25 Kasım 2024 Pazartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ümraniye'de güneş açarken...

Utku Reyhan

Utku Reyhan

Gazete Yazarı

A+ A-

Ümraniye'deki İstanbul Sanayi Kurultayı'na giderken yolda gazete manşetlerine ve sosyal medyanın gündemine baktım. Hükümetinden muhalefetine bütün basının üzerine bir karanlık çökmüş. Kasvet, zifiri karanlık. Gündüzler çoktan unutulmuş.

Dayak, şiddet, cinayet, ulu orta cinsel ilişkiye girenler, PKK'nın Gemlik kışkırtması, kimi doğru kimi yanlış sığınmacı haberleri... Vatandaşın gündemi hiçbir yerde yok.

Zam üstüne zam habeleri çok... Zam da zam. Zam da zam. Ama çözüm yok. Bizim fikir dünyasına bakarsanız, kapkaranlık derin bir çukura 87 milyon hep birlikte yuvarlanıyoruz. Belki de uzayda bir kara delik.

Bir de üstüne felaket bir yağmur. Hava da karanlık, üstüne soğuk. Ümraniye Çarşı durağında Kurultay'a gitmek için minübüs bekleyenler olarak içimiz daha da kararıyor. Şu yaz günü olacak şey mi?

Şu işe bakın ki, minübüs Kurultay salonuna vardığında, bulutlar dağılmaya, güneş güzel yüzünü göstermeye başlamıştı. Hava, Haziran ayında olduğunu hatırladı.

Ve yine işe bakın ki, Kurultay salonunda da karamsarlık, kötümserlik bir yana bırakılmış, millet için atan kalpler, üreten zihinler kafa kafaya vermiş ülkeyi kara kıştan çıkarmanın yollarını arıyordu.

Yani, Ümraniye DES Sanayi Sitesi konferans salonunun içinde de üstünde de güneş parlıyordu.

TARİHSEL BİRİKİM

Ümraniye'nin sanayi sitelerinden onlarca sanayici, konuşulanları pür dikkat dinliyordu. Bugün 9. sayfamızda ayrıntıları okuyacaksınız. Ama maalesef, gazete sayfaları sınırlı. O kadar önemli ayrıntılar ve o kadar zihin açıcı öneriler vardı ki hepsini vermek mümkün olamadı. İnternette soru-cevap bölümü dahil bütün Kurultayı izlemenizi öneririm.

Bütün tarihsel birikim masaya yatırılmıştı. Bir yanda Hz. Muhammet'ten bir yanda Atatürk'ten bir yandan da Marx'tan örnekler veriliyordu.

Türkiye'nin en önemli iş insanlarından Ethem Sancak, Özcan Sümer ve Mehmet Işıklar, Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafyaya dikkat çektiler. Onları dinlerken, hayretler içinde kaldık. Hakikaten Türkiye'nin dört bir yanı hem geniş ham madde olanaklarıyla hem de geniş pazarlarla çevrili. Türkiye'yi 1980 sonrası üretimden koparan emperyalist neoliberal sistem, aslında coğrafyamızdan da koparmıştı. Ama ayakları Türkiye'ye ve Asya'ya basan iş insanlarımız, fırsatın farkında. Bunu bilmek, içinizi rahatlatıyor. Türkiye'nin artık kabına sığmadığını, 70 yıllık Batı esaretinin yarattığı ataleti artık üzerimizden atmanın zamanının geldiğini anlıyorsunuz.

Bütün konuşmacılar hemfikir. Üretimin merkezi Asya'ya kaydı. Çin, Hindistan, Endonezya, Vietnam... Bu aslında, Türkiye'nin önümüzdeki dönemde nerede yer alacağını da anlatıyor. Ama durun. Bu konumlanma, geride kalan dönemde Batı'yla kurduğumuz ilişkiye benzer tek taraflı bir sömürüye işaret etmiyor. Türkiye, üreterek, insan kaynaklarını verimli değerlendirerek Asya'daki kardeşlerinin yanında yer alacak. Türkiye'nin tarihi, imparatorluk birikimi, coğrafi avantajları... Ama hepsinden önemlisi, bugün bir bölümü atıl olsa da yetişmiş nitelikli insan gücü var. Üretim Devriminin en büyük sermayesi de o.

BATI’DA DİNAMİK KALMADI

Coğrafya demişken... Sayın Özcan Sümer beynimde şimşekler çaktıran çok önemli bir fikir ortaya attı. Biz neden Doğu ile Batı ya da Kuzey ile Güney arasında 'köprü' olmakla övünüyoruz? Türkiye köprüden geçenlerden gişe ücreti almakla yetinecek bir ülke mi? Türkiye bir buluşma noktası, bölgesinin başat ülkesi olabilir. Ama Sümer'in dediği gibi, 'abi' olarak değil. Birlikte yükselerek.

Hem Sayın Doğu Perinçek, hem de Sayın Ethem Sancak, Türkiye'nin üretimin önündeki engelleri aşmak için dünyadaki koşulların uygun olduğunu tane tane anlattılar. Bize borçlanma ekonomisini dayatan Batı sistemi tepeden tırnağa çöküş içinde. Öyle ki tek tek bireylere sirayet eden bir kokuşma dönemindeler. Sayın Sancak, ABD anılarını öyle bir aktardı ki, orada insanlığı ileriye taşıyacak bir dinamik kalmadığını hepimiz bir kez daha anladık.

SENDİKİLAR İŞİN NERESİNDE?

Kalın bir parantez de Petrol-İş Başkanı Sayın Süleyman Akyüz'e ayırmak gerekir. Emekçilerin ve onların örgütlerinin Üretim Devrimi açısından ne anlam ifade ettiğini çok açık anlattı. Kafamızda yerli yerine oturdu. Biz 'ekmek teknesini korumak' diyoruz ya. İşte onun sendikalar olmadan mümkün olamayacağını bize kavrattı. Sendika varsa, iş güvencesi ve insanca ücret; insanca ücret varsa çalışma barışı ve şevki; çalışma barışı varsa nitelikli üretim ve büyüme var. Yani sendika, sadece üyelerinin özlük haklarını savunan bir mekanizma olmanın ötesinde, ülkenin bir bütün olarak kazandığı zincirin ilk halkasını oluşturuyor.

Üretim Devrimi Kurultayları'nın sayısı 100'ü aştı. İstanbul Sanayi Kurultayı, bir zirve noktasıydı. Şimdi sırada yeni zirveler var. Ne zamana kadar? Üreticilerin Milli Hükümeti kurulana kadar!