04 Temmuz 2024 Perşembe
İstanbul 24°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Uzay yarışında kim önde? Aya kim önce erişecek?

Uğur Güven

Uğur Güven

Gazete Yazarı

A+ A-

Dünyamız gittikçe daha fazla uzay çağına doğru ilerliyor. Evet dünyamızda ve özellikle ülkemizde ciddi bir ekonomik kriz var ancak uzay konusundaki bilim ve teknolojik ilerlemeler oldukça önemli; çünkü bu buluşlar ve teknolojiler çocuklarımıza ve torunlarımıza daha iyi bir dünya bırakabilir. Uzay teknolojileri bugün kullandığımız mikrodalga fırından tutunda, hastanedeki MR cihazına, cep telefonumuzdaki CMOS kameraya hatta tamiratta kullandığımız kablosuz tornavidaya kadar her alanda günlük teknoloji ve konforda rol oynuyor. Ayrıca birçok ilaç ve antibiyotiğin uzayda yapılan araştırmalarla yapıldığını da unutmamak lazım. Dolayısıyla uzay araştırmaları yapmak sadece dünyamızı ve evrenimizi keşfetmemizi sağlamıyor aynı zamanda daha konforlu ve daha güvenli bir hayat yaşamamızı da temin ediyor.

Dolayısıyla uzay teknolojilerine ve daha önemlisi 2030 yılından itibaren çok önemli hale gelecek olan uzay kaynaklarına erişim olmadan müreffeh bir toplum olmak pek mümkün değil. Kesinlikle demek mümkündür ki geleceğimizi sadece uzay teknolojileri ve yapay zekâ şekillendirecek.

Bu anlamda belki de en önemli yarışlardan biri uzay yarışı ve hatta daha önemlisi aya erişim için olan yarış. Bu konuda oldukça ciddi çabalar var ve her ne kadar ülkemiz bu yarışın içinde olmasa da bu yarışın sonuçları bizi de etkileyecek. Şu an için aya erişim konusunda erişim iki aks üzerinden gerçekleşmekte. İlk aksta Artemis Ay Programı ile 2025 yılında Aya bir erkek bir kadından oluşan iki astronot göndermeyi planlayan NASA var. Bu uçuşun başarılı olması durumunda bu uçuşun on yılın geri kalanında başka insanlı uçuşlar ile desteklenmesi bekleniyor. Hedef 2030 yılında bir Ay Üssünün temellerini atmak ve ayda sürekli olarak insanların bulunabileceği bir ekosistemi hayata geçirmek. Bu çerçevede ay üssünde bulunabilecek bir nükleer reaktör ile sürekli enerji sağlanması gündemde.

Bu proje için ABD, İngiltere ve birçok Avrupa ülkesi, Avrupa Uzay Ajansı, Kanada ve Japonya destek vermekte. Hatta İngiliz RollsRoyce firmasının bu tür bir ay üssü için çizilmiş planları mevcut. Şu ana kadar bu aksta aya sonda veya uzay aracı gönderebilen NASA, JAXA bir de ESA var. Diğerleri daha çok destek ve lojistik sistemleri üzerinde çalışıyor. Bu çalışmaların oldukça ciddi bir ekosisteme destek vermesi ve bu ülkelerde uzay ekonomisini büyütmesi ve reel ekonomiye de yansıması bekleniyor.

İkinci aks olarak Çin’in başını çektiği ve Rusya’nında destek verdiği Asya Aksı diyebiliriz. Çin Uzay Ajansı esasında diğer hiç kimsede olmayan bir şansa sahip. 2007 yılından bugüne kadar devam eden Chang’e misyonları. Chang’e adı Çin Ay Tanrıçası olan Chang’eden geliyor. En son altıncısı 3 Mayıs’ta fırlatılan uzay misyonu oldukça başarılı oldu ve Ayın Karanlık Yüzünden ilk defa ay parçalarının ve örneklerinin dünyaya getirilmesini sağladı.

