Ülkeyi dönüşü olmayan bir yola sokmak
Türkiye’nin içten ve dıştan çoklu bir tehditle karşı karşıya olduğunu bilmeyen, duymayan ya da görmeyen yok. Söz konusu çoklu tehdidin üstesinden ancak iç cephenin sağlam tutulmasıyla gelebileceğimizi de hemen herkes söylüyor. Üstelik karşı karşıya bulunduğumuz tehdidi bertaraf edebilmek için epeyce bir süre gerekecek. Yani bu konuda sihirli bir değnek yok kimsenin elinde. Bu kritik dönemden ancak birlik, beraberlik, çok çalışma ve uygun ittifaklar, hatasız dış ve iç politikalar uygulayarak çıkabiliriz. Tabii bir de iç cepheyi sağlam tutarak. İç cepheyi bir defa bölersek ve zayıflatırsak ağzımızla kuş bile tutsak atalarımızın emaneti olan ve gelecek kuşaklara bırakmak zorunda olduğumuz bu kutsal vatanı parçalanmaktan kurtaramayız. Anadolu birliğini sağladığımız şu andaki sınırlarımız bizim bağımsız ve önemli bir bölgesel aktör olarak yaşayabileceğimiz son kaledir. Bunun anlamı şudur. Ancak bu sınırları muhafaza edersek etkili bir güç olabilir ve Anadolu birliğini sağlayabiliriz. Tabii bunu da ancak iç cepheyi güçlü tutarsak başarabiliriz. Ülkemizin iç çatışmadan, iç çatışmaya götürecek ayrışma ve kutuplaşmadan uzak tutulması gerekiyor.
Bütün bu yazdıklarım fanatikler hariç hemen bütün toplumun ortak kaygıları, ortak duygu ve düşünceleridir. Aynı zamanda 2500 yıllık ortak yaşamdan, mücadelelerden, felaketlerden, çözülmelerden, tekrar birlik olmaktan, ölümlerden, acılardan gelen ve artık genlerimize işlemiş olan tecrübelerden oluşan ortak akıldır bu.
Böylesi kritik bir ortamda ülkemiz Cumhurbaşkanlığı sistemi adı verilen anayasa değişiklikleri konusunda referanduma gidecek. TBMM’de kabul edilen ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın onayına sunulan anayasa değişikliği muhtemelen Nisan 2017’de halk oyuna sunulacak. Benim bu gün üzerinde duracağım konu anayasa değişikliğinin kendisinden çok, iki ay süreyle yapılacak propagandanın halkı ayrıştırması ve kutuplaştırmasıdır. Maalesef bu tür konularda yapılacak mitinglerde, televizyonda yapılan tartışmalarda, gazetelerde çok yanlış bir üslup ve yöntem kullanılarak insanlar adeta iki düşman kampa ayrıştırılmaktadır. Ülke en az iki ay süreyle iki kampa ayrılacaktır. Politikacılarımızın konuşmaları ve hareketleri geçmişte de toplumu provoke ederek halk arasında düşmanlığa varacak ayrışmalara neden olmuştur. Bu ayrım içinde bulunduğumuz ekonomi dahil kötü koşullar ve çoklu tehdit ortamında halkı çok daha fazla etkileyebilir ve karşılıklı çatışmaya götürebilir. Hatta zaten kutuplaştırılmış olan toplum bu kampanya sırasında kullanılacak üslup ve yöntemlerle çatışmaya hazır hale gelebilir ve ülke iç çatışmaya doğru dönüşü olmayan bir yola sokabilir.
Bu söylediklerim bazılarınızı gülümsetebilir, bazılarınızın artık bu kadarı da fazla demesine yol açabilir. Bazılarınız beni toplumu tanımamakla itham ederek Türkiye’de böyle bir şey olmaz diyebilir. Bazılarınız benim komplo teorisi ürettiğimi söyleyebilir. Ama ben yine de olguları ve gelişmeleri analiz ederek ulaştığım değerlendirmeleri sizinle paylaşmak durumundayım. Referanduma gidilirken yürütülecek kampanyada taraflar kullandıkları üsluba, yönteme çok dikkat etmelidirler. Halkı ayrıştıracak ve düşman kamplara bölecek yaklaşımlardan uzak durulmalıdır. Türkiye ve Türk milleti çekilmek istenen tuzağa düşmemelidir. Aksi olursa Türk milletini iç çatışmaya götürecek ortamın tohumları atılacaktır. Türkiye dönüşü olmayan bir yola sokulmamalıdır. Bu iktidar, Meclis içi ve dışı muhalefet başta olmak üzere herkese düşen bir görevdir.