14 Ekim 2024 Pazartesi
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ukrayna’da bize insanlık dersi vermeye kalkan timsahlara bir soru: Ladies and gentlemen baylar ve bayanlar hesabı ödemeden nereye?

Latif Bolat

Latif Bolat

Gazete Yazarı

A+ A-

Yanlarına gitmesek de her gün televizyondalar.
Önlerinde poz verip fotoğraf çektirmesek de, sürekli gözümüzün dibindeler.
Gidip görme imkanı olanlar için ise dost sohbetlerinde sürekli lafı edilecek hava atma konusudurlar.
“Ben Paris’teyken…”, ya da “Ben Roma’da gezerken…” diye başlayan cümlelerle, muhabbet masasında bir anda ayrıcalıklı hale getirir bunlar sizi. Sonrasında ne söylediğinizin önemi bile kalmaz.
Batı şehirlerindeki ihtişamlı anıtlar, ya da anıt haline getirilmiş binalardan bahsetmekteyiz. Avrupa’nın hemen her şehrindeki tarihi meydanların etrafına inci gibi dizdirilmiş katedraller, saraylar ya da şimdilerde müze haline getirilmiş muhteşem binalar bugünkü konumuz.
Bu konuda bir yazı yazmayı, yaklaşık 4-5 sene önce Brüksel ziyaretimde, şehirde öylesine dolaşırken önünden geçtiğim, büyüklüğü ve kabalığı ile beni çarpan Adalet Sarayı binasını görünce aklımdan geçirmiştim. Konu bugüne kadar demlenmiş olmalı ki, bugün kalemimize döküldü. Aslında, Ukrayna’da olup bitenler konusunda tüm Avrupalıların aldığı tavır, onların geçmişini biraz karıştırarak, ne tür bir miras üzerine kuruldukları konusunu aklıma getirdiği için, işe sömürge günlerinden başlamak istedik.

Ukrayna’da bize insanlık dersi vermeye kalkan timsahlara bir soru: Ladies  and gentlemen baylar ve bayanlar hesabı ödemeden nereye? - Resim : 1

BİRBİRİNİN KOPYASI HALİNE GELEN ŞEHİRLER

Bu yazı ile, Avrupa’nın turistik güzelliklerini, yollarının genişliğini ve meydanlarının muhteşemliğini övmek gibi bir amaç gütmüyoruz. Zaten derler ya, “birini görürsen hepsini görmüş sayılırsın”, biraz da öyle bir durumda bu şehirler. Özellikle de turizmin kolay para getirdiğinin anlaşılmasından sonra, her şehirde bir aynılaşma, tekdüzelik ve üniformalık oluştuğu için, birini gördüğünüzde, size hepsi için bir fikir verebilecek hale gelmiş durumdalar bizce.
Brüksel’deki çirkin dev binaya dönelim ve konuyu biraz daha yakından inceleyelim. Belçika, hiçbir zaman bir İngiltere, bir İspanya olmadı tarihinde. Hatta kendi başına bir devlet olarak varlığı da öyle çok eski bir şey değildi. Sürekli olarak büyük Avrupa krallıklarının elinde gidip geldikten sonra, ancak 1830’da bağımsız bir devlet olabildi. Afrika kıtasının, toprakları ve insanları ile paylaşıldığı, 1885’teki Berlin Konferansı ile de Kongo Özgür Devleti’nin mülkiyeti, Belçika kralı 2.Leopold’a devredildi. Bu kişisel devlet, Belçika’nın ve Leopold’un başlıca kauçuk ve fildişi kaynağı idi. Günün birinde oradan kovulacağını bildiği için, en zalim metodlarla hem Kongo insanlarını hem de hayvanlarını tarihte görülmemiş zalimlikle üretim kaynağı haline getirdi. Leopold’un plantasyonlarında el kol kesmeler, kırbaçlamalar, ve ölüm kol gezdi yıllarca. Bölgenin nüfusu 30 milyondan 10 milyona düştü 30 sene içinde, bu zalimlikler sonucunda. Ne devlet, ne de hanedan tarafından herhangi bir özürün dilenmediği katliamlar, Hristiyan misyonerler tarafından gizlice çekilen, aralarında çok sayıda çocuğun da bulunduğu, elleri kesilmiş köle fotoğraflarıyla sembolleşti. Ukrayna’daki operasyondaki ölümlere, daha ilk saatlerden itibaren “soykırım” damgasını vuran Avrupa’dan, Belçika’nın bu Afrika zalimliklerine bir ses bile çıkmamıştı yıllar boyu.

