve sokak… İnsan, “Kılıçdaroğlu verilecek kararı biliyor muydu” diye düşünüyor ister istemez…
Kaydı biraz geriye saralım isterseniz…
Daha önce de yazdım, 15 Temmuz bir darbe girişimi değildi. Kısa süre sonra yabancı askeri kuvvet müdahalesine uluslararası hukukta meşruiyet kaynağı olacak bir iç çatışma başlatmaktı. Tahrir modeli... Tutmadı.
Arkasından ABD’de olgunlaştırılıp tepeden inme CHP yönetimine gelen Selin Sayek Böke “haydi sokağa” diye bağırdı, ama çıkan olmayınca…
Şimdi de bu “gayri meşru anayasa, gayrimeşru seçim” meselesi ve Enis Berberoğlu’nun hukuk dışı tutuklanması çıktı sokak çağrılarından önce… Ve CHP uluslararası yargıyı davet ediyor.
Soruyu kitabın ortasından soracağım, gayrimeşru bir anayasaya ve onu uygulayan gayrimeşru yönetime karşı meşru mücadele olamayacağına göre halka ne öneriliyor? Turuncu devrim mi? Kadife devrim mi? Tahrir modeli mi?
15 Temmuz’un yarattığı etkiyle memleketin her tarafında, çok hızlı bir silahlanma olduğunu sağır sultan biliyor, Kılıçdaroğlu da biliyordur. Bu şartlar altında sokaktaki bir kıvılcım bütün memleketi saran bir yangına dönüşebilir. Türkiye’ye gayrimeşru bir operasyon yapılıyor, farkında değil misiniz?
Devlet aklı olmayan e bu nedenle Barzani’nin bağımsızlık referandumunu izlemekle kalmayıp onlara temsilcilik açarak Kürdistan’ın kurulmasına destek olan AKP iktidarı; kararlarıyla devleti suçlu çıkaran yargı ve milli sağduyudan yoksun CHP yönetimi bundan sonra olacak her şeyin sorumlusudur.

SAFLAŞMA-2
Ufak tefek - Resim : 3
BOP sayesinde kuracağı kukla devletlerle bölge petrolünü daha ucuza kapatmak için Türkiye dahil 22 ülkenin sınırlarını değiştirmeyi hedefleyen ABD, Irak, Libya ve Mısır deneyimlerinde beklenen sonuca ulaşamayınca vekalet savaşları başlattı.
ABD’nin bölgede iki vekili vardı: IŞİD ve PYD. Bir de sahneyi doldurmak için Arap sermayesiyle desteklenen radikal Sünni gruplar…
IŞİD’in Hollywood yapımı infaz videoları, Ezidilere uyguladığı vahşet, tarihi eser düşmanlığı dünya basının en öne çıkardığı konulardı. Bu sayede IŞİD’in CIA bağlantılarının üstü örtülüyordu.
IŞİD sayesinde terör örgütü PKK’nın Suriye kolu PYD/PKK ise, dünyayı bu beladan kurtaracak özgürlük savaşçıları olarak sunuluyordu. Sanki yıllardır binlerce asker ve sivili katleden, ambulansları bombalayan, hamile kadınları ve çocukları öldüren, hastaneleri tarayan, şehirleri yakıp yıkan onlar değildi.
Aynı dönemde Türkiye’deki PKK açılımının etkisiyle HDP temsilcileri, Suriye’de başlayan bölünmeyi sevinçle sahipleniyordu.
Biji Obama” çığlıkları arasında Türk topraklarından geçen Amerikan Peşmergeleri ve PYD militanları Türk halkına kanıksatılmaya çalışılıyor, yüz yıllık Ayn El Arab, IŞİD’e karşı direnişin Kobane’si oluveriyordu. Kazılan tünellerden gelen PYD militanları Amerikan silahlarıyla Cizre’de Mehmetçiğe ateş ediyordu. ABD hava kuvvetleri ve PYD güçleri gelince IŞİD bir çatışma tiyatrosuyla bölgeden ayrılıyordu.
Fırat Kalkanı Harekâtı 24 Ağustos 2016 tarihinde Cerablus-Azez hattında bir güvenli bölge kurmak için başlatıldı ve El Bab’a yönelerek belli bir derinlikte kaldı. Bu haliyle kukla devlet kantonlarının birleşmesine engel olmuş gibi görünse de bunun için biraz daha derine inilmesi gerekiyordu. Ama anlatmak istediğim bu değil.
Koalisyon güçleri bu harekâta destek vermediği gibi, Türk Ordusu El Bab’a yöneldiği zaman Rakka operasyonunu erteleyerek ŞİD kuvvetlerinin El Bab’a destek vermesini sağladı, yetmedi Münbiç’teki PYD kuvvetlerini korumak için “soylu mızrak” harekâtını başlattı.
Katar ise Türk Ordusu ile birlikte hareket eden grupları fonlayarak Fırat Kalkanı harekâtına destek verdi. Başka… Her ne kadar Uluslararası hukukun zorunlu kıldığı bazı açıklamalar yapsalar da Suriye, Rusya, İran… Kime karşı? ABD ve bağlaşıklarından oluşan Atlantik cephesine karşı… Eğer kukla devlet koridoru tamamlanırsa ırak petrolü Akdeniz’e akıtılacaktı ki, bu Katar’ın da çıkarlarına aykırı.
Çünkü dünya doğalgaz rezervinin %55’i Katar, Rusya ve İran tarafından üretiliyor. Bu doğalgazın Avrupa pazarına borularla ulaşması durumunda petrol egemenliği buna bağlı olarak da dolar egemenliği zayıflayacaktı.
ABD, Katar’ı terbiye etmek için Suudileri ve onun yancılarını kullandı, tek kara bağlantısını kesti. Kimler Katar’ın yanında saflaştı? Rusya, İran, Pakistan, Türkiye yani Avrasya güçleri. Putin, dünya savaşından bile söz etti…
Ve sonunda Katar haracını ödedi, ABD’den 12 milyar dolarlık F-15 satın aldı. Artık “sen terörü destekliyorsun” demiyorlar. Ama…
Bu hırlaşma devam edecek. Bu bir Atlantik-Avrasya saflaşmasıdır. Olaya bakılırken, “Ulan bu Araplara da hiç güven olmuyor” ya da “AKP yine mi kandırıldı” şeklinde bütünü kavramaktan uzak yorumlar bizi büyük resmi görmekten alıkoyar… Bu kafalar, başta ABD ve NATO “müttefiklerimiz” tarafından silahlandırılan Barzani ve PYD güçleri Türk Ordusu ile fiilen savaşmaya başladığında uyanırlar mı dersiniz?


Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları