23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Umutsuz ve büyüyen bir sosyal yara: İşsizlik

Ersin Dedekoca

Ersin Dedekoca

Eski Yazar

A+ A-

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Aralık 2019'a ilişkin iş gücü istatistiklerini bu hafta başında açıkladı. Buna göre, 2019 Yılı Aralık Ayı’nda işsizlik oranı, 2018’in aynı dönemine göre 0,2, önceki aya göre ise 0,4 puan artarak, yüzde 13,7 olarak gerçekleşti. Keza tarım dışı işsizlik oranı da, 0,2 puanlık artış ile yüzde 15,8 oldu.

2019 yılının yüzde 13.7’lik ortalama oranı, tüm yılların rekoruna işaret etmektedir. Aralık Ayı için açıklanan yüzde 13.7 de, 2014’ten bu yana açıklanan yeni seri işgücü istatistiklerinde en yüksek yılsonu oranı oldu.

TÜİK tarafından açıklanan işsizlik verilerine göre, Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerdeki işsiz sayısı, 2019 yılı Aralık Ayı’nda, geçen yılın aynı dönemine göre 92 bin kişi artarak, 4 milyon 394 bin kişiye ulaştı.

Bu durumda, son çeyrekte açıklanan yüzde 6'lık büyüme ile 2019'u toparlanma ile kapattığı belirtilen (!) Türkiye ekonomisinin, buna rağmen istihdamdaki hızlı kaybı ve işsizliği durduramadığı; 2018 yaz aylarında yaşanan döviz krizinden bu yana hızlı bir şekilde yayılan işsizlik rakamlarının giderek kalıcılaştığı anlaşıldı.

İŞGÜCÜ SAYISALLARINDA SON BEŞ YIL

Aralık ayları itibariyle İşgücü istatistiklerini aşağıdaki şekilde tablolaştırabiliriz.

Umutsuz ve büyüyen bir sosyal yara: İşsizlik - Resim: 1

Kaynak: TÜİK

İşsizlikte 2018'in ikinci yarısında başlayan yükseliş geçtiğimiz yıl da sürmüş, ancak, aşağıdaki tablolarda da görüleceği gibi, 2019'un son aylarında artış hız kesmiştir.

Bunun nedenlerine baktığımızda, geçen haftaki yazımızda da belirttiğimiz gibi ekonomik büyümedeki sayısal artış, büyük ölçüde 2018’in yarattığı baz etkisine dayanmaktadır. Bu nedenle, işsizlik oranındaki söz konusu hız kesme, ekonomik büyüme kaynaklı olamaz.

Konunun temelinde, 2019 yılında 15 yaş üstü kurumsal olmayan, yani okula gitmeyen, askerde, hapishanede olmayan nüfustaki artışla, işgücü artışı arasındaki dengenin bozulması yatmaktadır.

İşgücündeki artışının, 15 yaş üstü kurumsal olmayan nüfustaki artışa oranı 2015, 16 ve 17 yıllarında sırasıyla yüzde 97, 104 ve 90 düzeyinde bulunuyordu. Anılan oran 2018’de yüzde 58’e, geçen yıl ise yüzde 10’a düşmüştür. 2019 Aralık Ayı itibarıyla, 2018’e göre 15 yaş üstü kurumsal olmayan nüfus 973 bin kişi artmış olmasına karşın, işgücünde sadece 95 bin kişilik artış olmuştur. Bir diğer ifadeyle, bu kişilerin çalışmak istemedikleri ve işgücüne dâhil olmadıkları anlaşılmaktadır. Bu olgunun anlamı, çalışma çağındaki nüfus artarken, önemli bir nüfus kitlesinin de işgücü piyasasından çıkması, yani çalışmak istememesi gibi durmaktadır.

Son bir yılda ülke nüfus 973 bin kişi artmış, belki bu kişilerin tümü işgücü piyasasına girmiş, ama diğer yandan da daha önce çalışan birileri işgücü piyasasından çıkmıştır. Nitekim işgücüne dâhil olmama detayları o yöndedir. Ya da, söz konusu 973 bin kişinin bir kısmı işgücü piyasasına hiç girmemiş, doğrudan işgücüne dâhil olmayanlara eklenmiştir. Bu olgunun kesin yanıtını bulmak pek olanaklı durmamaktadır.

GENÇLERDE GİDEREK ARTAN İŞSİZLİK

15-24 yaş arasındaki genç işsizlik oranı, bir önceki yılın aynı ayına göre 0.5 puan artarak yüzde 25’e çıktı. Böylece gençlerdeki işsizlik, son 6 yılın Aralık aylarına göre en yüksek orana yükselmiş oldu. Genç işsizlik oranı Aralık 2014’te yüzde 20.2, Aralık 2015’te yüzde 19.2, Aralık 2016’da yüzde 24, Aralık 2017’de yüzde 19.2 ve Aralık 2018’de ise yüzde 24.5’ti.

2019 yılı aylarının ve son 6 yılın Aralık aylarındaki genel ve genç işsizlik oranları aşağıdaki tabloda topluca gösterilmiştir.

Umutsuz ve büyüyen bir sosyal yara: İşsizlik - Resim: 2

Kaynak: TÜİK

Umutsuz ve büyüyen bir sosyal yara: İşsizlik - Resim: 3

Kaynak: TÜİK

İSTİHDAM ORANI* YÜZDE 44,7'YE DÜŞTÜ

İstihdam edilenlerin sayısı 2019 yılı Aralık döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre sadece 3 bin kişi artarak 27 milyon 658 bin kişi, istihdam oranı ise 0,7 puanlık azalış ile yüzde 44,7 oldu. Son 3 yıla ilişkin “işsizlik” ve “istihdam oranları” aşağıdaki grafikte topluca gösterilmiştir.

