Üretim Devrimi ve kreşler
Yılın belli dönemlerinde dünyadaki ekonomi kuruluşları ülkelerin ekonomik durumu ve sıralaması konusunda tablolar yayımlar.
Yalnızca var olan durum değil geleceğe ilişkin öngörüler de yapılır. Bu yatırımları yönlendirmek için de olur emperyalist amaçların kısa ve uzun vadeli tasarımlarını da biçimlendirmek için de kullanılır…
Türkiye’yi değerlendirirken gelecekte üst sıralara koyuyorlar…
Neden?
Kara kaşımız, güzel gözlerimiz için mi?
Kullandıkları kıstaslar ekonomik açıdan da gerçekçi.
Türkiye’nin genç ve dinamik bir nüfusu var.
Önemli bir iç pazarı var.
Biz içerden de tanıdığımız için başka ölçütleri de ekliyorum.
Üretmeyi iyi bilir ve sever. Onun genlerindeki müthiş birikim. İki ayağının üzerine kalktığından bu yana kaç bin yıldır bu coğrafyada bu işi yapıyor.
Karış karış biliyorum. Kadını da erkeği de duramaz. Çalışkandır. Yaratıcıdır.
Mücadelecidir. Kendine güvenlidir. Umutludur.
Biz yaparız, der. Olmaz, bir daha dener, bir daha…
Bizim üstünlüğümüz.
Hep değerlendirmelerde artı değer yazılıyor.
Önümüzde zor günler, aylar, yıllar var.
Üretim Devrimiyle çıkacağız bu darboğazdan.
TÜRKİYE’NİN ÜRETİCİ
GÜCÜNE CAN VERENLER
Cumhuriyet Kadınları Derneği geçen gün kreşlerle ilgili açıklama yaptı.
Üretim Devriminin kadınları. Türkiye’mizdeki masmavi gökyüzünün yarısından fazlası…
Neden?
Çünkü anneler. Türkiye’nin üretici güçlerine can veriyorlar.
Doğurmaktan vazgeçmesinler. Aman ha…
Demek kolay da bu olanaklarla nasıl başaracaklar. 2000’lerden bu yana genç nüfus oranı düşüyor.
Doğurmaktan vaz geçenler de var… ancak bir taneye bakabiliyorum diyen de…
Kreşler önemli. Biz çocuklarımızı severiz. Biz ailemize düşkünüz.
Canımızdan dişimizden arttırır, yedirir içiririz. Ama iyi eğitilsin isteriz. Hayırlı evlatlar, yurttaşlar olacaklar.
Güvenlikleri, sağlıkları da önemlidir.
El bebek, gül bebek de olmayacak. Paylaşmacılığı öğrenecek. Verici olacak.
Gözümün arkada kalmayacağı kreşler… öyle kamera filanla mı uğraşacağız.
OKUDUM BOŞA MI GİTSİN
Ama ne yapayım?
Nasıl işe gireyim…
Okudum. Bu devlet bana yatırım yaptı. Kurstu, burstu, yol parası, öğretmenin zamanı, emeği, maaşı, okulun giderleri… hepsini topla böl…kişi başı?
Boşa mı gitsin.
Tam en verimli olacağım yaşlarda.
Ama gel gör ki…
Bu para kreşe bile yetmiyor. Oturayım mı evde?
Bizim kadınlarımız özgürlüğü de sever. Başı diktir. Üretecek. Kendi ayakları üzerinde duracak. İş kuracak, istihdam yaratacak. Çelik üreticisini de tanıdım, kooperatifçisini de dağ bayır gezen bal üreticisini de… küresel salgın döneminde günlerce nöbet tutan hemşiresini, hekimini de…
Hayranım.
Aşkla bağlıyım.
Bu ülkenin sağlığının, ekonomisinin bel kemiği onlar.
KAMU GÖREVİ
Devlet kurumları başta örnek olacak kreşler açacak.
Kamu görevi.
Kamu ekonomisi.
O bilinçle bakınca neler yapılabileceğini o ülkelerde görmüştüm. Diplomat ve hekim anneler için özel kreşler vardı örneğin. Seyahatlerde ya da nöbetlerde gece yatısına da kalabiliyorlardı çocuklar. İstediğiniz saat, istediğiniz gün hatta…
Nasıl özenmiştim.
Fırsat eşitliği böyle yaratılır.
Mutlu anneler. Mutlu çocuklar.
Merkeze kimi koyuyorsunuz.
HELE ENGELLİ
ANNELERİ
Hele engelli anneleri. Aklım hep onlardadır.
Baş tacımız olmalı.
Toplumun birçok kesiminde tek başına bırakılan analar.
Öncelikli, kotalı işleri olacak.
Yoksa, meslek edindireceğiz.
Kapıdan alacağız, annesinin işten dönüş saatinde yine eve teslim.
Eğitimleri planlanacak.
Örgütlü toplumlarda erken teşhis de önemli.
