22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Vahdettin’i hatırla!

Mustafa Mutlu

Mustafa Mutlu

Eski Yazar

A+ A-

Cumhurbaşkanı’nın laikliği, “Devletin, tüm inanç gruplarına inançlarını yaşama hususunda eşit mesafede olduğu sistem” diye çarpıttığı gün, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi görünürde Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ama aslında AKP zihniyetini mahkum etti:
Cemevlerini ibadethane olarak tanımayan Türkiye’yi suçlu buldu ve AKP hükümetinden bu sorunu artık çözmesini istedi...
***
Yani; neymiş?
Recep Tayyip Erdoğan’ın “uyduruk” tanımına göre bile Türkiye’de laiklik ayaklar altına alınmış!
Çünkü Erdoğan, laikliği “Devletin tüm inanç gruplarına eşit mesafede durduğu sistem” olarak tanımlıyor ama AİHM, Türkiye’yi “Alevi yurttaşlarımıza bu hakkı kullandırmadığı için” onu ve yönetimini mahkum ediyor!
***
Kaldı ki... Laiklik, sadece inananları değil; inançsızları da kapsar!
İnananlar eşit de...
İnanmayanın başı kel mi?
İnanmadığı için milyonlarca insanı asalım mı? Yoksa sürgüne mi gönderelim?
Eğer “Onların başı kel” diyorsanız; yani herkesin ille de “bir dine mensup olmasını” şart koşuyorsanız, bunun adı ne laikliktir, ne de demokrasi...
Dinci faşizmdir!
***
Recep Tayyip, bütün kavramların içini boşaltıp kendi inancına ve çıkarına göre yeniden yazıyor ama bu numarayı bir kısım cahil ve kandırılmış AKP seçmeninden başka kimse yemiyor!
Çünkü onun yozlaştırdığı bütün kavramlar, on binlerce yıllık kavgalardan damıtılarak yazıldı.
Örneğin onun sadece “örtünme ya da AKP’ye oy verme özgürlükleri” olarak gördüğü demokrasi için milyonlarca insan can verdi.
Özgürlük sözcüğünün her harfi için binlerce savaş yapıldı.
Sosyal haklar, yüzbinlerce işçinin toplamda milyonlarca gece sabaha kadar yaptığı grevlerle söke söke alındı.
Hukukun üstünlüğü için, zorbalara karşı yüzlerce destan yazıldı.
Laiklik için, Vatikan çökertildi, Vatikan!
Sen şimdi kalkacaksın, işine ve çıkarına geldiği gibi hüküm vereceksin...
***
Başka ülkelerdeki, hukuk, demokrasi, sosyal haklar ve özgürlük kahramanlarını bilmem ama...
Mustafa Kemal’i hortlatırsın arkadaş; bu gidişle...
Sıkıyorsa, o zaman ona anlatırsın, “Laiklik şöyledir, böyledir” diye!
Kendisine ait çiftliğe kaçak saray yaptırmana bile ses çıkarmadı ama...
Bu kadarı onu hortlatır.
Mavi gözleri öyle bir parlar ki; nereye kaçacağını şaşırırsın!
***
Sakın, “Olmaz” deme...
Vahdettin’i hatırla; yeter!

KOCASAKAL!
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Kocasakal bu akşam saat 21.00’de Ulusal Kanal’da canlı olarak ekrana gelecek olan Kral Çıplak’ta konuğum olacak...
Laikliğin anayasadan çıkarılması tartışması başta olmak üzere bir çok önemli gündem maddesini yorumlayacak...
Yani... Ülkedeki ve dünyadaki bütün “çıplak kral”lara giydirecek!
Bence... Kaçırmayın!

SÖZ SİZDE (156+299)
Abdullah Gül ‘e sormaya devam ediyoruz. Söz sırası Süleyman Balcı’da:
“Abdullah Bey ...
Huber Köşkü ile ilgili olarak size yöneltilen soruları hiç ciddiye almadığınızın farkındayız. Bugün için haklısınız ve hatta hiç kuşku yok ki içinizden belki de şöyle düşünüyorsunuz:
‘Bu ülkede Oslo, Habur, Dolmabahçe kepazelikleri yaşandı. Vatana ihanet suç olmaktan çıkarıldı. Ülkenin bir bölgesinin egemenlik hakları bir terör örgütüne devredildi. Bunun sonucunda bu bölge terör örgütünün silah deposu haline getirildi. Şimdi bu isyanın bastırılması için verilen mücadelede yüzlerce şehit verilmesine siyasal iktidar olarak biz sebep olduk. Anayasa’yı belki de her gün ihlal ediyoruz. Evet; bunları biz yaptık ama yargıyı da o denli siyasallaştırdık ki, biz her ne yaparsak yapalım, yargının artık bizden hesap sorması söz konusu bile olamaz... Hiç kimseye de yaptıklarımız hakkında açıklama filan yapmak zorunda değiliz.’
***
Abdullah Bey...
Size sağlıklı ve uzun bir ömür diliyoruz.
Keserin de sapın da döneceği ve bu yaptıklarınızın hesabını bir gün vermek zorunda kalacağınız günleri görmeniz için...”

GÜNÜN SORUSU
ABD’de tutuklanan Reza Zarrab ilk kez çıkarıldığı mahkemeye, ayakları zincirli halde getirilmiş... Sorum bir zamanlar Zarrab’a, “Kimse sana dokunamaz. Gerekirse önüne yatarım” sözü veren İçişleri eski Bakanı Muammer Güler’e:
O zincirleri sen de ayaklarında hissettin mi?

Bu sıralama yanlış...
Freedom House'un her yıl yaptığı Dünya Basın Özgürlüğü sıralamasında altı basamak birden gerileyip 199 ülke arasında 152’inci olmuşuz.
Brundi ve Gambiya ile birlikte “basın özgürlüğünde en çok kan kaybeden” üç ülkeden biri olmuşuz...
Avrupa ‘daki 42 ülke arasındaki yerimiz ise; söylemesi ayıp, sonunculuk!
Ancak; iddia ediyorum... Bu sıralama yanlış...
Çünkü bu araştırma sadece tutuklanan, şiddet gören, sınır dışı edilen gazeteciler ve yayın yasağı getirilen haberler dikkate alınarak yapılmış...
İşten attırılan, bizzat Cumhurbaşkanı tarafından “yargısal taciz”e hedef yapılan, manevi tazminat bombardımanına tutulan, yani “yazamaz” hale getirilen gazeteciler, yazarlar dikkate alınmamış...
İddia ediyorum; bir de bunlar eklenirse, dünyadaki 199 ülke arasındaki yerimiz son üçten biri olur!

GÜNÜN İSYANI
Hani Erdoğan, Türk tipi başkanlık, Türk tipi laiklik, Türk tipi demokrasi diye bir şeyler icat edip duruyor ya... İşte; onun bu icatları, sonunda 14 yıldır kendisine her türlü desteği veren Avrupa Birliği’ni bile isyan ettirmiş... AB Komiseri Johannes Hahn, “Türk demokrasisi diye bir şey yok, demokrasinin tanımı tektir” demiş... Benim isyanım da onun temsil ettiği AB’ye:
Tamam “Türk tipi demokrasi” diye bir şey yok ama “Avrupa tipi iki yüzlülük ve kalleşlik” diye bir şey vardır; değil mi?