Valilikte iki tarz
Kimi valiler, ‘nereden çıktı bu iş’ dercesine mesaisine başlıyor ve halkı ‘vukuat çıkarmaya hazır topluluk’ olarak gördüğü için zamanını bürokratik işlerle dolduruyor. Devleti temsil etmenin ağır sorumluluğunu kaldıracak yapıda olmadıkları kibirlerinden belli oluyor. Çalışma arkadaşlarını dahi buyurgan ve hoyrat tutumlarıyla bezdiriyorlar. Böyle valilerin makam odasındaki işleri hiç bitmiyor!
Bir de halkçı valilerimiz var. Makam odalarını olabildiğince az kullanıyor. Mesaisini çarşıda, pazarda, sokakta, stadyumlarda geçiriyor. Garibanı görünce gözleri doluyor. Devlet olanaklarını ihtiyacı olana hasrediyor. Torpil isteyene kaşlarını çatıyor. Üretime odaklanan valileri de son dönemde görmeye başladık. Hamza Aydoğdu’yu Aksaray Valisi’yken bir grup gazeteciyle iki hafta önce ziyaret ettik. Odasının ortasına şehrinde yetişen mahsulleri koymuş. “Tüm valilik yöneticilerini üretime yönlendirmek istedim, gözlerinin önünde olsun ki hırslansınlar.” dedi.
İstanbul Valisi Davut Gül, ‘alkol genelgesi’ sebebiyle birkaç gündür sosyal medyada linç edilmek isteniyor. Gerçeği Aydınlık’ta yayımladık. Vali muhtarlarla toplantılar düzenleyerek sorunları öğrendi. Sığınmacı konusu, dilenci baronları ve İstanbul’un parklarını işgal eden sarhoşlar dile getirilen ortak konulardan birkaçıydı.
Gül, ‘Kayıt dışı bir tane göçmen olmayacak’ dedi ve yaygın bir taramayla tespit edilenleri hızla şehir dışına çıkarmaya başladı. Bu sırada onlarca göçmen kaçakçısı gözaltına alındı. Hemen ardından 2 bin dilenci sokaklardan toplandı. Dilenci baronları şokta. Alkol genelgesi de aslında bir hatırlatmadan ibaret. İddia edildiği gibi yeni yasa ve karar yok. Sadece 4250 sayılı kanunun tavizsiz uygulanacağının ilanı...
Önemli noktanın altını çizelim: Vali, şehri muhtarlarla yönetmeye başladı. Sözde Atatürkçü, içki masasında yaşayan sorumsuz, yaygaracı, lümpen takımı, kendi yarattıkları gürültüden dolayı işte bu gerçekle buluşamıyor.