02 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ünlü 35. madde-(TAMAMI)

Şahin Mengü

Şahin Mengü

Eski Yazar

A+ A-

Ünlü 35. madde


Son günlerde en çok konuşulan konu, ülkemizdeki askeri müdahalelerin gerekçesi olarak gösteilen Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi oldu.


Bir kısım bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar, bu 35. maddenin 27. Mayıs 1960 Askeri müdahalesinden sonra yasaya darbenin gerekçesi olsun diye konduğunu, bu madde değişikliğinin de sonraki askeri müdahalelere gerekçe yapıldığını ileri sürmüşlerdir.
211 Sayılı TSK İç Hizmet Yasası’nın 4 Ocak 1961 de yürürlüğe girmesinden öncede 10.06.1935 tarihli 2711 sayılı Ordu Dahili Hizmet Kanunu yürürlükte idi.


Meşhur 35. madde hukuk hayatımıza bazılarını yalan yanlış söylediği gibi 27 Mayıs 1960 tan sonra değil Atatürk hayattayken, daha 1935 yılında girmiştir.


35. Madde “Türk Silahlı Kuvvetlerinin vazifesi Türk Yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır.” şeklindedir. Bu yasa yürürlüğe girmeden evvel yürürlükte olan 10.06.1935 tarihli Ordu Dahili Hizmet Kanunda aynı hüküm 34. madde olarak vardı ve bunun şimdi yürürlükten kaldırılmaya/değiştirilmeye çalışılan 35. maddeden tek farkı “Türk Silahlı Kuvvetleri yerine “Ordu” kelimesinin kullanılmasıydı.


Hakikaten bu 35. madde hiçbir şekilde yasal olmayan bir şekilde gerek darbeciler ve gerekse orduyu yıpratmak isteyenler tarafından, darbelerin gerekçesi olarak gösterilmiştir.


Bu maddenin yürürlükte olması askeri bir müdahaleye yasal bir gerekçe olamaz. Ancak bir hususu gözden uzak tutmamak gerekir. O da bu maddeler olmasaydı, askeri müdahaleler olmayacak mıydı?


Askeri müdahaleler, eğer sosyal, siyasal, ekonomik şartlar oluşmamışsa, üç beş general istedi diye yapılamaz. 22 Şubat ve 21 Mayıs kalkışmaları yakın tarihimizin bilinen örnekleridir.


Hiçbir askeri müdahaleyi tasvip etmeyen, Türk Halkı’nın bir kurtarıcı beklemekten vaz geçip, kendi göbeğini kendisinin kesip, otoriter bir tek parti rejimine kayan Türkiye’yi bu tehlikeden kendisinin demokratik yollardan kurtarması gerektiğine inanlardanım.
Bugün askeri müdahaleleri eleştirirken, bu müdahalelerin oluştuğu sosyal, siyasal ve ekonomik ortamı göz önüne alıp, ülkeyi o noktaya götüren sivil siyasetçilerin hiç mi günahı yoktu diye sorgulanması gerektiği kanısındayım.


27 Mayıs'tan önce tahkikat komisyonu kurulmasında, basına büyük baskı uygulanmasında, sırf DP muhalifi diye gazetecilerin hapsedilmesinde, Osman Bölükbaşını Milletvekili seçen ilin İlçe yapılmasına sessiz kalan Genel Başkan bağımlısı siyasetçilerin hiç mi sorumluğu yoktu.


Özellikle 12 Eylül'den önce bir Cumhurbaşkanını seçemeyen, bir araya gelip bir milli koalisyon kuramadıkları için her gün onlarca vatandaşın ölümüne seyirci kalan, birde üstüne üstlük askerlere gidip “ bu kardeş kanını ne zaman durduracaksınız” diyen, siyasiler değilmiydi. Askeri müdahaleden sonra askerlere methiyeler düzen evlerinde faşist darbecilere ziyafet veren liboş gazeteciler hiç mi suçlu değildi.


Elbette bir askeri müdahaleyi savunmak mümkün değildir. Elbette hukuk dışıdır ama, suçlusu da yalnızca askerler değildir. Bugün askeri darbelere lanet yağdıranlar o gün darbecilerle kol kola gezerken gencecik insanlar idam sehpalarına, aydınları da zindanlara gönderildi.


Bugün askeri müdahalelere karşıyız diye televizyon televizyon gezen kimileri ile bazılarının da babaları zamanın da darbe şakşakçılığı yaptığı için yüzleri kızarıyor mu?


Bu ünlü 35. madde bugün bir çok ülkenin yasalarında olduğu gibi, faşist düzenden yeni kurtulmuş ve son yıllarda yasalaşan en demokratik anayasalardan biri olan İspanyol Anayasa’sın da bile var.


Sosyal, siyasal ve konomik şartlar oluşmadıkça ve halkın sivil siyastçiye güveni devam ettiği sürece 35. madde var diye darbe olmaz. Askeri darbe her haliyle hukuka aykırıdır.


Bunun tek istisnası, demokratik yollardan iktidara geldikten sonra meşruiyetini kaybeden bir siyasi iktidara karşı, uluslararası hukukun da kabul ettiği, halkın direnme hakkıdır.


Yapılması gereken gerek askere ve gerekse sivillere eğitim yoluyla, demokrasiyi içlerine sindirebilmelerini öğretmektir.


Bunu yapmadıktan/yapamadıktan sonra 35. maddeyi tümden de yürürlükten kaldırsan da Ordu sisteminin “DURUMDAN GÖREV” çıkartmak gibi değişmez bir kuralı vardır. Mühim olan siyaset kurumunun darbe ortamını yaratmamasıdır.