23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ustalar mezarda ters döndü

Seyyit Nezir

Seyyit Nezir

Eski Yazar

A+ A-

Yıllardır şunu gevelediler: Edebiyata yapılacak en büyük kötülük ona politika bulaştırmaktır. Israrla şunu vurguladık: Politika dışında kalma çabası bir yutturmaca değilse eğer en hafifinden yanılsamadır. Bunun böyle olduğunu, söze gelince en çok benimsedikleri Ahmet Oktay’dan ta ilk gençliğimizde öğrendik:
“... bir yazar için hemen her olayın bir siyasal yanı vardır. Ve yazar istese de, istemese de, siyasanın tam ortasında yaşamaktadır. Bir partiye kayıtlı olsa da, olmasa da bu böyledir.
“... Köklü bir dünya görüşüne dayanan siyasal inanç, parti taktikleri ne olursa olsun, öz tavrından hiçbir şey yitirmez. Bu kokuşmuş dünya içinde bizi ve bütün insanlığı böylesine bir anlayış kurtaracaktır. ...
“Ahlaka bağlanan yazarın siyasadan korkması, bir noktada, gerçeklerden ve savaşmaktan korkması anlamına gelir. Bunun dışındaki her yargı, tarihin açıklığı ve gerçek yazarların tutumu karşısında, bir kendini aldatmadan başka türlü yorumlanamaz.” (Değişim Dergisi, 1962, S: 8)

KENDİNİ ALDATMA HAFİFLİĞİ
Postmodern dalga, sanatçıya tam da bu “kendini aldatma” tutumunu bilinçli olarak seçmeyi dayatıyordu. Sanat, özündeki siyasal yükü atınca yerine ne konacak? Elbette bu kez, emperyalizmin fısıldadığı siyasal eğilimler yüklenecek.
Devrimci sanatçı; insanı ve dünyayı gerçeklerle buluşturma, gerçekliği bireysel ve toplumsal bütün bileşkelerinde dönüştürme tutkusunu yitirdiğinde, hem an’ın hem tarihin dışına düşer. O zaman tarihin dümeni, emperyalist gericiliğin, Yeni Ortaçağ düzenbazlarının eline geçer. Onlarsa toplumun tüm dokularını her türlü güç ve zoru kullanarak bozar ve çürütür. Böylece özgürlük ve eşitlik görevinde yoğunlaşmış yaratıcı etkinliğin ve gerçekçiliğin yerini, günlük çıkar, boyun eğiş ve kölelik duyarlığını köpürten fantazyalar alır. Çok geçmeden varacağı durak sermayenin teksesli söylemidir.
Geçen hafta, bayram tatili süresince Aydınlık KültürSanat sayfalarında Özdemir İnce’yle bunları konuştuk. Şairliğinin yanı sıra siyasal ve sanatsal kültürünü ve birikimini her sözünde duyumsadık. Söylediklerini cesur, bilge ve devrimci bularak, getirdiği coşku dalgasının tüm sanat ve düşün dünyasında bir atılım başlatacağını umanlar oldu. Kimilerince, çok bilinen şeylerin bir daha vurgulandığı, köklü değişim ya da yenilenmeyi haber vermekten uzak kaldığı söylendi. Sanatçının dünyayı kendi merceğinden algılama yöneliminin tipik ama aşırı benci örneği diyenler de oldu. Söylediklerinin ad verilerek belirtilmesini istemeyenler yine çoğunlukta... Onlar için adları yapıtlarının üzerinde ya da ödül sonuçlarının hemen altında, emperyalizmle akortlu imza kampanyalarında, ha bir de antolojilerde bulunursa anlam taşıyor.

ZIRVADA TEVİL YA DA KABAHATTEN ÇİRKİN ÖZÜR
Antoloji demişken az duralım: Ucunda bir kertik ün ve bir tutam telif varsa, önünü ardını aramadan sayfalarında adını geçirme telaşı nasıl da kötü niyetlere güç taşıyıp telef olmaya götürüyor. Emperyalizmin dayattığı etnikçi ve cemaatçi politik tutumu bilime aykırı düşme pahasına kitaba yansıtarak, “Türkçe Şiir Antolojisi” terimini, “Türk Şiiri Antolojisi” terimine ikame ederken bilim ahlakına aykırı, dahası özrü kabahatinden büyük zırvaların tevil götürmeyişi nedeniyle bu ahlaksızlığa karşı çıkan Özdemir İnce, Türk şairinin aldatıldığını gerekçe gösterip şiirlerini Orhan Kahyaoğlu’nun antolojisinden noter huzurunda çekti.
Yaşayan şairler, kalmak mı zor gitmek mi kararsızlığı içinde kara kara düşünürken adlarını hangisinin lekeleyeceğini bir türlü kestiremiyor olabilirler. İyi ama bu ahlaksızlığın sineye çekilmesiyle, şiir mirasını devraldıkları ve dillerinden düşürmedikleri nice usta, mezarında ters döndürülmeyecek mi?