07 Temmuz 2024 Pazar
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Uluslararası finansal kriz yaklaşıyor

Serhat Latifoğlu

Serhat Latifoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

IMF, Küresel Finansal İstikrar Raporu'nun Ekim 2022 sayısını "Yüksek Enflasyon Ortamında Gezinmek" başlığıyla yayımladı. Rapor, dünya ekonomisinin uzun yıllar sonra karşı karşıya kaldığı ‘inatçı’ yüksek enflasyon ortamına dikkat çekiyor. Yüksek enflasyona karşı merkez bankalarının agresif bir şekilde faiz artışına gitmesinin ardından çok sayıda ‘makro ekonomik temelleri zayıf’ gelişen ve yoksul ülkeden sermaye çıkışının başladığı ifade ediliyor. IMF Para ve Sermaye Piyasaları Bölümü Yöneticisi Tobias Adrian, raporun yayımlanmasının ardından söz konusu rapora atıfta bulunan bir blog yazısı kaleme aldı. Yazar, blog yazısında dünya ekonomisinde belirsizliklerin, jeopolitik risklerin ve finansal istikrara yönelik risklerin önemli ölçüde arttığını ifade ediyor.

BAZI DEVLETLERİN VE BANKA DIŞI KURUMLARIN RİSKİ ARTIYOR

Tobias Adrian yazısında ilk olarak bazı devletlerin toplam borçlarının yükselişine ve sigorta şirketleri, emeklilik fonları, serbest fonlar ve yatırım fonları gibi banka dışı kurumların kırılganlıklarının arttığına işaret ediyor. Hızla artan faiz oranları, faiz maliyetlerine hassasiyeti yüksek olan bu kurumları baskı altına alıyor. Faiz oranlarının hızlı artışı sermaye piyasalarında işlem gören bazı kilit varlıklarda doğru fiyatlama oluşmasını engelliyor. Bu durum piyasalarda likiditenin azalmasına yol açıyor. Önümüzdeki aylarda faiz artışlarının devam edeceğini göz önüne alırsak fiyatlama ve likidite sorunlarının artarak devam edeceği öngörüsünde bulunuluyor.

YÜKSEK BORÇLULUK PİYASALARI ENDİŞELENDİRİYOR

Uluslararası sermaye piyasaları geçen yıl rekor fiyat seviyelerini sürekli olarak yenilemişti. Bu yıl sert bir enflasyon yükselişini merkez bankalarının agresif faiz artışları takip etti. Enflasyon ve faiz artışının birlikte yükselişi sermaye piyasalarında satış dalgası başlattı. Özel şirketlerin ve devletlerin son 10 yıldan beri en yüksek borçlanma seviyesine ulaşmış olması piyasaları tedirgin eden diğer bir etken oldu.

BAĞIMLI ÜLKELER KRİZ TEHDİDİ ALTINDA

Makale yazarı bazı gelişen ülkelerin dış şoklara karşı daha dirençli olduğunun altını çizerken bazı ‘riskli’ ülkeleri daha zor günlerin beklediğini ifade ediyor. Riskli ülkeleri esasen ‘makro ekonomik riski yüksek’ olarak tanımlarken ifade edilmeyen gerçek şudur; bahsi geçen ülkeler kendi ekonomi politikalarını bağımsız olarak belirleyemeyen ülkelerdir. Makalede makro ekonomik risklere kaynaklık eden ve uzun yıllardır uygulanan neoliberal politikalar gerçeği anlatılmamış. 1980’lerden beri deneysel olarak uygulanan IMF politikaları bu ülkeleri dış şoklara karşı zayıf hale getirdi. Ayrıca IMF’nin ve makale yazarının sermaye çıkışı tarifi yaparken sadece gelişen ülkelere dikkat çekmesi hatalı bir yaklaşımdır. ABD dolarına verilen yüksek faiz diğer gelişmiş kapitalist ülke para birimlerini satış baskısı altına aldı ve bazılarında sermaye çıkışını tetikledi. Dolayısıyla burada sermaye çıkışı sadece ‘zayıf makro ekonomik temellere sahip’ olan ülkelerle sınırlanamaz. ABD dolarının yükselişi, dolarizasyonun yaygın olmasından ve ABD merkez bankası Fed’in agresif faiz artışından kaynaklanmaktadır. IMF’nin aksi yönde uyarılarına rağmen ABD’nin hızla yükselen enflasyona karşı yapacağı başka bir şey yoktur ve Fed zor durumdadır. ABD dolarının yükselişini makro ekonomik verilere bağlamak mümkün değildir. Uzun yıllardan beri yüksek cari açık ve mali açık veren, dünyanın en yüksek oranlı borçlu 2. ülkesi olan ABD ekonomisi ABD dolarının mevcut seviyesi ile ters orantılı bir tablo çiziyor.

ULUSLARARASI BANKACILIK SEKTÖRÜ RİSK ALTINDA

Teorik olarak uluslararası bankacılık sektörü yüksek sermaye ve bol likiditeye sahip olduğu için güçlü bir konumda görünüyor. Ancak IMF’nin uyguladığı ‘Uluslararası Banka Stres Testi’ bazı bankaların sermaye yeterliliği ve likiditesinin yeterli olmadığını gösterdi. Mevcut koşullar yani yüksek enflasyon devam eder ve dünya ekonomisi durgunluğa girerse bazı gelişen ülkelerin bankalarının yüzde 29’u ek sermaye gereksinimi duyacaklar. ‘Stres testi’ gelişmiş ülke bankalarını daha iyi durumda gösterse de bazılarının benzer şekilde olumsuz etkilenebileceğini gösteriyor. Makale yazarı ifade etmemiş olsa da bazı gelişmiş kapitalist ülke bankalarının şimdiden olumsuz sinyaller vermeye ve sarsılmaya başladığına dair haberler gelmeye başladı. Bununla birlikte yüksek oranda borçlu olan özel şirketler üzerinde de büyük bir baskı oluşmaya başladı. Kredi maliyetlerinin yükselmeye başlaması ve desteklerin kesilmesi nedeniyle KOBİ’lerde iflaslar başladı.

TÜRK EKONOMİSİ YENİ FİNANSAL KRİZE HAZIRLIKLI OLMALIDIR

Türk bankacılık sistemi 1990’lı yılların kötü tecrübelerinin ardından gerek sermaye yeterliliği gerekse likidite konusunda oldukça güçlenmiştir. Dünyada yaşanması muhtemel finansal krize karşı dayanıklıdır. Borçluluk oranı nispeten düşük olan Türk ekonomisinin döviz ihtiyacını karşılamak konusunda bir sorunu yoktur. Hükümetin izlediği üretimi destekleyen genişlemeci politikalar mevcut koşullar altında izlenmesi gereken en doğru politikadır. Fakat geçmiş yıllara göre daha güçlü olan ekonominin gelecek olan fırtınaya karşı hazırlıklı olması gereklidir. Gümrük Birliği, serbest kur rejimi, yüksek ithalata dayalı ihracat gibi neoliberal dönemin kalıntıları olan uygulamalara son verilmeli ve planlı karma ekonominin gerekleri yerine getirilmelidir. Önümüzde yıllarda dünyada yaşanması muhtemel ekonomik çalkantılara karşı en güçlü korunma, kalkınmacı karma ekonomi modelinin araçlarının kullanılması olacaktır. Türk ekonomisi bugün bu modele her zamankinden daha fazla hazırdır.

Kaynakça;

https://www.imf.org/en/Blogs/Articles/2022/10/11/interest-rate-increases-volatile-markets-signal-rising-financial-stability-risks