16 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Üniter devlet ve anadilde eğitim

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-


BDP’li belediyeler Güneydoğu’da Kürtçe ile öğretim yapmayı istediklerine göre; gene aynı çevreler anadilleri Kürtçeyi kullanarak anaokulundan üniversiteye kadar (üniversite dâhil) eğitim-öğretim yapmak istediklerine göre, demek ki:
Kürtçe bilim yapılabiliyormuş;
Kürtçe ders kitabı yazılabiliyormuş;
Kürtçe Alfabe dışında ders kitabı yazacak uzmanlar varmış;
Kürtçe yazılmış bilim kitapları varmış;
Kürtçe eğitim yapacak öğretmen varmış;
Kürtçe eğitim yapan üniversite kurmak mümkünmüş; bilim adamı, uzman, profesör, doçent varmış;
Kürtçe eğitim yapıldığını varsayacağımız hukuk fakültesine, tıp fakültesine gidecek öğrenci varmış; öğrenci bulunurmuş ve Kürtçe bilim dili niteliğine sahipmiş.
Ama şu soru çok önemli “O üniversitelerden mezun olanlar nerede yargıçlık, nerede hekimlik, nerede bankacılık yapabilecekler?”
Tartışma konusu, benim açımdan bunlar değil. Üniter bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nde bu türden istekler ve uygulamalar Anayasa’ya ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın bağlı olduğu yasalara aykırıdır.
ANAYASA MADDE 42: Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası andlaşma hükümleri saklıdır.
Üniter bir devlette bir insan topluluğunun, devletin resmi dili dışında, kendi anadilinde eğitim-öğretim yapma isteğinde dayatması, siyasal bağlamda, sırasıyla özerk devlet, federal devlet ve bağımsız ayrı bir devlet istemek anlamına gelir. Bu bakımdan, Türkiye’de Türkçe dışında bir başka dilde eğitim-öğretim yapmak mümkün değildir.
Burada insan haklarının ihlali gibi bir olasılık da mevcut değildir. Bana inanmayan anayasa ve devletler hukuku uzmanlarına sorabilir. Türkiye Cumhuriyeti’nin mevcut mevzuatı içinde okullarda anadil ancak öğretilebilir.
AKP pek marifetlidir: Üniter Türkiye Cumhuriyeti’nde Kürtçe öğretim yapılmasının çaresini mutlaka bulacaktır. Hadi bakalım!
Soruşturma yaptığınız konuda 2000-2014 yılları arasında Hürriyet ve Aydınlık gazetelerinde onlarca yazı yayınladım. Aşağıda okuyacağınız yazı 13 Kasım 2012 günü Aydınlık gazetesinde yayınlandı. Bir kez daha okunmasında yarar var. Okuyalım:
ÜNİTER DEVLET VE ANADİLDE ÖĞRETİM
12 Kasım 2012 günü Bakanlar Kurulu toplantısından çıkan Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Öcalan’ın tecrit durumu, mahkemede anadilde savunma hakkı konusunda açıklama yaptı ama anadilde öğretim konusunda nedense sustu.
Kınamıyorum, çünkü susmak zorunda. Anadilde öğretim (eğitim), kuruluşundan bu yana Cumhuriyet’in karşılaştığı en çetin sorun. Öyle ki, sadece anadilde öğretim hakkı lehinde çözümlendiği zaman ortadan kalkacak bir sorun. Ama bir sorunun sonu değil tam tersine başlangıcı.
Üniter devleti (ulusal devlet) 25 yıldır kötülüyorlar, yok olacağını muştuladılar ama hepsi ayakta duruyor. Şahin Alpay’ın bu konuda kaleme aldığı “Üniter Devlet ama Hangi Türden” başlıklı yazısı 9 Ağustos 2009 günü Zaman gazetesinde yayınlanmış. Anadil konusuna da değindiği için yazı ilgimi çekmişti, çekti. Anadilin öğretilmesi konusunda eli-yüzü düzgün bir yazı:
“Üniter devlet kamu okullarında anadil eğitimine de engel değil. İsveç’in resmi dili İsveçce, ama okullarında 100’den fazla dilde seçmeli anadil dersi veriliyor. Dolayısıyla Türkiye’de yerel yönetimlerin yurttaşlarla Kürtçe iletişim kurması, partilerin Kürtçe propaganda yapması, yeterli talep olması halinde kamu okullarında Kürtçenin seçmelik ders olarak okutulması üniter devlet yapısıyla çelişmez.”
Dikkat ederseniz, Şahin Alpay, Kürtçenin öğretilmesinden ya da öğrenilmesinden söz ediyor. “Anadilde öğretim hakkı”nın kapağını bile kaldırmıyor. Çünkü böyle bir hakkın üniter devlet ile çelişeceğini, sanırım, biliyor. Bu gerçeği bilen yazar ve siyasetçilerin sayısı ne yazık ki çok az. Bu nedenle işler çıkmaza giriyor.
