23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Vahim bir tablo

Şahin Mengü

Şahin Mengü

Eski Yazar

A+ A-

Tayyip Erdoğan’ın Nükleer Güvenlik Zirvesi nedeniyle yaptığı ABD ziyareti öncesinde en çok konuşulan konu, başkan Obama ile görüşüp görüşmeyeceği idi. Bu görüşmenin ayak üstü mü yoksa başa başa mı olacağı ön plandaydı. Yani toplum olarak daha çok Türk Amerikan ilişkilerinin magazini ile meşguldük.
Gerek iç basında ve gerekse dış basında yapılan yayınlarda Türkiye “ricacı ülke” konumunda gösteriliyordu. Burada esas olan Tayyip Erdoğan’ın durumu değildir, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin saygınlığıdır.
Saygınlığınızdan fedakarlık edip “ricacı ülke” konumuna düştükten/düşürüldükten sonra artık karşılaşacağınız her türlü davranışı kabullenmek zorundasınızdır.
Görüşmelerin nasıl geçtiği konusunda ilk etapta taraflar alışılmış basmakalıp sözlerden fazla bir şey söylememişlerdi.

BÜYÜK AĞABEY NASİHAT ÇEKTİ
Görüşmelerin Tayyip Erdoğan açısından nasıl geçtiği, Amerikan yönetimi tarafından basına dağıtılan fotoğraflar ile Başkan Obama’nın yaptığı basın toplantısında kendisine sorulan bir soruya verdiği yanıtla bütün çıplaklığı ile ortaya çıktı. Bir gazeteci basın toplantısında lafı uzatmadan, eveleyip gevelemeden Obama’ya soruyor.
“Sizce Erdoğan otoriter mi?”
Obama bu soruya “hayır” demiyor. NATO üyesi olarak Türkiye’nin öneminden ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile geçmiş yıllarda yürüttüğü verimli işbirliğinden söz ettikten sonra şunları söylüyor:
“Ancak şu da doğru ki- ve kendisine doğrudan söyledim, bir sır değil- Türkiye’de beni kaygılandıran bazı eğilimler var. Ben basın özgürlüğüne, din hürriyetine, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye kuvvetle inanıyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın demokratik süreç yoluyla üst üste seçildiğine kuşku yok. Fakat basına karşı almış oldukları yaklaşım Türkiye’yi çok kaygı verici bir yola sokabilir... Onlara öğüt vermeyi sürdüreceğiz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, demokrasi sözü vererek iktidara geldiğini hatırlattım. Türkiye tarihsel olarak derin İslami inancın modernlik ve giderek artan açıklıkla bir arada yaşadığı bir ülke olmuştur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a peşinden gitmesi gereken mirasın, bilgi edinmenin baskı altına alınması ve demokratik sonlandırılması yerine, bu olduğunu söyledim...”
Yani Obama Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na, basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, inanç özgürlüğü hakkında “öğüt veriyor” yani büyük ağabey edasıyla “nasihat çekiyor”.
Tayyip Erdoğan, Obama’nın açıklamalarını duyunca üzüldüğünü, söyledi. ABD hemen bir açıklamayla Tayyip Bey’e, “Başkan Obama sözlerinin arkasındadır” diye cevap verdi.
Recep Tayyip Erdoğan’ın karşılaştığı bu tablo bir Cumhurbaşkanı açısından çok vahim bir tablodur. Bu Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na yakışan bir tablo değildir.
Gezinin kısa özeti Türkiye hiçbir konuda ABD’den beklediği desteği alamamış, tam aksine bir de “nasihat” dinlemiştir.
Siz bakmayın bazı gazetecilerin, gezinin ekonomik ayağı çok başarılıydı dediklerine, bu tamamıyla siyasi başarısızlığı örtme çabasıdır.
Durumun Tayyip Erdoğan açısından, olayın böyle gelişeceği daha ABD’ye ayak bastığı anda kendi Dışişleri Bakanı tarafından karşılaşılınca anlaşılmıştı.
90 yıllık enkaz dönemi dedikleri süreçte Türkiye hiç böyle vahim bir tablo yaşamamıştı.