23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Üretim yasakçılarına geçit yok

Serhan Bolluk

Serhan Bolluk

Gazete Yazarı

A+ A-

Salgınla mücadelede başından itibaren iki çizgi var.

Vatan Partisi’nin ve Hükümet’in çizgisi, ki doğal olarak uygulamadadır. Buna göre, salgınla savaşırken üretimin sürdürülmesi esastır.

Nitekim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 6 Nisan Pazartesi günü yaptığı konuşmada şöyle dedi:

“Çalışabilen her fabrikamız üretmeye devam edecektir.”

Cümle genel bir ifade değil, bugüne, şu ana dair söylenmiştir.

ASLINDA ÜRETİM YASAĞI

Diğer çizgi CHP, İYİP, HDP vb. savunduğu görüş. Karşı cephenin politikası “sokağa çıkma yasağı” sözcükleriyle ifade edilegeldi. En net de Ekrem İmamoğlu tarafından ve defalarca söylendi.

“Evde kal” sloganıyla yürütülen uygulamanın başarı getireceği görülüyor. Rakamların dili, daha önemlisi Bilim Kurulu’ndan hocalarımızın saptama ve tahminleri bu yöndedir. Dikkat ettiyseniz, CHP de “üretimi durdurma” politikasını dillendirmez oldu.

Konu sadece salgınla mücadelede başarı değil, sonrası için de daha sağlam bir tutamak elde etmiş oluyoruz.

Eğer Amerikancıların dediği yapılsa ve üretim durdurulsaydı, oluşacak kaybı karşılamak için kaynaklarımızı israf edecektik.

Tabii onların derdinin toplum sağlığıyla ilgisi yok. Tek istedikleri Türkiye’nin dara düşmesidir.

Darlık olacak, Ali Babacan ABD’den para getirecek, fırsat bu fırsat PKK’sı FETÖ’sü gömüldüğü yerden çıkacak, hep birlikte iktidar olacaklar…

KENDİLERİ DARA DÜŞTÜ

Hadi iki ay önceye kadar bir mantığı vardı diyelim. Hâlâ aynı yerde olmaları nasıl açıklanabilir? O senaryonun geri gelmemek üzere çöktüğünü nasıl anlamazlar?

Ahmet Hakan haklı olarak soruyor, “Babacan nerede?”

Herhalde evindedir. TV’lerden Amerika rüyasının günbegün çöküşünü izliyordur.

Korona salgını, üretime en düşman kesimler için de ölüm fermanı oldu. Borçlanma ekonomisinin zirvesinde oturan Abdullah Gül, formülden çıktı. Yerine ne koyacakları Kılıçdaroğlu’nun sorunu. Biz dönelim kendi cephemize, daha doğrusu çözüme.

Genel Başkanımızın çok önemli bir saptamasını konuşalım:

ABD gemisinden bir seçenek çıkması olasılığı artık yok. Önümüzdeki yeni iktidar yine Türkiye gemisinden çıkacak.

Adını da koyuyoruz:

Üreticilerin Milli Hükümeti!

ÖZGÜVEN GELDİ ZİHİNLER ÜRETİME DÖNDÜ

Korona virüsün beyne etkileri tıp çevrelerinin konusu. Bir etkisi tartışılmaz. Zihinler tamamen üretime döndü.

Sağlık malzemeleri, ilaç, aşı… Biz üretiriz!

Tedarik zincirleri koptu, ara malları içerde üretelim…

Tarım çok önemli, ekilmedik toprak bırakmayalım, mutlaka da yerli tohum kullanalım…

Örnekler çoğalacak, emin olabilirsiniz. Özgüvenin çok önemli koşulu, emperyalizmin kofluğunu görebilmektir:

“Güneşin doğduğunu nasıl görüyorsam, mazlumların emperyalizmi mahvedeceğini de öyle görüyorum” diyebilmektir.

Mahvoluyorlar, gözümüzün önünde eriyip gidiyorlar. Biz de o nispette kendimiz olabiliyoruz.

Bin yılların özgüveni geri geliyor.