Unutulmuş atalarının gölgesindeki uşak
AKDENİZ Oyunları, İslam Oyunları ve Üniversite Oyunları deneyimleri nedeniyle; Türkiye’de Olimpiyat düzenleyecek bir şehir varsa oranın İzmir olduğunu yazmıştım. İstanbul’a dair zaten hiç umudum yok. Daha küçük çok sporlu organizasyonları İstanbul’a alsak bile her seferinde vazgeçiyoruz, bu yıl düzenlenecek İslam Dayanışma Oyunları’nı Konya’ya almamız gibi. Ancak son yıllarda başarılı organizasyonları, otel ve tesis kapasiteleri, halkının spora ilgisi, ulaşım ve konaklama kolaylıkları nedeniyle artık ülkemizin Olimpiyatlara en uygun şehri İzmir de değil! Antalya, başarılı organizasyonları ile artık benim ilk adayım!
İREM’İ KAYBETMEYİN
Bu hafta, Antalya’da iki uluslararası organizasyon başarı ile gerçekleşti. İlki Paris Olimpiyat Elemesine de puan veren Türkiye Tekvando Açık Turnuvası idi. Kadınlarda, her kategoride sporcularımız başarılı olurken 62 kilogramda finale sporcumuz çıkamadı. Turnuvaya hem Milli Takımımız adına hem de kulüplerimizi temsilen oyuncularımız katıldı. Hal böyle iken, Aralık’ta sporu bıraktığını açıklayan 62 kilogramda Dünya Şampiyonu İrem Yaman’ı izleyemedik. Tokyo Olimpiyatları öncesi yaşananlar bence de yanlıştı. Ancak, 2 yanlış bir doğru etmiyor. Dünya şampiyonu bir sporcuyu kaybetmememiz gerekir. Hem federasyonun hem İrem’in yapıcı ve kazanmaya yönelik tavır alması gerekir. Federasyonumuz da adını artık düzeltmeli. Bir Türk federasyonunun adında w harfi var, bu özenti niye? Tekvando, tekvando diye yazılır. İlla spor dalının orijinal yazılımını kullanacaklarsa, becerebiliyorlarsa Korece yazsınlar. Bir doğu sporunda bile batı özentiliğini bırakamıyoruz!
YAYINLANMAYAN AVRUPA FİNALLERİ
Antalya’daki ikinci uluslararası organizasyon Avrupa Erkekler Kulüplerarası Salon Hokeyi Kupası idi. Avrupa’nın en başarılı 7 takımı Alanya’da lig usulü mücadele etti. Gaziantep 2 galibiyetle Avrupa beşincisi oldu. Kaybettiğimiz 2 maçı da başa baş oynadık. Ancak, ulusal hiçbir televizyonda bu milli mücadele yayınlanmadı. Bu mücadeleyi Türkiye ile buluşturamayacaksak, Alanya’nın reklamını katılan ülkelere yapamayacaksak; neden bu organizasyonlar Türkiye’de yapılır? Üç gün süren milli heyecanı televizyonlarımızdan aktarabilseydik; şimdi bazı çocuklarımız salon hokeyine ilgi duyacaktı ya da bazı spor kulüplerimiz şubelerini açmayı planlayacaktı, belki. 18-20 Şubat tarihlerinde yine Alanya’da Avrupa Kadınlar Kulüplerarası Salon Hokeyi Kupası finalleri düzenlenecek. Ülkemizi yine Gaziantep Polis Gücü temsil edecek. 6 takımın lig usulü mücadelesini umarım bu sefer izleyebiliriz.
Sporcularımızın Beijing 2022’deki mücadelesini TRT ekranlarında keyif ile izliyoruz. Bugüne kadar, millilerimiz 19 yarışta yarıştı, sadece birini tamamlayamadık. Hemen hemen tüm sporcularımız beklenenin üzerinde dereceler aldı. Özellikle Olimpiyat altıncısı olan Furkan Akar, ayakta kalmanın ne kadar önemli olduğunu kanıtladı. Çeyrek final yarışını tamamlayabilen tek sporcu oldu. Kayakla atlamada hem normal hem büyük tepede ilk 40’a giren Fatih Arda İpcioğlu ise, yarışlarından sonra olanakların yetersizliğinden bahsetti. İki Olimpiyata kendisini geliştirerek katılan bir sporcumuz imkansızlıktan yakınıyorsa bu utancımızdır. Kulüplerimizin yabancılara aktardığı her kuruş kendi sporcularımızdan çaldıklarımızdır. Görme Engelliler Spor Federasyonu Başkanı bile yabancı bir yüzücüyü transfer etmekten bahsediyorsa, vay halimize. Ona harcayacağınız bütçe ile kaç görme engellimizi havuza sokup hayata bağlarsınız? Sevilay ve Sümeyye’den ders almadınız mı?