Her üniversitenin belli bölümlerinde özel eğitim, hele konservatuarlarda neler yaratıyorlar o çocuklar… annesi nasıl gururlanacak. Onun kabahati değil, eseri olacak…
Üretimimiz kanatlanacak.
Buluşlarımız artacak.
NASIL ÖZGÜR OLUNABİLİR?
Aristo "Düşünerek”
Nietzche "Kendin kalarak"
Platon "Öğrenerek"
Camus "Başkaldırarak
Sartre "Eyleme geçerek"
İbn Rüşd "Vicdanlı olarak"
Farabi "Kalbine kulak vererek"
Türkler "Hanımı köye göndererek" demiş
Klasik bir “erkek” espirisi!
Hiç gerçekçi de değil.
Hangi Türk erkeği böyle bir şey söylemeye cesaret edebilir… Hele köylüsü!
GÜNÜN SÖZÜ: YAŞAMAK
İnsan varlığının gizemi, yalnızca hayatta kalmakta değil, uğruna yaşanacak bir şey bulmakta yatar. (Karamazov Kardeşler, Dostoyevski)
GÜNÜN GÜZEL YALANI
Ünlü aktör Arnold Schwarzenegger, ünlü bronz heykelinin altında sokakta uyurken bir fotoğrafını yayımlamış.
“Gün olur, devran döner” diye de bir yazı yazmış.
Sosyal medyadan okumaya devam ediyorum
“İfadeyi yazmasının nedeni sadece yaşlanmış olması değildi. Kalifornia valisi olduğu zaman onun adı ve heykeli ile bir otel açılmıştı. Otel personeli, Sayın Vali Arnold'a ‘her zaman sizin için ayrılmış bir odamız var’ demişti. Arnold valilik görevinden ayrılıp bir gün otele gittiğinde, idare ona, otelin büyük talep gördüğü için yer olmadığını söyleyerek ücretsiz bir oda vermeyi reddetti.
Bir uyku tulumu getirdi ve heykelin altında yatarak ne ifade etmek istediğini anlattı:
“Önemli bir konumdayken her zaman bana iltifat ettiler ve bu konumu kaybettiğimde beni unuttular. Konumunuza veya sahip olduğunuz paranın miktarına, gücünüze güvenmeyin, kalıcı olmayacaktır. Gerçek dostu sadece sizinle menfaat ilişkisi bittiği zaman anlarsınız…”
Teyit araştırmış. Fotoğraf doğru. Ancak yazılanlar gerçek değil.
İddiada yer alan fotoğraf Schwarzenegger tarafından 15 Ocak 2016 tarihinde paylaşılmış.
Ancak paylaşımlarında iddiada dile getirilen hikayeyle bağlantılı herhangi bir anlatıya rastlanmıyor.
Gönderide yer alan heykel iddiada bahsedildiği şekliyle bir otelin önünde de değil.
Neyse ne…
Mesaj ihtiyacı olanlara gitsin. Onlar anlasın yeter..
GERÇEK AMAÇ
Haberlere göre, ABD'nin HIMARS füze sistemlerinin ikinci serisi, teröristlerle yüzleşme ve Amerikan işgal güçlerinin askeri gücünü güçlendirme bahanesiyle Suriye'deki bölgelere girmiş.
Türkiye bu günahların hesabını bu dünyada nasıl verecek. Korkutucu.
DOĞRU SÖZE NE DENİR
Trump bir söyleşide demiş ki:
“Xi Jinping Amerika’dan nefret etmiyor, sadece Çin’i seviyor.
Ron DeSantis bu gerçeği hiçbir zaman kabul etmeyecektir, çünkü o ve onun küreselci destekçileri Çin’le savaş istiyor.”
https://twitter.com/jacksonhinklle/status/1680706660694736896?s=08
GÜNÜN İLANI
Sevdiklerinizi pahalı hediyelerle şımartın.
Ona küçük sürprizler yapın.
Ya da daha kesin çözüm:
Ona öyle bir iktidar vadedin ki… Ülkesinin menfaatini iyi bellesin. Öyle emperyalizme filan boyun eğmesin, NATO’ya kulak asmasın, öyle bir dış politika izlesin ki, dostunu düşmanını iyi bilsin. Komşularıyla dost olsun. Onu üretimden vazgeçirip, “ben sana ucuza satayım, sen vazgeç” diyenleri elinin tersiyle itsin, binlerce yıldır bildiğini okusun, üretsin… üretsin… ürettiğini ambargo filan dinlemeyip, doları da aradan kaldırıp komşularına satsın, onlardan bir litresi bir şişe sudan ucuz benzin alsın…
Ohhh… gel keyfim…
Binsin arabaya, sevdiğini de yanına alsın… gönlünce gezsin… tozsun…
Bize de bir oy atıvermeyi unutmasın!
(Not: Erişimi zor olduğu için mutlaka bilmeyen vardır. İlandaki çok pahalı bir parfüm markasının şişesidir.)