Üretim ve borçlanma ekonomisi - 3
Üretim ekonomisine geçmek için yapılması gereken en önemli adım üretim faaliyetlerimizi finanse edecek sağlam kaynakları oluşturmaktır. Bu kaynakların en başında ulusal sermaye gelir. Ulusal sermaye milli tasarruflarla oluşur.
Üretim ekonomisinin ulusal sermaye ile finanse edilmesini zorunlu kılan Osmanlı İmparatorluğu’nun Kırım Savaşı ile aşırı borçlandırılması ve borçları ödeyemez noktaya getirilmesi şeklinde özetleyebileceğimiz tarihsel gerçeklerdir.
Lale Devri’ni yaşayan Osmanlı, Batılılar’ın tuzağına düşmüş, girdiği savaşlar nedeniyle bir hayli borçlanmıştır. Batı Osmanlı’ya kolay borç vermiştir. Yüksek faizle verilen borçlar ödenemez hale gelince 1881’de Duyun-u Umumiye kurularak Osmanlı’nın iflası ilan edilmiştir.
DÜNYA BORÇLA DÖNÜYOR
Günümüzde çoğu devlet ve toplumlar uluslararası finansman tefeci ve çetelerinin elinde borç kamçısı yiyor. Tüketim ekonomisini uygulatan devletler bizim gibi ülkeleri dinamik pazar olarak görüp hem mal satıyor hem de bu malları almamız için bu çeteler vasıtasıyla borç veriyor. Borç ödenmeyince borcu borçla ödemek için borç veriyor. Borç alamaz durumu düşürülüp acı reçeteler önümüze konuluyor. Örneğin "tarımla işin ne, bırak tohumu sana İsrail satsın. Buğdayı daha ucuza dışarıdan al. Makine yapmana gerek yok; biz satarız. Silah sanayi pahalıdır; gereği yok, bizim müttefikimizsin; biz ordunu donatırız." diyorlar.
Biz de bu reçeteleri uygulayıp biraz rahatladıktan sonra tekrar borçlanmak zorunda kalıyoruz. Çünkü üretim ekonomisi olmadan ve ulusal sermaye birikimi sağlanmadan sürekli borçlanarak iflah olmanıza olanak yok. Zaten emperyalizmin en büyük silahı "borç vererek ve borca batık hale getirerek bir ülkeyi yönetmek"tir. Bunu da sağlayan en önemli kurum IMF’dir.
BORCA BATIRMANIN YOLLARI
ABD ve Batı yani sömüren ve bizim gibi ülkelerin iflah olmasını istemeyen ve kendi çıkarlarına uygun yönetmek istedikleri ülkelere kendi çıkarlarına uygun bir yol haritasını önerirler. Bunu da IMF ile yaptırırlar. Acı reçeteyi uygular ve verecekleri kredi notuna ve taksit taksit ödeyecekleri en fazla 50 milyar dolara seviniriz. Üretmeden tüketmeye, üretebileceğini ithal etmeye, yani lale devri yaşamaya devam eder ve borçlanmaya dayalı ekonomiyi sürdürürüz.
BORÇLANMA(SICAK PARA) EKONOMİSİ
Bu politika değiştirilmeden ülkemizi refaha kavuşturmak mümkün değildir.
"Tüket-borçlan-tüket-tekrar borçlan-borcu borçla ödemek için borçlan" kısır döngüsünü kırmak ve "Üret-üretim için ulusal sermaye yarat-eksiğini akıllı borçlanarak gider ve/veya dolaysız yabancı sermayenin gelmesini sağla-katma değer yarat-ulusal sermayeye ekle." Şeklinde zincir kurmamız şart. Borçlanma ekonomisinin ne kadar kötü bir şey olduğunu daha iyi içselleştirmek için Osmanlı’nın borçlarını ve batışını tekrar tekrar incelemek gerekir. Cumhuriyet döneminde borç almadan nasıl ekonomik atılım yapıldığını görmek ve bundan ilham almak zorundayız.
Çünkü bugün 500 milyar dolara yakın borcumuz var. Bu kadar borçla ABD ve batı bize şu dayatmalarda bulunuyor:
1- S-400’ü alma
2- Türkiye’nin güneyinde tampon bölge kuracağım sen karışma.
3- Doğu Akdeniz’de bulacağımız enerji kaynaklarından senin hakkın yok.
4- Dediğimi yapmazsan ekonomini mahvederim.
5- (Sözde) Ermeni Soykırımını atalarınız yaptı.
6-Kıbrıs Rumlarındır. Siz işgalcisiniz.
Yani... borçlu olanı alacaklı yönetir, deyip bizi sıkıştırıyorlar.
YAPMAMIZ GEREKEN
Bu dayatmalara boyun mu eğeceğiz? Borçluyuz diye kaderimize razı mı olacağız? Osmanlı gibi iflas bayrağı çekip Duyunu Umumiye kurulsun mu diyeceğiz? Elbette hayır!
Yapacağımız şey; tüm millet olarak birlik ve beraberlik içinde 80 milyonluk dinamik bir nüfusla ayağa kalkıp ve şunları demektir:
Ey ABD, Ey Avrupa!
Biz Osmanlı’nın torunları olabiliriz, ama atalarımızın yaptığı hataya biz düşmeyeceğiz. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu bu Cumhuriyeti sizin paralarınıza kurban etmeyeceğiz. Borcumuz borç, borcumuzu ödeyeceğiz. Genç Cumhuriyet nasıl ödediyse biz de öderiz.
Ama bizim kalkınma planımız bu. Üretim ekonomisine geçeceğiz. Tarımda ve turizmde başat ülke olacağız. Yerli silah sanayimizi kuracağız. Bizi çılgın tüketiciler olarak değil, Çılgın Türkler olarak görün. Lale Devri’ne son veriyoruz. Sizden borç alırız ama bizi sömürmenize artık izin veremeyiz. Gelecek nesillerimizin haklarını size faiz olarak ödeyemeyiz.
Gelin bu dünyayı daha yaşanır hale getirmek için tefecilikten ve açgözlülükten vazgeçin... Dünyayı hep birlikte cennete çevirelim...