Üretim devrimi programı – 3
Üretim Devrimi Programı ikinci yazımın sonunda, bir sonraki yazımın Vatan Partisi ekonomi programının tanıtımı ve detaylarının anlatımı olacağını yazmıştım. Fakat bu yazımda iktidar adayı olan muhalefetin, “Millet İttifakının” ekonomik programını yazmanın doğru olacağını düşündüm. Çünkü bu seçimler Sn. Doğu Perinçek'in de belirttiği gibi ABD ve Türkiye arasında geçecek bir seçim olacak. Altılı Masa olarak da adlandırılan “Millet İttifakının” seçimlerde dillendireceği ekonomik programın ne olacağını anlatmadan, ABD tarafının halka ne vaat ettiğini anlamanın mümkün olmadığını düşündüm.
***
Tüm ekonomi programlarının temel dayanağı, uygulayacağınız programın hangi kaynaklara dayanacağının açıklanmasıdır. “Parayı nereden bulacaksınız?” temel sorudur. Bu soruya Altılı Masa tarafından verilen yanıtları görelim.
Sn. Kemal Kılıçdaroğlu ABD ve İngiltere ziyaretinden sonra “5 trilyon 461 milyar dolar yöneten yatırım bankaları ve 500 milyar dolarlık fonlarla toplantılar yaptım. İlk üç yılımızda en az 100 milyar dolar doğrudan yatırım, emeklilik fonlarından 75 milyar dolar, sürdürülebilirlik fonlarından da 150 milyar dolar yatırım alacağız. Ülkemize para akacak.” şeklinde paylaşım yapmıştır.
***
Durmuş Yılmaz’ın 20 Nisan 2020 tarihinde basında yer alan açıklamasında, hükümete para bulmak için tek çıkar yolun IMF olduğunu önermesi; “Türkiye şu anda dövizle borçlanmaya çalışsa yüzde 7.5-8 faiz ödemek zorunda ki; bu çok pahalı. Dünyada bulup bulabileceğiniz en ucuz kaynak IMF'de. IMF ‘virüsle mücadele için 1 trilyon dolar ayırdım', diyor. Bunun için stand-by anlaşması yapmaya da gerek yok. IMF'ye, parayı işsiz kalan kuaförüme, berberime, işsizime vereceğim, diyeceksin, o kadar. ”
Sadece İyi Parti değil, Altılı Masa'nın diğer ortakları tarafından da desteklenen, kullanılacak kaynaktır. IMF tüm ekonomiler için kaynak gerektiğinde bu kaynağı sağlar, aynı zamanda ekonominin disiplin dışına çıkmış yönlerini de denetim altına alarak ekonominin tekrar, fiyat istikrarı sağlanmış olarak istikrarlı hale gelmesini sağlar.
***
Sonuçta Millet İttifakı ekonomik uygulamalarına kaynak olarak Atlantik sistemine bağımlılık haricinde kaynak yaratma ufku olmayan bir ekonomi politika izleyecektir. Bu bir ön yargı değil, yukarıda da görüleceği gibi Millet İttifakı tarafından dillendirilen politikadır.
Ayrıca şunu da ifade etmek gerek; para kaynağı olarak sıcak para ve Atlantik sistemine borçlanmak bugüne kadar Türkiye’ye fayda getirmek bir yana çok büyük zararları dokunan kaynak olmuştur. 2000’li yılların başından itibaren Ak Parti iktidarı döneminde alınan yurt dışı borçların sadece “Betona gömülmeyip doğru yere harcansa idi farklı olurdu.” söylemi ise batıdan borçlanmanın sadece ekonomik bir işlem değil, aynı zamanda siyasi gündeme bağlı olduğunu unutmak gerekir.
***
Altılı Masa'nın kaynaklarına baktık. Şimdi Altılı Masa'nın ekonomik programına göz gezdirelim.