KURDUN KEDİ DÜŞMANLIĞI
Senegal hiç böyle birleşmemiş. Afrika Milletler Kupası’nı kazanan Senegal Milli Futbol takımının ülkede karşılanışı olağanüstü idi. Tüm Senegal sokaklardaydı. Senegal’in en uçta kalmış mahallesi bile bayraklarla donanmış. Afrika ülkeleri bağımsızlıklarına sahip çıkıyor, sömürgeliği tarihin acı dolu sayfalarına gömüyor. Afrikalılar kendi ulusları için mücadele etmenin, kendi bayrakları altında egemenliklerinin onurunu taşıyor. Eddy Grant’ın şarkısında Johanesbourg’un verdiği umut tüm Afrika’yı kaplıyor. Bir de ülkesini bırakıp gidenler var. Orta Afrika Cumhuriyetli Kurt Zouma gibi. Adı bile Van Damme’in Kickboxer filminin bir kahramanından özenilmiş. Avrupa özentiliği ile; kendi ülkesini değil, Fransız Milli Takımı’nı tercih etmiş. Sınıfını satan lümpen olur da ulusunu satan ne olur? Zouma, Kickboxer filminden çok etkilenmiş herhalde, kedisini tekmeleyip yumrukladığı videoyu kardeşi paylaştı. Hani ırkçılıkla ilgili sıfır tolerans laflarını söyleyenler var ya, maçlardan önce diz çökenler; şiddet gören bir kedi olunca sesleri çıkmadı. West Ham, Zouma’yı kadro dışı bile bırakamadı. İngiliz West Ham kulübü, sorunu kendi içlerinde çözeceklerini açıkladı.
FAŞİZM BATI’DA
Avrupa’da öne çıkan bir diğer isim Alessio Guidotti oldu. Alessio, San Siro Stadı’nın kafeteryasında düşük maaşla, kısa süreli sözleşme ile ve sigortasız çalışan bir genç. Inter-Milan maçı öncesi takımlar sahaya çıktığında sahaya bakınca, Alessio’yu biri “sen hizmet için buradasın, sahaya bakma” diye uyarıyor. Kendini köle gibi hisseden Alessio, kafeteryayı toplayıp kapattıktan sonra maçın bitiminin 10. dakikasında yaşadıklarını protesto etmek için sahaya giriyor. 6 güvenlik görevlisi Alessio’yu yakalıyor. Biri tıpkı Geoge Floyd’un boğazının sıkıldığı gibi Alessio’yu boğuyor. Diğeri zaten etkisiz hale gelen Alessio’ya rastgele yumruklar atıyor. Altısı da çocuğun üzerinde. Küfürler ediliyor, dayak devam ediyor, burnu zedeleniyor. Neyse ki Milan kaptanı Romagnoli ve Hernandez geliyor da çocuğu kurtarıyor. Alessio, İtalya’da sosyal konutlarda annesi ile yaşayan bir genç. Ne Eski Roma’daki kölelik bitmiş ne Mussolini zamanındaki faşizm. Aman Avrupa’ya gidelim de kurtulalım hayalinde ülkesinin kendisine harcadıklarının karşılığını vermeden kaçmayı planlayanlar var ya; kaçın da görün kapitalizmin nasıl köleleştirdiğini, faşizmin nasıl dövdüğünü, emperyalizmin nasıl kullanıp attığını!
Boston Celtics, Houston Rockets’ten Daniel Theis’i alınca Fetöcü Enes dahil birkaç oyuncuyu Rockets’a verdi. ESPN’in haberine göre Rockets 10 dakika içinde Enes’i kapının önüne koydu. Rockets’taki gururumuz Alperen Şengün, bu haberi gülümseme emojisiyle sosyal medyada paylaştı. Kim emperyalizmin tetikçisi olursa kendini mutlaka terk edilmiş bulacaktır.
MASALLA UYUYAN KÂBUS GÖRÜR
Bazen kişiler bazen ilkeler emperyalizmin peşine takılır, tüm geçmişlerini yok ederek. 2022 Eurovision Şarkı Yarışması için Ukrayna şarkısını belirledi “Unutulmuş Ataların Gölgeleri”. Şarkı önce Ukraynaca ulusal müzik aletleri Trembita’nın gözyaşlarından, Slav Büyük Tanrısı Perun’dan, Slav Güneş Tanrısı Dazhbog’dan bahsediyor. Şarkının İngilizce devamında yeni tanrılarının adları sayılıyor; Fransız Dumas, İtalyan Dante, İspanyol Picasso, İngiliz Shakespeare, Alman Grimm kardeşler. Şarkı “Atalarını hatırla ama kendi tarihini yaz” sözüyle bitiyor. Kendi tarihi dedikleri Atlantik’in hizmetine girmiş köleleşen bir Ukrayna! Zouma gibi vicdansızlaşacaklarından, Alessio gibi köleleşeceklerinden, Enes gibi sokağa bırakılacaklarından habersizler. Yeni tanrılarının peşinden giden Ukrayna; ya Dumas’nın uşak karakterlerinden biri ya da Sheakespeare’in köle karakterlerinden biri olur, ya Picasso’nun Guernica’sına dönüşür ya Dante’nin cehennemine. Emperyalizmin peşinde Grimm Kardeşlerin mutlu sonla biten masalları ile uyuyan Ukrayna’nın göreceği kâbustur…