24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ukrayna’da uygulanan Marshall Planı

Michael Roberts

Michael Roberts

Gazete Yazarı

A+ A-

2008-2009’da yaşanan Büyük Durgunluk, ABD’nin küresel stratejisi için bir dönüm noktasıydı. O zamana kadar genel amaçları, Rusya ve Çin gibi önemli ekonomik güçlerle “angajmana girmek” idi. 1990'lar boyunca ABD hükümeti, iki ülke ekonomisinin Batılı çok uluslu şirketlere ve bankalara açılması için baskı yaptı. Böylece bu ekonomiler büyüyecek ve ticaret yapacaktı, ancak bunu yaparken aynı zamanda ABD emperyalizminin yerel kârlılık düzeyi düşmeye başladığında ihtiyaç duyduğu küresel kâr genişlemesini de temin edecekti. "Küreselleşme", Çin'deki ve 1980'lerin başlarından itibaren keskin bir şekilde genişleyen Küresel Güney'in geri kalanındaki ucuz işgücünden ve yeni pazarlardan, bu "angajman" politikası altında yararlanacaktı. Dünya Bankası'nın 2013'te Çin'i hızlı bir şekilde tam bir "piyasa ekonomisine" geçmeye çağıran bir rapor yayınlaması tesadüf değildi.

ANGAJMANDAN ÇEVRELEMEYE

Ancak Büyük Durgunluk her şeyi değiştirdi. ABD stratejistleri, küreselleşmenin ekstra kar getirirken, aynı zamanda Rusya, Çin ve Doğu Asya gibi ülkelerin çok daha hızlı ekonomik genişlemesine yol açtığını açıkça gördüler. Buradaki sorun, Çin ve Rusya'nın (ama özellikle Çin'in) Amerikan emperyalizmi ve onun çok uluslu şirketleriyle aşık atmaya hazır olmadığının netleşmesiydi. Rusya, Avrupa ile bağlantı kurmaya ve onu İngiltere ve ABD'den ayırmaya, Çin ise teknolojide ABD'ye rakip olmaya ve etkisini küresel güneye yaymaya çalıştı. ABD kapitalizmi Büyük Durgunluk sırasında dibe vurdu ve ardından 2010'ların Uzun Buhranı sırasında gelişmiş kapitalist ekonomiler sürünerek ilerledi. Bu arada Çin hızla büyüdü ve Rusya da enerji ve maden ihracatını artırdı. Çok fazla olmuşlardı. Bu rakip ekonomik güçlere haddini bildirmek için bir şeyler yapılması gerekiyordu. ‘Çevreleme’ için ‘angajman’dan vazgeçildi.

NATO KIŞKIRTMASIYLA UKRAYNA’NIN YIKIMI

Trump yönetimi atlında ABD, Çin malları ve şirketlerine yönelik tarifeler ve yasaklarla Çin'i tecrit etmeye çalıştı. Avrupa'nın NATO genişlemesi ve Avrupa'daki silahlar için ödeme yapmaya başlamasında ısrar etti. Biden’la birlikte bu politika Rusya'ya karşı herhangi bir Batı yanlısı ve milliyetçi partiyi destekleyecek şekilde genişletildi. Amaç, çoğu Avrupa Birliği'nden gelen sözde ekonomik refahtan ve NATO ile Rusya'nın kontrolünden "korunmaktan" yararlanmaya hevesli olan, Rusya'nın sınır boyunda yer alan tüm ülkeleri NATO'ya dahil etmekti. Bu, Ukrayna ihtilafında doruğa ulaştı.

Ukrayna şimdi Rus bombardımanı ve silahlarıyla yok ediliyor. Binlerce insan öldü, milyonlarcası yerinden edildi ve/veya ülkeyi terk etti. Ülkenin ekonomik temeli ortadan kaldırılıyor. Savaştan önce, Ukrayna 160 milyar dolarlık reel GSYİH ile zaten oldukça fakir bir ülkeydi. Bu savaş sona ermeden önce – artık haftalar veya aylar değil, uzun yıllar sürecek gibi görünüyor - GSYİH en iyi ihtimalle bunun da yarısına düşecektir.

YENİDEN İNŞANIN FATURASI

Ukraynalı kaynaklar altyapıyı restore etmenin maliyetine dair tahminde bulundular: Savaş finansmanı (mühimmat, silahlar, vb.); konut stoku ve ticari gayrimenkul kaybı, ölüm ve yaralanma tazminatı, yeniden yerleşim masrafları, gelir desteği vb. kayıpları ve şimdi ya da gelecekte kaybedilecek olan 500 milyar ile 1 trilyon dolar arasında gelir. Dünya Bankası, Ukrayna'nın 2014 yılında kişi başına üretilen sermaye stokunun yaklaşık 25.000 ABD Doları olduğunu ve bunun toplamda yaklaşık 1,1 trilyon ABD Doları olduğunu tahmin ediyor. Hükümet yetkilileri ve iş dünyası liderlerinin ilk raporları, bu sermaye stokunun yüzde 30-50'sinin yok edildiğini veya ciddi şekilde hasar gördüğünü gösteriyor. Yüzde 40 yıkım varsayıldığında, maliyet 440 milyar dolardır. Ayrıca, mülteci başına (yıllık) 10.000 Avro'luk bir maliyet varsayımıyla, 5 milyon mülteciyi bir yıl için finanse etmenin maliyeti 50 milyar Avro veya AB GSYİH'sının yüzde 0,35'idir. Bu nedenle, Ukrayna ekonomisini eski haline getirmek ve yeniden inşa etmek, diyelim ki önümüzdeki beş yıl içinde en az 500 milyar dolara mal olacak. Bu, en düşük oranla hesaplandığı takdirde, yıllık AB GSYİH'sının yaklaşık yüzde 1'i veya G7 GSYİH'sının yüzde 0.75'i.