Millet İttifakı ya da diğer adıyla Altılı Masa’nın ekonomi kurmayları 13 Haziran 2022 günü “Altılı Masa Kurumsal Reformlar Komisyonu Raporu” adı ile ekonomideki temel sorunların nedeni ve bunlara dair çözümlerini açıkladıkları bir raporu kamuoyuna sundular.
Raporda, ekonomideki sorunların temel nedeninin; Türkiye’nin 2018 yılında Ak Parti iktidarı tarafından dayatılan Cumhurbaşkanlığı sistemi olduğu belirtilmektedir. Ekonomi dahil tüm sorunların çözümü için de “Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme” geçmenin gerçekleştirilmesi gerektiğini söylemektedirler.
Bu bakış açısı çok stratejik bir bakış açısıdır. Uygulamak istediğiniz tüm ekonomik programı yansıtan referansları bir arada bulabilirsiniz.
***
“Ancak, 2018'den itibaren tecrübe etmeye başladığımız ucube Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, devletin yönetim modeli, kurumsal yapısı, hukuk, temel hak ve özgürlükler ve ekonomi başta olmak üzere tüm alanlarda büyük bir yıkıma yol açmıştır. Bu ucube sistemde Güçler Ayrılığı yerini Güçler Birliğine bırakmış, kurumsal yapılar ve kapasiteler tahrip edilmiş, ehliyet, liyakat ve dürüstlük yok edilerek, ülkemiz yetersiz yandaş kadroların elinde, tek kişinin emir-komutası altına girmiştir. Esasen mevcut tablo yönetmeden ziyade bir yönetememe manzarasıdır. Bunun sonucu da istikrarsızlık, pahalılık, işsizlik ve her geçen gün daha da fakirleşmektir. Kurumsal yapıdaki bozulma özellikle Türkiye’nin dünya ekonomisindeki değişime uyumunu engellemekte, ekonominin dış etkilere dayanma gücünü zayıflatmakta, fırsatlardan yararlanma bir tarafa, ülkenin dünyadaki yeri ve etkinliğini her geçen gün geri götürmektedir. Bütün bu sorunların çözümü; acilen Parlamenter Sisteme geçilerek güçler ayrılığı ve hukukun üstünlüğünün tesis edilmesinden, ekonomi başta olmak üzere tüm kurumsal yapının güçlendirilmesinden, stratejik hedefler çerçevesinde toplumun tüm kesimlerini içeren, iki istişareye, ortak akla ve koordinasyona dayalı bir kamu yönetimi anlayışının geliştirilmesinden, kaynakların tüm toplum kesimlerinin ortak yararını gözetecek şekilde kullanılmasından, akla ve bilime dayalı politikalara dönülmesinden geçmektedir. Hedefimiz ekonomimizi içinde bulunduğu ağır bunalımdan çıkarmak, milletimizi huzura ve refaha kavuşturmak, ülkemizi dünyanın saygın ve gelişmiş ülkelerinden biri haline getirmektir. Bu hedef doğrultusunda altı siyasi parti kapsamlı bir çalışma yürütmektedir. Bu çalışmaların bir parçası olarak liderler tarafından oluşturulması kararlaştırılan 'Kurumsal Reformlar Komisyonu', kamu maliyesindeki gerçek durumun ve geleceğe yönelik yükümlülüklerin tespiti, Ekonomik ve Sosyal Konseye işlevsellik kazandırılması, Merkez Bankası bağımsızlığının teminat altına alınması ve uzun vadeli strateji ve planlamadan sorumlu bir kurumsal yapının oluşturulması konularında çalışmak üzere görevlendirilmiştir. Bu görevlendirme çerçevesinde komisyonumuzun tam bir mutabakatla hazırladığı bu çalışmayı kamuoyunun takdirlerine saygıyla arz ediyoruz.”