Umutsuz ve büyüyen bir sosyal yara: İşsizlik - Resim: 4

Kaynak: TÜİK

2019 Aralık ayı itibariyle istihdam edilenlerin sayısı tarım sektöründe 225 bin, inşaat sektöründe 119 bin kişi azalırken, sanayi sektöründe 225 bin, hizmet sektöründe ise 122 bin kişi artmıştır. İstihdam edilenlerin yüzde 16,5'i tarım, yüzde 20,6'sı sanayi, yüzde 5,4'ü inşaat, yüzde 57,5'i ise hizmet sektöründe yer almaktadır.

İŞGÜCÜNE KATILMA ORANI** DÜŞÜŞTE

İşgücü, 2019 yılı Aralık döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 95 bin kişi artarak 32 milyon 52 bin kişi; işgücüne katılma oranı ise, 0,6 puanlık azalış ile yüzde 51,8 olarak gerçekleşmiştir. Bilindiği gibi, AB ortalaması yüzde 62 olan işgücüne katılım oranında Türkiye, mevcut oranıyla Avrupa ülkeleri arasında son sırada yer almaktadır.

İşgücüne dâhil olmama nedenleri üzerine Alaattin Aktaş tarafından yapılan çalışmada, üç nedenin öne çıktığı belirtilmektedir. Bunlar: ev hanımlarının ve emekli sayısının artması; bir kısım insanların iş bulma umudunu yitirmesi olarak sıralanmaktadır.

Bu bağlamdaki sayılara baktığımızda, İşgücüne dâhil olmayanlardaki toplam artışın 877 bin, emekli oldukları için işgücü dışına çıkanların sayısındaki artış da 304 bin kişidir. Keza, Aralık 2019 itibarıyla 838 bin (bu sayı Aralık 2018’de 598 bin idi) kişiyle rekor bir düzeye ulaşmış olan, iş bulma umudunu yitirdiği için iş aramayan ama çalışmaya hazır olanların sayısında da son bir yılda 240 bin kişilik artış olmuştur.

Bu noktada ortaya çıkan ilginç nokta: 900 bin’e yakın kişi hemen çalışmaya başlamaya hazır, ama iş bulma umudu olmadığı için işgücü piyasasına girmemesi.

Diğer yandan, son bir yılda ev hanımlarının sayısında ise 361 bin artış görülmektedir. Aralık 2018’de ev kadını sayısı ise 11 milyon 312 bindi ve hemen hemen seyretmekteydi. Bir yıl içinde bu sayı 11 milyon 673 bine yükseldi. Tersine, ekonomik kriz yaşanan dönemlerde çalışmak isteyenlerin artması, kocası işsiz kalan ev hanımının işgücü piyasasına girmesi beklenir.

İşgücündeki yavaşlamanın ardında, çok büyük ölçüde kadınların davranışlarında meydana gelen değişimler kendini göstermektedir. Aralık 2016'da 9 milyon 619 bine yükselmiş olan “kadın işgücü”, 2017 sonunda 561 bin artışla 10 milyon 180 bine yükselmişti. Ancak, Aralık Aralık 2018'e gelindiğinde sadece 191 binlik bir artışla 10 milyon 371 bine, Aralık 2019'da 38 bin azalarak (!)10 milyon 333 bine gerilemiştir.

Yine “işgücüne katılım” bağlamında yapılan ikinci ilginç çıkarım: İşsizlik tavan yapmış, insanlar işini kaybetmişken, kadınların ev hanımlığını tercih etmeleri.

SONUÇ YERİNE

İşsizlik konusundaki çareler “ekonomik büyümede” yatmakta. Ama algı bükerek değil, gerçekten büyüme sağlayarak. İşsizlik yarasının istikrarlı bir tempoyla iyileştirilebilmesinin temel koşulu, istihdamın tarım dışı üç sektörde de istikrarlı bir artış göstermesinden, “üretmekten” geçmektedir. Bu çözüm de, ekonomik büyüme temposunun en az yüzde 5 civarına yükselmesi ile mümkün olabilecektir. Baz etkisiyle ve hormonlu/verimsiz kamu harcamaları (cari/yatırım) artışıyla değil.

Bu konuda gözlediğimiz bir diğer olgu da, işsizliğin, ülke yönetimince henüz birinci öncelikli ekonomik sorun olarak ele alınmadığıdır. Unutmayalım ki umutsuz ve işsiz genç nüfus, sosyal sıkıntıların temelini oluşturduğu gibi, böylesine bir sosyal yapı, ülke dinamiklerini körleştirir, ülke insanlarını mutsuz ve güvensiz yapar. Artık o aşamada insanları oyalamak (!) da çok zor olur.

(*): Bu oran, mevcut işgücü kaynaklarının yani çalışmaya hazır insanlar toplamının, ne ölçüde kullanıldığı bilgisi olarak tanımlanmaktadır ve istihdam edilenlerin çalışma yaşı ve ülke nüfusuna oranı baz alınarak hesaplanmaktadır. Çalışanların toplam işgücüne oranını belirtir. Bu görünüşüyle istihdam oranı, işsizlik oranının tersi anlamına gelmektedir.

(**): İşgücüne Katılma Oranı, istihdam edilenlerle işsizler ve iş arar durumdaki nüfus toplamının oluşturduğu “işgücünün” aktif nüfusa oranıdır (işsiz fakat iş aramayanlar dâhil değildir). Bu oran, aktif nüfus içerisinde işgücünün nispi ağırlığını göstermektedir.