Üstüme düşeni yapıyor muyum?
G eçen hafta AKP’nin misyonunu tamamladığını, artık sadece kendisi için bir parti haline geldiğini; 12 yıldır yaptıklarının tam tersini yaparak ülkeyi ayağa kaldıracak öncülere görev düştüğünü yazmıştım. Ve tabi ihtiyacımız olanının da sadece cesaret olduğunu ifade etmiştim. Çok geçmeden iktidarın korkuyla Ceza Yasası’nda değişiklik arayışı, kendisi için iktidar olma tezinin teyidi oldu.
Yazıya değişik tepkiler geldi. Samimiyetinden hiç kuşku duymadığım bir tanıdığım da bana dostça bir uyarıda bulundu. İnsanımızın morale ihtiyacından bahsetti. Nazik bir şekilde bu konuda yazmamı telkin etti.
Bu önerinin ne kadar doğru bir tespit olduğunu daha sonra anladım.
İnsanın doğru karar verme ihtiyacı kadar kararlarının ardından inançla yürümesi çok önemli. Her ikisinin varlığı önce kendine güveni kazandırıyor. Özgüven böyle doğup gelişiyor. Bu içsel tutarlılık hali dışınızdakilerin güven duymasını da sağlıyor. Moral buradan neşet ediyor.
O halde kararlarımızla moralimiz arasında bağlantı olduğu açık.
ŞİKÂYETÇİ RUH HALİNDEN KURTULALIM
İnsanlar gibi toplumlar da zaman zaman yanlış, eksik kararlar veriyorlar ve bunun çöküntüsü bu kararlarda sorumluluğu olmayanları da kapsıyor. Bu da moralsizliğe yol açıyor. Tıpkı günümüzde yaşandığı gibi.
Moralsizliğin en önemli kaynaklarından birini de üzerine düşeni yapmaktan kaçınma oluşturuyor. Halinden şikâyetçi olup da bunu değiştirme gayreti göstermeyenlerin genel olarak moralsiz kişiler olduklarını gözlemledim. Çevrelerine de olumsuzluk yayarlar.
Demek ki moralsizliğin kökeninde doğru karar verme süreçlerinden yeteri kadar beslenememek yanında şikâyetçi ruh hali de önemli bir yer tutuyor.
Belki geçmişe odaklanıp kalmak da bezginliğe yol açıyor olabilir.
Yurtseverlerin (vatanseverliği aynı anlamda kullanıyorum) morallerini bozmaları için hiçbir sebep göremiyorum. Çünkü sadece yurtsever olmak bile başlı başına bir moralli olma halidir. Vatanseverlerin son yıllarda ülkenin içine sürüklendiği duruma ilişkin hiçbir sorumlulukları yoktur. Bu durumu tersine çevirebilmek için bir araya gelmeme konusu hariç. O halde moralli olabilmenin özünü şu nokta oluşturuyor: üstüne düşeni yapmak.
ZOR ZAMANLARIN BOYUN EĞMEZLERİ
Bakınız bir mücadele insanı olan Nelson Mandela bu konuda ne demiş: “İdeallerimizin, en tutkulu düşlerimizin ve coşkun umutlarımızın gerçekleştiğini görmeye ömrümüz yetmeyebilir. Ama esas olan bu değildir. Yaşadığımız sürece üzerinize düşen görevi yerine getirdiğinizi ve yanınızdakilerin beklentilerini boşa çıkarmadığınızı bilmek, başlı başına bir ödül ve görkemli bir başarıdır.” (Kendimle Konuşmalar, Optimist Yayınları, s.226 )
Milli, demokrat, laik, kalkınmada üretim ekonomisini esas alan ve zor zamanların boyun eğmezleri içinde barındıran özellikleri nedeniyle yeni bir umut ve moral kaynağı olarak gördüğüm Toplumsal Kurtuluş Öncüleri hareketine bu nedenle katıldım: üstüme düşeni yapmak.
Yurtseverleri bu harekete destek olmaya, üstlerine düşeni yapmanın huzuruna ve moraline sahip olmaya davet ediyorum.