Ümit Kaftancıoğlu
Omuzlarına dek inen siyah gür saçlar, devrimci bıyıklar... Kara yağız, boylu boslu, sırım bir Anadolu çocuğu. İçten, sıcak, içi dışı bir... Sözünü esirgemez. Yiğidin anası erken ağlar derler, anası erken ağladı... Yaşatmadılar. 11 Nisan 1980 sabahında, kan yutucuların hizmetindeki militanlarca evinin önünde, kızının yanında öldürüldü.
Yazar Ümit Kaftancıoğlu 1935 yılında Ardahan’ın Saskara köyünde doğdu. Asıl adı Garip Tatar. İlkokulu köyünde okudu. Sonra dağ kovuklarından, çadırlardan gelen binlerce köy çocuğu gibi köy enstitülerinden biri ona da kucak açtı. 1957 yılında Cılavuz Köy Enstitüsü’nü bitirdi. Bir süre Mardin / Derik’te ilkokul öğretmeni olarak görev yaptı. 1961 yılında Necati Bey Eğitim Enstitüsü’nü bitirdi. Rize / Pazar’da ortaokul öğretmenliği yaptı. 1974 yılında da yapımcı olarak TRT’ye girdi.
TDK’YE ÜYE OLMAK
Birçok yazarı Türk Dil Kurumu’nda tanıdım. Ümit Kaftancıoğlu’nu da... Kurum’un 1243 numaralı üyesiydi. Ülkenin yüz akı denebilecek nerdeyse bütün aydınlarını ben TDK’de tanıdım. Fazıl Hüsnü Dağlarca, Melih Cevdet Anday, Behçet Necatigil, Necati Cumalı, Orhan Şaik Gökyay, Dinçer Sümer, Turan Oflazoğlu, Nusret Hızır, Macit Gökberk, Emin Özdemir, Ömer Asım Aksoy... Mahmut Makal da bu kurumun üyesiydi, Tahir Kutsi Makal da... Anayasa Mahkemesi başkanlığı, dekanlık, milletvekilliği, bakanlık, hatta Ecevit gibi başbakanlık yapmış üyelerimiz vardı. Bunlar arasına girmek büyük bir onurdu bizler için. Ümit Kaftancıoğlu benden bir dönem önce alınmıştı kuruma. Öyle kolay değildi TDK’ye üye olmak. Yaşar Kemal, Aziz Nesin epey uğraştıktan sonra üye olabildiler. Hasan Hüseyin Korkmazgil reddedildiği, yeterli oyu alamadığı için çok kızgındı örneğin, gelip gittiği yerde konuşurdu. TDK köy enstitüsü çıkışlı olanlara ayrı bir ilgi gösterirdi, bu okullardan yetişip de biraz adını duyuranlar TDK’nin üyesi olmuşlardı. Çünkü onların köylerinden getirecekleri sözcükler, deyimler çok önemliydi Türkçe için.
SÖZÜNÜ GÖLGEDE BOZMADI
TDK’ye üye olmak için başvurduğumuzda, “Atatürk ilkelerine bağlılık” konusunda bir belge imzalamıştık. Zorunluydu bu. Ümit Kaftancıoğlu da imzaladı kuşkusuz. Atatürkçüydü, yani Atatürkçü olduğuna dair imza verdi. Bu gün de imzalardı öyle bir belgeyi.
Güneşte verdiği sözü, gölgede bozanlardan değildi o. Sanmıyorum, dönmezdi.
Ümit Kaftancıoğlu önemli ödüllerle adını duyurdu edebiyat dünyasında. Bir köy çocuğunun okumak için verdiği mücadeleyi anlattığı Dönemeç adlı öyküsüyle 1970 yılında TRT büyük Ödülü’nü aldı. Hakkullak adlı röportajıyla Ali Naci Karacan Armağanı’nı kazandı.
Yelatan, Kaftancıoğlu’nun önemli yapıtlarındandır. Anımsadığım kadarıyla öteki köy romanlarına göre aile içi çekişmeleri de öne çıkarıyordu bu roman. Yelatan’la TDK ödülünü küçük bir oy farkıyla kaçırdı. O yıl roman ödülü Abbas Sayar’ın Can Şenliği’ne verilmişti. Çok üzüldü buna. Seçici kurulda hocamız Prof. Gündüz Akıncı da vardı. Hocamıza yazdığı bir mektubu biz de okumuştuk. Kendisine haksızlık ediliğini düşünüyordu. Kızgın, kahırlı bir mektup... Sonunu şöyle bitirdiğini anımsıyorum: “Yiğit bin yaşar, fırsat bir düşer.” Yani önemli bir fırsatı kaçırmıştı, üzgündü. Yaşasaydı sanırım böyle bir deyimi gelini Canan Hanım’a da söylerdi: Yiğit bin yaşar fırsat bir düşer.
Canan Hanım yakaladığı fırsatı iyi değerlendirdi mi? Kendini savunarak, kendini savunmak zorunda kalarak başladı göreve. Bu iyi bir başlangıç değildi bence. “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyenlerle bir derdi olmamalıydı CHP’nin. İktidarı en çok kızdıran slogandır bu. Duyduğumda benim de tüylerim diken diken olur. Bir sözcüğe takılmış Canan Hanım. Sözcük yok ki o sloganda. Bütün bir ruh var. O sloganın yaratıcısı Turgut Özakman’ın cenazesi kaldırılırken, Kocatepe Camisi “Mustafa Kemalin askerleriyiz!” diye öyle bir inlemişti ki... İnanın o tabutun içinde olası gelirdi insanın.