26 Kasım 2024 Salı
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Üniversite aydınlanma ve toplumsal güç

Semih Koray

Semih Koray

Gazete Yazarı

A+ A-

Hedefe ulaşmada başarının önkoşulu, hedefin ötesine açılan bir görüşe sahip olmaktır. Sosyalizme açılmayan milli demokratik devrim, kendi asgari hedeflerine ulaşmada tökezler. Toplumu dönüştürmeyi hedeflemeyen parti, kendisini de dönüştüremez. Mevcut bulguların ötesine geçen bir felsefenin yokluğunda bilim ilerleyemez. Kendini aşma hedefi olmayan kişi gelişemez. Kendini dersin dar sınırları içine hapseden öğretmen, dersi verimli biçimde işleyemez. Başarı için “hedefin ötesine geçmek” evrensel bir kuraldır.
ÜNİVERSİTEDE ‘HEDEFİN ÖTESİNE GEÇMEK’Üniversitenin hedefi genellikle “bilimi üretmek, öğretmek ve halkın hizmetine sunmak” olarak tanımlanır. Üniversite bu hedefini, kendi içine kapanarak gerçekleştiremez. Bilimin bulgularının hayata dair çıkarımlarını bütün topluma maletmede öncülük yapmayan bir üniversite, bilimi üretme, öğretme ve halkın hizmetine sunma yükümlülüğünü de düzgün biçimde yerine getiremez. Üniversiteden aydınlanmacılığı çıkarmak, aritmetik bir işlem değildir. Kalan, kalacağı sanılanın çok altında olur. Bir mevziyi terk eden, onun hemen yanıbaşındaki yeni bir mevzide tutunamaz. Mevziyi terk, terk edeni savurur. Aydınlanma mevziinden çekilen, bilimi savunamaz. Çünkü laboratuvarların, dersliklerin, kütüphanelerin içine kapanarak, bilimi savunacak toplumsal güç yaratılamaz. Bilimi, bütün milletin değil, yalnızca üniversitenin sorunu olarak görmek, üniversitenin kapılarını bilim dışına açar. O zaman bilim dışı, demokrasi adına bilimle eşit muamele istemeye başlar. Yeterince güç toplarsa da, üniversiteden kapı dışarı edilen bilim olur.
GERÇEĞE ULAŞMANIN HAZIR BİR YOLU YOKTURBilim yapmak otoyolda araba sürmeye benzemez. Gerçeğe ulaşmanın şeritleri çizilmiş, işaret levhaları konmuş, mola yerleri belli hazır döşenmiş bir yolu yoktur. Bilimde ilerlemek, aynı zamanda üstünde gidilecek yolu döşemeyi gerektirir. Öte yandan gerçeğe ulaşmanın değil, ama gerçekten uzaklaştırmanın hazır döşenmiş yolları vardır. Bu hazır yollardan ilerlemek bilimcilik değil, olsa olsa nakliyecilik olur. Bilimin yolunu döşemek ve sahte yolların “çekiciliği”ne kapılmamak da, toplumsal güç gerektirir.
DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK İSTEYEN TOPLUMSAL GÜÇ YARATIRDünyayı gerçekten değiştirmek isteyen herkes, bu değişimi gerçekleştirmeyi olanaklı kılacak gücü arar. Sorun, dünya üstünde etkide bulunmak değil, dolgun bir faaliyet raporu yazmaktan ibaretse, ancak o zaman böyle bir güce gereksinim yoktur. Bilimi savunmak için gerekli toplumsal gücü yaratmanın yolu, Aydınlanmadır. Aydınlanma, üniversite ve bilim topluluğumuz açısından, kendi önünü açmak, bilimi ve kendisini özgürleştirmek için vazgeçilmezdir. Tarihsel olarak da, Batı’da Bilimsel Devrim ve Aydınlanmanın esas etkisi, Ortaçağ’ın feodal ideolojisine onulmaz darbeler indirerek, içinde demokratik devrimlerin gerçekleştirecek toplumsal gücün oluşacağı ideolojik iklimi yaratmak olmuştur.
BİLİM GELECEĞİ KURMANIN ÖNCÜSÜDÜR“Bilim üretim içindir” formülü, bilimin toplumsal işlevini çok dar bir alana kısıtlar; “bilim bilim içindir” formülü ise, bu rolü toptan yadsır. Doğru formül, “bilimin geleceği kurmak için” olduğudur. Bilim temelinde olmayan herhangi bir toplumsal ilerlemenin olanaksız hale geldiği çağımızda, bu formül daha da özel bir önem kazanmıştır. Atatürk Devrimi’nin bilimsel temeli, bu devrimin tarihin keskin bir okunuşunun ürünü olmasında yatmaktadır. Bilim, geleceği kurmanın temel aracı olduğu için, öncüdür. Bilim yalnızca gerçekliğin artçısıdır. Onun için bilimin vazgeçilmezi, gerçeklik dışında hiçbir şeyin önünde boyun eğmemektir. Bilime ve üniversiteye öncü rolünü kazandıracak olan da, yine Aydınlanma Mücadelesinin yaratacağı toplumsal güçtür.