23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Üretim için 'para basmak' üretim devrimiyle olur

Recep Erçin

Recep Erçin

Eski Yazar

A+ A-

Koronavirüs sürecinde en çok tartışılan konulardan biri "para basmak." Bir dönemin "öcüsü" olarak gösterilen parasal genişleme, bugün sorunların çözümünde kullanılan bir araç oldu.

Merkez kapitalist ülkeler sınırsız genişleme programları açıklıyorlar. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da 22 Nisan'da yayınladığı Para Politikası Kurulu notunda şu ifadelere yer verdi: "Salgın hastalığa bağlı gelişmelerin Türkiye ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerinin sınırlandırılması açısından finansal piyasaların, kredi kanalının ve firmaların nakit akışının sağlıklı işleyişinin devamı büyük önem arz etmektedir. Bu çerçevede, yakın dönemde uygulamaya konulan parasal ve mali tedbirlerin ekonominin üretim potansiyelini destekleyerek finansal istikrara ve salgın sonrası toparlanmaya katkı yapacağı değerlendirilmektedir."

BASILIYOR MU, GENİŞLİYOR MU?

Bu kapsamda kredi genişlemesi destekleniyor. Bir yandan da Dünya Gazetesi Yazarı Alaattin Aktaş'ın deyimiyle "DİBS’ler (devlet iç borçlanma senetleri) Merkez’e, para bankalara, oradan Hazine’ye" formülüyle bir kaynak yaratma modeli oluşturuldu. En nihayetinde kimisi buna para basımı derken, kimisi parasal genişleme olarak nitelendirdi. TEPAV Araştırmacısı Prof. Dr. Fatih Özatay da Dünya'daki köşesinde, teknik bir mesele olan para basma ve parasal genişlemeye işaret ederek, "Para basan yok ama parasal genişleme var" dedi. Para basımı konusunda bir anlam ve kavram kargaşası olduğu gerçek.

İSRAF VE BORÇLANMA YOK

İktisatçı Yazar Dr. Cüneyt Akman ile söyleşimizin son bölümünü dün sizlere aktardır. "Para basma" tartışmalarına farklı bir bakış açısı getirmek için "Kemalist rejim para basmadı!" başlığıyla çıktık. Akman söyleşimizin satır aralarında, iktisadi gerileme dönemlerinde de para basmanın enflasyonist sonuçları olabileceğine işaret ederek, bir yandan 1920'ler Almanya'sını örnek verirken, diğer yandan şu sözlerle Türkiye'nin izlediği politikaya işaret etti: "Aynı yıllarda Türkiye'de, köyler yokluk içinde, 1929 krizi başlamış, zaten 1926'da ancak gümrük bağımsızlığını elde etmişsin filan... Daha kolaydı; aç bütçeyi, bas basabildiğin kadar parayı! Türkiye öyle mi yaptı? Hayır. Dünyanın en kötü zamanında doğru dürüst bir bütçe ve istikrarlı bir para politikasıyla hareket etti. Çünkü Kemalist rejimin kadroları Osmanlı'daki israf ve borçlanma ile bozuk bütçe politikalarının ülkeyi nerelere sürüklediğini yaşayarak görmüş insanlardı."

DENGELİ BÜTÇE

Vatan Partisi Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Osman Erbil, bizi arayarak önemli bir uyarı yaptı. Söyleşide, ana konu o olmadığı için, o dönem izlenen para politikası kısmı eksik kalmış. Gazetede yer alan fotoğraf altında Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 1 Kasım 1932 yılında TBMM'nin dördüncü dönem ikinci toplanma yılını açarken yaptığı konuşmadaki şu sözlerine yer verdik: "Bütçenin vaziyeti, tahminlerin bu yıl tahakkuk edebileceğine kuvvetli umut vermektedir. Her halde muvazeneli (dengeli) bir bütçenin temini, gelecek yıla düşen kaygılarımızın, yine esası kalacaktır." Dönemin koşulları ihtiyatlı bir bütçe politikasını gerektiriyordu. Bugün dev bir dış borç kamburu bulunan Türkiye'nin ihtiyatlı bir bütçe politikası uygulamaya gayret ettiği görülüyor. Ancak kaynakların dağılımı noktasında 30'lar Türkiye'sinden alınacak dersler var. Bugün birçok kesim para basmayı tek başına bir çözüm olarak sunuyor. TÜSİAD çevrelerinden CHP'sine "para basıp vatandaşa dağıtalım" söylemiyle halkın karşısına çıkılıyor. Atatürk döneminde uygulanan para politikasına baktığımızda, yeni Cumhuriyetin ilk yedi yılında bir merkez bankasının olmaması, Osmanlı'dan kalan bir takım yükümlülüklerin de etkisiyle para politikası açısından çok etkin bir dönem olamadı. 26'dan sonra banka parası yani kaydi para ile sistem fonlanmaya çalışıldı. O dönem nispeten istikrarlı bir Türk lirası görülse de dünyayı sarsan 29 Buhranı ile işler değişti. 29'da kambiyo kanunu, 30'da Türk parasının kıymetini koruyan kanun çıkarıldı. Merkez Bankası kuruldu... Özetle, devletçi, planlı modele geçildi. Sanayileşme kamu eliyle yürütüldü ve Amerika krizde, Almanya enflasyonist bir durgunlukta iken Türkiye en hızlı büyüme dönemlerini yaşadı.

PARA ARZI YÜZDE 30 ARTTI

30-38 dönemi para politikasına baktığımızda, şu gelişmeler dikkat çekiyor: "1934'ten sonra depresyon-deflasyon surecinden çıkılması ve Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı (BBYSP)'na girişilmesi ile çoğunluğu devletten kaynaklanan artan fon gereksinimini karşılamak üzere para arzı artırılmıştır. 1934-1938 arasında Merkez Bankası parası; yüzde 30 oranında artış göstermiştir ki, gelirdeki büyüme göz önünde tutulduğunda bu artışın yüksek olmadığı söylenebilir. 1934-1938 döneminde para arzındaki artış, çoğunlukla üretim (gelir) artışıyla emilmiş, önemli bir enflasyon eğilimi görülmemiştir. Bu dönemde para arzı yılda ortalama yüzde 9.5 oranında artarken, GSMH'daki ve fiyatlardaki artışlar, sırasıyla yıllık ortalama yüzde 8 ve yüzde 5 olmuştur. (Gülsün Gürkan Yay, Atatürk Döneminde Para Politikası adlı makalesi)"

AMAÇ EKMEĞİ ÇOĞALTMAK

Aynı dönemde Almanya açıklarını kapatmak için matbaalar kurmuş para basıyordu yine de yetişemiyordu. Sonuç: hiperenflasyon oldu. Atatürk, Türkiye'si ise üretimi finanse etmek için para bastı ve dünya krizdeyken bir ekonomik başarı elde etti. Yani Atatürk döneminde tüketim ekonomisi değil üretim ekonomisi için para basıldı. Bugün para basmak bir çözüm olarak karşımızda duruyor. Ancak Vatan Partisi'nin Üretim Devrimi Programı'nda da vurgulandığı ve Hakan Topkurulu'nun 18 Nisan'da yayınlanan "Para basalım mı?" yazısındaki veciz sözle; o para ekmeğin fiyatını artırmak için değil ekmeği çoğaltmak için basılacak. Tüketim ve borçlanma ekonomisinde para basmak ancak hiperenflasyon yaratır.

NOT: Yerimiz sınırlı olduğundan geçiş dönemlerine yer vermedik ve teknik açıklamalara girişmedik.