KÜRESEL ÇEVRELEMENİN MİHENK TAŞI

Batı, aklı başında bir şekilde, Ukrayna'nın savaş çabalarını süresiz olarak finanse etmek, nüfusunu desteklemek ve ülkeyi Rusya'ya karşı bir NATO siperi olarak yeniden inşa etmek için bu tür bir parayı harcamaya değer diyecek mi? Öyle görünüyor. Ukrayna, ABD'nin küresel çevreleme politikasının mihenk taşı haline geliyor. ABD Başkanı Biden şimdiden ABD Kongresi'ni Ukrayna'yı desteklemek için 30 milyar doları kabul etmeye zorluyor. Ancak şu anda 1,8 trilyon dolara ulaşan öğrenci borcunu iptal etmeyi veya azaltmayı reddediyor. Uluslararası politika, Biden için Amerikan gençliğinin eğitimine yardımcı olmaktan daha önemli.

Örneğin, Financial Times’tan Keynesyen köşe yazarı Martin Sandbu şöyle diyor: “Bunun büyük kısmını omuzlaması gereken (ve İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya'da olduğu gibi Kiev için de radikal borç tahliyesini desteklemesi gereken) AB, bunu bir masraf olarak görmemeli. AB şirketleri altyapı, ev inşası, ulaşım ve daha fazlası için sözleşmeler imzalayacaklar - ancak Ukraynalılara beceri ve teknoloji transferi de yapmaları gerekiyor. Dahası bu, Avrupa'nın değerlerine ve güvenliğine yapılan bir yatırımdır. 44 milyon insanı sıkı bir şekilde liberal demokratik kampta ve sosyal piyasa ekonomisinde tutacaktır. Bu kıtanın soğuk savaş sonrası yeniden birleşmesine ve Marshall Planı'nın kendisine rakip olacak tarihi bir başarı."

UKRAYNA İÇİN MARSHALL PLANI

ABD ve Avrupa daha da ileri gidip Ukrayna için Marshall Planı denilebilecek bir senaryoyu tercih edecek mi? Marshall Planı (resmi adıyla Avrupa Kurtarma Programı), Batı Avrupa'ya dış yardım için 1948'de yapılan bir Amerikan girişimiydi. Girişim, adını Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı George C. Marshall'dan aldı. ABD, 2. Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra ekonomik kurtarma programı kapsamında Batı Avrupa ekonomilerine 13 milyar dolar aktardı Amaçları, savaşta yıkıma uğrayan bölgelerin yeniden inşası, ABD çok uluslararası şirketleri için ticaret engellerinin kaldırılması, Avrupa’da refahın arttırılması ve böylece komünizm tehdidinin engellenmesiydi. George Marshall’ın 1947’deki konuşmasında ilan ettiği amaç, “özgür kurumların var olabileceği siyasi ve toplumsal koşulların ortaya çıkmasına izin vermek”ti.

Ukrayna için bir yardım planının maliyetiyle Marshall Planı nasıl karşılaştırılabilir? 1948'de 13 milyar dolar, o zamanlar ABD GSYİH'sının yaklaşık yüzde 1,1'iydi ve şimdi yaklaşık 130 milyar dolara eşdeğer. Dolayısıyla, Ukrayna için herhangi bir Marshall Planı, ABD ve Avrupa arasında paylaşılanın iki katını sağlamalıdır. 1948 planı, hem doğrudan hibelerden hem de kredilerden oluşuyordu. Yardım, 1948 ve 1951 yılları arasında yardım alan ülkelerin toplam GSYİH'sının yaklaşık yüzde 3'ünü oluşturuyordu; bu da GSYİH büyümesinde yüzde yarımdan daha az bir artış anlamına geliyordu. Ukrayna'nın çok daha fazlasına ihtiyacı olacak.

YARDIMIN GERÇEK ANLAMI

Avrupa'nın kapitalist ekonomilerini 1948'den itibaren gerçekten canlandıran şey Marshall Planı değil, ABD ve Avrupa pazarlarının savaştan sonra çok ucuz ve bol emeğe dayalı olarak genişleyebilecek Avrupa sanayilerine açılması ve en son teknolojiyi satın alma kabiliyetiydi. Zayıf ve yıkılmış bir Ukrayna için ileriye giden yol bu mu? Bu ancak, Ukraynalı kapitalistler (eskiden 'oligark' olarak adlandırılırlardı) ve ABD ve Avrupa'nın çok uluslu şirketleri Ukrayna'nın doğal kaynak tabanını ele geçirirken, ancak Ukraynalılar son derece düşük ücretlerle yaşayabilir ve kamu hizmetlerinden çok az şey beklerlerse mümkün.