Ukrayna’da bize insanlık dersi vermeye kalkan timsahlara bir soru: Ladies  and gentlemen baylar ve bayanlar hesabı ödemeden nereye? - Resim : 2
Belçika kralı 2.Leopold'un Kongo'daki zalimlikleri (SOL)

BRÜKSEL’DEN PARİS’E; SÖMÜRGE PARASININ YARATTIĞI MUCİZELER!

İşte önünde durduğum, ve çirkinliğini seyrettiğim Brüksel’deki Adalet Sarayı, bu Kongo’lu milyonların kan parası ile yapılmıştı 19. yüzyıl sonunda. Kaderin garip bir cilvesi olmalı ki, şimdilerde burası Belçika’nın Adalet Sarayı, hem de dünyanın en büyüğü diye övünç duyularak.
Brüksel’den Paris’e geçelim: o çelik yığını Eyfel Kulesi’nin hikayesi daha iç açıcı değil ki, ne söyleyelim. Fransız sömürgeciliği de Afrika’nın ve Hindiçin’in kanından elde edilen varlıklar ile hem Eyfel Kulesini hem de Paris’teki o “muhteşem” saraylarını yapabilmişti.
Aynı manzarayı Londra’daki saraylarda, British Museum’da da görürsünüz. Hindistan’ın, Afrika’nın, Amerika kıtasının milyonlarca insanının eti ve kemiği üzerinden oluşturulan servetlerin cömertçe harcanması üzerine inşa edilmiştir tüm bu “muhteşem” turistik tuzaklar. Avrupa devletleri arasında, özellikle de İspanyolların ellerinin kanını, yedi okyanus yıkayamaz derler. Tüm Latin Amerika’nın talan edilmesinin ödülünü aldıktan sonra, hovarda bir mirasyedi gibi harcayan İspanya, ikici sınıf bir Avrupa devleti haline gelmedi mi yirminci yüzyılda? Kısa bir süre önce Bolivya’nın Santa Cruz şehrinde arkadaşlarımla sohbet ederken, bana şöyle bir imaj çizdiler, sömürünün boyutunu anlatmak için: “Eğer İspanya’nın Bolivya’daki madenlerden çalıp Avrupa’ya götürdüğü gümüşlerden bir köprü yapılsa idi, La Paz’dan Madrid’e kadar uzanabilirdi!” Atlantik Okyanusunun üzerindeki bu köprü imajı ile, hırsızlığın ve sömürünün boyutunu siz düşünün artık.

Ukrayna’da bize insanlık dersi vermeye kalkan timsahlara bir soru: Ladies  and gentlemen baylar ve bayanlar hesabı ödemeden nereye? - Resim : 3

DÜNYAYA İNSAN HAKLARI DERSİ VERMEK SİZE Mİ KALDI?

Kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına, tüm Avrupa’nın sicili, bu konuda çok bozuktur ve kanlıdır. Hollanda, Danimarka, İsveç ve Almanya, ve hatta sömürgeciliğe çok geç başlayan İtalya bile aynı dosyadadır. Şimdilerde bu ülkelerin hepsi “demokrasi, insan hakları, eşitlik” türküleri söyleyerek, daha 100 sene öncesine kadar uzanan, kan dolu geçmişlerini beyaz bir badana ile kapatmaya çalışmaktadırlar.
Aynı devletler değilmidir ki, yirminci yüzyıla iki dünya savaşı ve bir soğuk savaş sığdırıp, yaklaşık 100 milyon insanın ölümüne sebep olanlar? Onun için, Ukrayna’da olup bitenlere akıttıkları timsah gözyaşları, geçmişlerindeki simsiyah lekeyi ebediyyen silemeyecektir.
Bunları neden hatırlatmaktayız şimdi? Eğer yolunuz düşer de, Eyfel Kulesini, British Müzesini, Versaille Sarayını, Amsterdam’ın kanallarıyla ünlü Red Light bölgesini, ve aslında bilimum Avrupa şehirlerini gezerseniz, biraz da bu bakış açısıyla bakın o “muhteşem” binalara, heykellere ve anıtlara. Bakın ki, bembeyaz mermerlerinden akan Kongolunun, Vietnamlının, Bolivyalının kanını görebilesiniz. Keşke bizim memlekette de olsa bunlar demeden önce, onların kimlerin cesetleri üzerine inşa edildiğini hatırlayıp, iyi ki öyle olmamışız deyiniz.

Ukrayna Rusya Avrupa Paris Roma