***
Hemen akla gelen, Türkiye’ye ekonomik olarak ciddi şekilde yön veren; 24 Ocak kararları ve ardından 7 Ağustos 1989 tarihli Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkındaki Kanun ile ilgili 32 sayılı karar. Kemal Derviş Yasaları olarak da bilinen, özelleştirmeler vb. gibi birçok düzenlemenin yapıldığı 15 adet yasa hakkında ne düşünüldüğünden hiç bahsedilmeden bu noktalar geçiliyor. Türkiye’nin ekonomisin de derin yaralar açan bu düzenlemeler sanki yokmuş gibi raporda tüm ekonomik olumsuzlukların Cumhurbaşkanlığı sisteminin üzerine yüklenmesi çok ilginç bir görüntü vermektedir.
***
Altılı Masa ekonomik raporu sanki tüm sistemi tekrar harmanlayarak yeni ve çok sistemli bir kurumsal yapı kuruluyormuş izlenimi vermek üzerine yazılmış. Ancak dikkat ettiğinizde neoliberal sistemin işleyişinin tekrar düzenlenmesi haricinde bir yenilik yok. Ali Babacan döneminde işleyen Ekonomik ve Sosyal Konseye tekrar işlev kazandırılması, bağımsızlığı yok edilen Merkez Bankası'na tekrar bağımsızlık kazandırılması ve kazandırılan bu bağımsızlığın korunabilmesine yönelik tedbirler vb. gibi.
Sonuçta Altılı Masa'nın öngördüğü ekonomik sistem 24 Ocak kararları ile başlatılıp Kemal Derviş yasaları ile tekrar ivme kazandırılan ABD-Atlantik eksenli neoliberal ekonomi politikalarının tekrar güçlendirilerek uygulanmasından başka bir şey bulunmamaktadır.
***
Denetim dışı denilerek Türkiye Varlık Fonu'nda son yıllarda toplanan tekrar toplanan KİT’lerin, Türkiye Varlık Fonu tasfiye edilerek tekrar özelleştirilmesinin gündeme getirilmesi. Merkez Bankası'nın bağımsızlığı adı altında ekonominin tekrar Atlantik merkezine bağımlı hale getirilmesi bu programın sonuçta geleceği noktaların sadece bir kaçıdır.
Cari açığın kapatılması, büyüme stratejisinin ne olacağı, refahın nasıl dağıtılacağı tamamen piyasa koşullarına, serbest piyasa ekonomisi denilen aslında emperyalizmin güdümünde bir ekonomik yapılanmaya teslim olmaya bırakılmaktadır.
***
Altılı Masa'nın toplum önüne çözüm olarak sıraladığı maddeler “eşeğin boyanıp tekrar satılması” olarak halk tarafından hicvedilen işten başka bir şey değildir. Altılı masa 24 Ocak 1980 tarihinde emperyalist sistem tarafından önce Başbakanlık Müsteşarlığı koltuğuna sonra zaman içinde Cumhurbaşkanlığına kadar taşınan Turgut Özal tarafından başlatılan emperyalist liberal ekonomik uygulamaların tekrar uygulamaya konmasından başka bir şey değildir.
Bu politikalar, 1990’lı yıllarda gelişen milli dönemde yıpratıldı. 2000’li yılların başında emperyalist Atlantik sistemi bu kez liberal politikaların tekrar derinleştirilerek uygulanması için Kemal Derviş’i Türkiye’ye gönderdi. 15 adet Derviş yasası bu dönemde çıkarıldı. İktidara gelmeyi başaramayınca, Derviş yerine Ak Parti iktidara taşındı. 13 yıl bu liberal politikalar Ali Babacan tarafından yönetildi ve uygulandı. 2014 yılından bu yana işler emperyalizm için ters gitti. Son şansları Altılı Masa aracılığı ile bu liberal emperyalist ekonomi politikalarını uygulamak. Yani eşeği boyayarak satmaya çalışıyorlar.
Türk halkı bu tuzağa düşmeyecek kadar akıllıdır. Göreceksiniz, daha Cumhurbaşkanı adayını dahi belirleme yeteneğinden yoksun bu masanın başına, 2022 yılında yine altılı olarak seçime giren Macaristan, Amerikancı muhalefetinin seçimlerde başına gelenler gelecektir.