Ancak görünüşe göre ABD (ve daha isteksizce Avrupa), Putin'in Rusya'sını zayıflatmak için Ukrayna'yı tamamen Batı yanlısı bir devlet olarak şekillendirmek için nakit para musluğunu daha da açmaya hazır. Çoğu tarihçi, 1945'ten sonra kapitalizmin Marshall Planı'ndan elde ettiği siyasi kazanımların, doğrudan ekonomik kazanımlardan bile daha önemli olduğunu düşünüyor. Avrupa komünizme karşı ‘korunuyordu’. Gerçekten de CIA, yurtdışındaki gizli operasyonları finanse etmek için kullandığı Marshall Planı fonlarının (altı yıla yayılmış yaklaşık 685 milyon dolar) yüzde 5'ini aldı. Politika Koordinasyon Ofisi aracılığıyla, iş yanlısı sendikalara ve anti-Komünist gazetelere, öğrenci gruplarına, sanatçılara ve aydınlara destek için para yönlendirildi.

Keynesçi Bradford DeLong ve Barry Eichengreen, Marshall Planı’yla ilgili analizlerinde şu sonuca vardılar: “[Bu yardım], yatırımları finanse ederek, hasarlı altyapının yeniden inşasına yardım ederek veya emtia darboğazlarını hafifleterek toparlanmayı önemli ölçüde hızlandıracak kadar büyük değildi. Bununla birlikte, Marshall Planının 2. Dünya Savaşı sonrası Batı Avrupa'nın hızlı büyümesi için zemin hazırlamada önemli bir rol oynadığını iddia ediyoruz. Marshall Planı yardımlarına bağlı şekillenen koşullar Avrupa’nın siyasal iktisadını, 2. Dünya Savaşı sonrası oluşan ‘karma ekonomilerinin’ daha fazla ‘piyasayla’ ve daha az ‘kontrolle’ karakterize edildiği bir yöne sürükledi.”

DEVASA BORÇ YÜKÜ

Ukrayna'ya gelince, Batı için maliyetler bitmiş değil. ABD şu anda Avrupa'nın Rus petrol ve gazını kullanmaktan vazgeçmesinde ısrar ediyor. Bu yılın sonuna kadar hızla sona erdirilmesi, Avrupa'ya daha yüksek enerji fiyatları ve daha düşük arza yol açacak. Bu, halihazırda resesyona doğru giden Avrupa ekonomisinden belki de GSYİH'nın yüzde 0,5'ini daha alacaktır. Bu, kaçınılmaz olarak hükümetleri, hem yeni NATO taahhütlerini yerine getirmek için silahlara hem de işsizlik arttıkça “tereyağı”na yönelik harcamalarını artırmaya zorlayacaktır.

Üstelik bu durum, Marshall Planı'nın başlamasından bu yana çoğu ekonomide devlet borcunun GSYİH'ye en yüksek seviyede olduğu bir zamanda yaşanıyor. IMF'ye göre, küresel hükümet borcunun GSYİH'ya oranı 2017'ye göre yüzde 20 artarak yüzde 97'ye ulaşmış bulunuyor ve 2027'de, COVID pandemisi vurmadan önceki 2019'dan çok daha yüksek olacağı tahmin ediliyor. Gelişmiş kapitalist ekonomilerde, devlet borcunun GSYİH'ye oranı 2020'de yüzde 120'nin üzerindeydi ve ABD brüt borcu yüzde 134'tü. Özel sektör borcunu da eklerseniz, küresel borç 2001'e göre yüzde 40 artarak 2021'de GSYİH'nın yüzde 290'ına ulaştı. Ve IMF'nin 2027 tahmini, Ukrayna için bir Marshall Planı'nı ve NATO birikimini hesaba katmıyor.

BATI EMEKÇİLERİNİN ÖDEYECEĞİ BEDEL

Ukrayna'yı Rus egemenliğinden kurtarmak ve ülkeyi Batılı çok uluslu şirketlere açmak için Batı'daki emekçilerin ödemesi gereken büyük bir bedel var. Ancak sermaye stratejistlerine göre, bu on yılın geri kalanında Çin ile uğraşmanın daha fazla olan maliyetiyle birlikte, Avrupa ve ABD'nin emekçileri tarafından ödemeye değer bir bedel.

Elbette, Batılı güçler Ukrayna'ya tazminat olarak yurtdışında tutulan yaklaşık 400 milyar dolarlık Rus döviz rezervlerine el konulmasını emrederse, Ukrayna'nın finansman yükü azaltılabilir. Ama o zaman bu, Çin gibi direnen güçlerle doğrudan yüzleşmeye giden merdiveni tırmanan bir başka adım olacaktır. Çinli liderlerin bu hafta 3 trilyon dolarlık döviz rezervlerini Batılı güçler tarafından ele geçirilmesinden nasıl koruyacaklarını tartışmalarına şaşmamalı.