Uyanın artık -(TAMAMI)
Aslında dün, Sevr’in yırtılıp atıldığı; Lozan’ın yazıldığı; kan, göz yaşı ile savaş meydanlarında kazanılan utkuların, diplomasi masasında taçlandırıldığı gündü.
Lozan’ı yazmak, “Lozan Zafer” değildi diyenlere bir şeyler söylemek gerekirdi ama içimden gelmedi.
Niye mi?
İşte nedeni.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Loğoğlu, TBMM’de yaptığı basın açıklamasında, “Suriye’deki gelişmelerin en önemli etkilerinden birinin, Türkiye’de halen içeriğini bilmedikleri çözüm sürecini sekteye uğratabilecek bir gelişme olduğunu ama Türkiye’nin de bu çözüm sürecinde elini çabuk tutması gerekir” diyerek endişelerini dile getirmiş.
Devlet adamı ciddiyeti
Anlaşılıyor ki, Sayın Genel Başkan Yardımcısının “süreç” konusunda hiçbir şikâyeti yok. Yegâne şikâyeti, içeriği bilmemesi ile ilgili. Ama bu arada da içeriğini bilmediği “sürecin” de başarıya ulaşacağından emin gözüküyor.
Suriye’deki gelişmelerden ise, içeriğini bilmediği sürece sekte vuracağı için rahatsız ve Türkiye’nin sürecin tamamlanmasında elini çabuk tutmasını istiyor.
Terör örgütü önünde diz çökerseniz, yani her şey terör örgütünün istediği gibi olursa, doğrudur; terör de biter, çözüm süreci de sonuca ulaşır.
Kuvayi Milliye’den başlayarak Kurtuluş Savaşı’nı verenler de, ülkenin bölünmesine sessiz kalsalardı, kimse ölmezdi, moda tabiriyle analar ağlamazdı. İtilaf Devletleri’nin ülkeyi istedikleri şekilde bölme planlarını “Barış Süreci” diye niteleyerek başarıya ulaşmasını temenni etselerdi, bizler bugün bağımsız bir milli devletin onurlu vatandaşları olamazdık.
İçeriği bilinmeyen ve hem de ülke bütünlüğü ile ilgili bir konunun desteklenmesi devlet adamı ciddiyetiyle bağdaşmaz.
Bir Meclis, bir Ana Muhalefet Partisi, hatta iktidarı oluşturan partinin bakanlarının büyük bir çoğunluğu “süreç” diye nitelenen ama anlaşılan o ki; ülkenin bölünmesine doğru hızla giden bir yol haritası hakkında Başbakan tarafından bilgilendirilmemekte, böyle bir saygı ne Meclise ne de muhalefet partilerine duyulmamaktadır.
Bunun nedeni olsa olsa verilen tavizlerin sonucunda ‘Büyük Kürdistan’ın kurulması, partilere yerleştirilmiş bazı görevliler dışında, büyük çoğunluk tarafından reddedileceği ve tepkiyle karşılanacağı korkusudur.
Aldığı kararlardan, uyguladığı politikalardan ötürü halkından çekinmeyen siyasetçiler, meclisi, siyasi partileri ve TBMM bilgilendirirler.
Bunun en çarpıcı örnekleri Cumhuriyet Halk Partisi tarihinde vardır.
İkinci Dünya Harbi sırasında, hep anti-demokratik olduğu söylenen tek parti döneminde, 4 Aralık 1943’te Kahire’de İnönü, Churchill ve Roosevelt ile bir araya gelirler; müttefiklerin Türkiye’nin kendi yanlarında savaşa girmesi isteğine bilinçli bir politakayla karşı koyan İnönü, Kahire dönüşü ayağının tozuyla önce partisinin yetkili kurullarını toplayıp onlara ve akabinde de TBMM’ye bilgi verir.
Bir ikinci, daha yakın tarihli örnek, Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında rahmetli Ecevit’in hem siyasi parti genel başkanlarına hem de TBMM’ye detaylı bilgi vermesidir.
Cumhuriyet Halk Partisi bu geleneğin partisidir.
En yeteneksiz yöneticiler
Suriye’deki gelişmeler Büyük Ortadoğu Projesi’nin temel amacı olan ‘Büyük Kürdistan’ın kurulmasındaki ikinci ayaktır ve fiilen gerçekleşmiştir.
Bundan sonra oyunun en can alıcı ve bizim içimizi acıtacak bölümü ise Güneydoğu Anadolu’nun, güneyimizde Irak ve Suriye’de oluşturulan Kürt bölgesiyle bütünleştirilmesidir.
Bir BDP milletvekili bu süreci açıkça “Türkiye’nin üç tarafı denizlerle, üç tarafı da Kürtlerle çevrilidir” diyerek ortaya koymuştur.
Bu sonuç, herhalde bizim için “istenilen sonuç” olmasa gerek.
Bunları yazdığımız zaman Cumhuriyet Halk Partisi’ni eleştiriyorsun diyor bazı kendini bilmez, köy yanarken taranan kahve misali, yerel seçimlerde mevki kapmak isteyenler.
Ülke bölündükten sonra, siz hangi makama gelirseniz gelin artık hiçbir kıymeti kalmayacaktır.
Türkiye’de bugün, siyaset kurumunu yönetenler, tarihinin en yeteneksiz ve en beceriksiz siyasal yöneticileridirler. Bu siyasal kadrolar kendiliğinden ortaya çıkmamış, bir planın parçaları olarak göreve getirilmişlerdir.
Bu ülkenin bölünmesine karşı olanlar hangi dünya görüşüne, hangi siyasi partiye mensup olursanız olun; eğer namuslu insanlarsanız, en az namussuzlar kadar cesur olmak, Lozan’ın yırtılmasına tepki vermek zorundasınız.
Bugün aramızdaki bütün ayrılılıkları, bırakıp bir bütün olmak zorundayız. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu milli devlet, Cumhuriyet tehlikededir, uyanın artık.