“Anadilin özgürce öğrenilmesi hakkı” ile “Anadilde öğretim hakkı” arasındaki farkı bilmeyen birinin; “Anadilde öğretim hakkı” ile “devletin ülkesinin bütünlüğü ilkesi” arasındaki ilişkiyi göremeyen birinin açlık grevi yapanların dil konusundaki taleplerini anlaması mümkün değil. Ama kalkmış “Çünkü insanların yeme içme hakkı kadar doğal bir hak olan anadilde eğitime karşı ‘Kürtçe eğitim böler kardeşliği’ sergiliyoruz. Tartışılması teklif dahi edilemeyecek konuların en hasını tartışıyoruz... Ama insanın doğduğu andan itibaren annesinden duyduğu dilde eğitim görmesine karşı çıkmanın insan hakları hukuku açısından da, ahlaki olarak da bir izahı yoktur... Her etnik topluluk kendi dilinde eğitim hakkına sahiptir...” (Demiray Oral, Taraf, 05.10.2012) diye yazıyor.
DOĞRULARI YAZMAK ZORUNDAYIZ
Hukuksal hiçbir dayanağı olmayan, duygusal yatırım cümleleri. Anadilde eğitim-öğretim hakkı devletler hukukuyla, uluslararası hukukla ilgili bir durum. Anadilde eğitim-öğretim egemen devlete ait bir haktır. Taraf gazetesi yazıcısının ileri sürdüğü “Her etnik topluluk kendi dilinde eğitim hakkına sahiptir” iddiasının geçerli olduğu hiçbir Avrupa Birliği ülkesi yoktur. Üniter bir devlet olan Fransa’da eğitim-öğretim sadece Fransızca yapılır. Belçika’da Fransızca ve Flamanca yapılır. Çünkü Belçika, özel konumlu Brüksel dışında, iki bölgeli (Valonya ve Flamanya) bir Federal devlettir. Kürtçenin eğitim-öğretim dili olması için Türkiye’de en azından bir “Türk & Kürt Federasyonu” kurulması gerekir. “Efendim, böyle bir federasyona ne gerek var böyle de Kürtçe anadilde eğitim-öğretim yapılabilir” diyen varsa, bunun nasıl olacağını anlatması, açıklaması gerekmektedir. İlkokul, ortaokul ve liseyi Kürtçe okuyanlar, üniversiteyi Türkçe mi, Kürtçe mi okuyacaklar?
Kürtçe okuyacaklarsa, resmi dili Türkçe olan üniter bir devlette nasıl iş bulup çalışacaklar? Eşit iş olanaklarına sahip olabilecekler mi? Bunlar ciddi işlerdir... Bu doğrular ve gerçekler karşısında “Ama insanın doğduğu andan itibaren annesinden duyduğu dilde eğitim görmesine karşı çıkmanın insan hakları hukuku açısından da, ahlaki olarak da bir izahı yoktur...” türünden iddiaların ciddiye alınması olasılığı ve olanağı yoktur.
Yukarıdaki duygusal cümleyi yazan kimse kadar ben de Kürtlerin anadillerinde eğitim-öğretim yapmalarını isterim. Ama kendimden kurtulup gerçek ve doğruları yazmak zorundayım.
NE İSTEDİKLERİNİ ANLATMALILAR
“Devletin kurucu öğesi olması yanında, aynı zamanda onun egemenlik yetkilerinin ilke olarak sınırını da oluşturan devletin ülkesinin güvenliği ve bölünmezliği siyasal olarak devletler için çok büyük öneme sahiptir. Bu siyasal önlem 20. yüzyılda devletin ülkesinin bütünlüğü adı altında uygulanan uluslararası hukukun bir ilkesi biçimine dönüştürülmüştür. Anılan ilkeye göre, uluslararası hukuk kurallarına göre kurulmuş bir devletin ülkesi bu devletin rızası olmadan hiçbir biçimde bölünme, parçalanma eyleminin konusu olamaz ve öteki devletler bu bütünlüğe saygı göstermek zorundadır.” (Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk, Turhan Kitabevi, 2006, s. 369)
Başbakan Erdoğan’ın da, kendisine açıkça sorulmasına karşın “Anadilde eğitim-öğretim hakkı” sorununu duymazdan gelmesinin nedeni işte budur. Sadece AKP hükümeti değil gerçekten demokrat ve özgürlükçü bir hükümet bile devletin üniter niteliğini kaldırmadan bu konuda karar veremez.
Kürtler “anadilde eğitim-öğretim hakkı” istiyorlarsa, bu, bir Kürt Federe Devleti kurmak istedikleri anlamına gelir. Nasıl kuracaklar, anlatmaları gerek. Ayrılmak istemiyorlarsa, Cumhuriyet Hükümeti bir yöntemini bulup, Kürtlere anadillerini öğrenmek, tarih ve kültürlerini (Türkçe) okumak olanağı sağlayacak. Kürtler de bu çözümü kabul edecekler. Fakat “Ayrılmayız ama anadilde öğretim hakkı isteriz” diyorlarsa, bunun nasıl olacağını anlatmaları gerek!