Böylece 1957’de Sputnik uydusunun fırlatılmasıyla başlayan uzay çağında yeni bir döneme girildi ve ilk defa Ayın Karanlık tarafından toplanmış örnekler var. Biliyorsunuz Ayın sadece bir tarafı sürekli Dünya’ya dönük ve diğer tarafını bu yüzden göremiyoruz. Bu çerçevede oradan gelen örneklerle artık Ayın o tarafındaki jeolojik yapıyı daha net anlayabileceğiz. Bir diğer önemli bir avantaj olarak ise Chang’e 3 uzay sondasıyla ve diğer Chang’euzay sondalarıyla Ayın çok kapsamlı bir haritasının çıkarılmış olduğu biliniyor hatta Çin Uzay Ajansı geçenlerde bir Ay Atlası bile yayınladı. Şu an ABD dahil kimsede bu kadar kapsamlı bir harita yok. Ayrıca haritanın Ayın mineral varlıklarınıda kapsadığı biliniyor.

Rusya biliyorsunuz en son 2023’te Luna 25 adında bir uzay sondasını aya fırlatmıştı ve başarısız olmuştu. Bu çerçevede Rus Uzay Ajansı daha çok Çin Uzay Ajansına bu ay projelerinde destek veriyor ama öncü kesinlikle Çin. Çin’de tıpkı ABD gibi başka ülkeleri kendi aksına davet etti ve birkaç ülkeninde bu aksa katılması bekleniyor. Çin’de 2030 yılından itibaren kendi Ay üssünü kurmayı planlıyor.

Her ne kadar NASA ile işbirliği yapsa da bu konuda üçüncü bir oyuncuda Hindistan. Son yıllarda Hindistan birçok ülkenin başaramadığını başararak muhtelif uzay projelerinde öncü olmuş durumda. Kendi nükleer reaktörleri, uçak gemileri, nükleer füzeleri ve Güneş Sistemine rahatça ulaşabilen uzay programı olan Hindistan oldukça ciddi çalışmalar yapıyor. 2023 yılında Chandrayaan 3 misyonuyla dünyada Ayın Güney Kutbuna ulaşan ilk ülke oldu. Zaten Chandrayaan-1 misyonuyla 2009 yılında Ayda su bulunduğunu ilk Hint Uzay Ajansı keşfetmişti. 2013’te Mars’a ilk sonda gönderen Asya ülkesi oldu.

2023’te Güneşe gönderdiği Aditya L1 sondası ile güneşimiz hakkında halen veri topluyor ve 2025’te gerçekleşmesi beklenene Solar Maxima yani artmış güneş aktivitesi içinde veri toplamaya devam ediyor. Gelecek yıl Venüs’e kendi sondasını göndermeyi de planlıyorlar ve 2026 yılında Aya iniş yapıp Aydan örnek getirecek bir uzay aracıda tasarlanıyor ve test aşamasına geçmek üzere. Yani kendi aksında Hindistan’da Ayla ilgili erişimi olan bir ülke ve çok ciddi çalışmalar yapıyor.

Özellikle Ayda bulunan Helyum 3 gibi kaynaklar enerji üretimi için oldukça önemli. Ayda kalıcı bir üs kurulması demek Ayın Kaynaklarının kontrollü bir şekilde çıkarılıp kullanılmasına da zemin hazırlıyor.

Ayrıca Ayda kurulacak bir üs başka gezegenlere veya asteroitlere fırlatma yapmak için de oldukça ideal. Hatta uzay da bulunan kaynaklara erişimin en önemli noktası diyebiliriz. 2040 yılından itibaren bu uzay kaynaklarına normal bir erişim olması ve bu kaynaklarının çıkarılabilir ve kullanılabilir olması bekleniyor.

Tabi bunca uğraş içinde bilim ve teknoloji AR-GE’sinden elde edilen sonuçlarda oldukça ek bir avantaj sağlayacak. Özelikle enerji dönüşüm alanında Ayla ilgili uzay teknolojileri sayesinde ciddi bir atılım bekleniyor. Bunlara ek olarak Robotik ve Yapay Zekâ konusunda da uzay çalışmalarının ciddi katkıda bulunması bekleniyor. Peki siz kendinize lütfen sorun. Biz kendi coğrafyamızda oldukça önemli bir ülke olarak bu yarışın neresindeyiz ve acilen neler yapmalıyız?

Uzay Yapay zeka NASA Çin Rusya