Vatanın yoksa zaten ölüsün
Suriye ve Arabi âlemin en meşhur tiyatro ve sinema yıldızı Ğawwar El-Tawşi lakabıyla bilinen Dureyd El-Lahham. Güldürürken düşündüren, hazin, acınası ve kahredici durumunuza kahkahalar atarken gözlerinizden akıtmayı başardığı yaşlarla felsefe ağacınızı besleyen, söylem ve eylemleriyle örnek alınası adam gibi insandır. Kendisini, ailesini yakinen tanıma fırsatım oldu. Öğretmen kızı, 7 sene Suriye tarihi üzerine ders verdiğim okulda meslektaşım, torunları öğrencilerimdi. “Çok meşhursunuz. Bütün Arabi ülkelerde aranan bir sanatçısınız. Ancak siz Suriye’yi terk etmek yerine, savaş ve her türlü sıkıntılar içinde yaşamayı seçtiniz. Neden?” sorusuna cevaben; “Evladım! Anneniz hasta düşse, saldırıya uğrasa, sıkıntılar yaşasa, evinde yangın çıksa, hastalığını gidermek, sıkıntılarını azaltmak, saldırıyı püskürtmek ve evini saran, yakan ateşi söndürmek için onun yanında mı kalırsınız, yoksa sırtınızı dönüp gider misiniz? Vatan anadır! Ve biz evlatları olarak hasta, sıkıntılı, saldırıya maruz kalmış ve yanan anamız, vatanımızın yanında olmayı ve kalmayı seçtik.” demiş ve o koca çınar anası vatanı, Suriye için hüngür hüngür ağlamış ve herkesi ağlatmıştı.
PROPAGANDA FİLMİNE İLHAM KAYNAĞI OLAN FİLM
Dureyd Bey’in senaryosunu yazdığı, başrolde oynadığı “Kasek Ya Vatan-Şerefine Vatan”, vatanın önemini ve sevgisini anlatır. “Ğarbistan-Şarkistan, Batıstan-Doğustan” filminde iki ayrı devlette (Suriye-Lübnan) yaşamak zorunda kalan aynı halktan bir vatandaş, iki sınır arasındaki tampon bölgede pasaportunu kaybeder. Bu sebeple ne gitmek istediği yere alınmaktadır ne de geldiği diyara dönebilmektedir. Bunun sonucunda tampon bölgede kendi kulübesini inşa eder. Her iki Arabi ülke sınır devriyelerinin kendisine çıkardığı zorluklar işlenir. Cevabı tampon bölgeye sınır çizmek ve her iki ülke askerinin buraya ayak basmamasını talep eder. Tampon bölgede artık kendi devletini inşa etmiştir. Zaman içinde, aynı dili, kültürü, tarihi, coğrafyayı, hüznü ve sevinci paylaşan akraba olan her iki taraf aslında kendi aralarına ördükleri sınırın saçmalığını idrak etmeye başlar. Bu senaryonun Kemal Sunal ve Metin Akpınar’ın oynadığı “Propaganda” filmine ilham kaynağı oluşturduğu aşikâr.
“BİZE SADECE BİRAZCIK ONUR, ŞEREF, HAYSİYET LAZIM”
İsrail askerleri Katar Merkezli El-Cezire TV’nin kadim muhabiri Filistinli bir kadını tasarlayarak katlettiler. Babasının arkasına saklanmış olan çocuk ve babasını, tüm yalvarmalarına rağmen, tasarlayarak öldürdüler. Tasarlayarak katlettikleri gazeteci, öğretmen, mühendis, doktor, ambulans şoförü, sağlık çalışanları, çocuklar, yaşlılar, kadınların sayısını hafızalarımızda tutamaz olduk. “Cennetteki Babamla Filistin Sohbetleri” adlı tiyatro eserinde özelde Filistin genelde Arabi Âlemin içinde bulunduğu hazin durumu sahneler; Vefat etmiş babası seslenir. Evladı (Dureyd El-Lahham) şaşkın ve korku içinde.
Gerçekten sen misin baba?
Evet, benim evladım.
Nereden arıyorsun?
Şehit nerede olur?
Bilmem ki! Hiç şehit olmadım!
Cennette olur Evladım. İnşallah sen de bu mertebeye erişirsin!
Baba! Sen neden şehit oldun ki? Ne işin vardı bu sanatta?
Vatan için evladım. Unuttun mu?
Unutmuştum. Evet Vatan içindi!
Baba, cennet güzel bir yer mi?
Evet muhteşem bir yer! Ancak cennet bile Vatanın yeri ile kıyaslanmaz.
Söyle bakalım! Uğruna şehit düştüğümüz değerlere ne oldu? Vatan nasıl?
Vatan iyi durumda.
Senden sorularıma somut cevaplar istiyorum.
Buyurun baba sor!
Arapların birliği ne durumda evladım?
Bu konuyu tedavülden kaldırdık Baba.
Oh hamd ve şükürler olsun. Yani tek millet tek devlet oldunuz?
Tabi ki, mesela bugün Irak Bağdat’ta kahvaltı yaptım, Sudan Hortum’ da öğle yemeği yedim ve şimdi seninle Dubai’den konuşuyorum.
Hudutlar ortadan kalktı mı diyorsun?
Hudutlar sadece haritada kaldılar!
Peki Hürriyet?
Ellerinden öper!
Yani hapishaneler boşaldı mı?
Sadece cürüm işleyenler için var! Boşalan hapishaneleri okullara, hastanelere dönüştürdük!
Aferin size evlatlarım bravo!
Peki adalet ne durumda?
Adalet mi? Baba! Bizdeki adaleti, nizamı seyretsinler diye yabancılar tee uzak diyarlardan geliyor. Allah inandırsın, herkesin seyrettiği sinema olduk!
Peki ekonomik durumlar iyileşti mi?
Çok iyi durumdayız Baba. Dert etme! Fakirimiz yok, muhtacımız yok. Herkese yeterince konut, aş, eğitim, iş, sağlık hizmeti fazlasıyla var. Devletin şefkatli eli herkesin üzerinde.
Evladım çok önemli bir konu var sormaya çekiniyorum; Filistin ne oldu? Özgürleştirdiniz mi? İşgalden kurtardınız mı? Arap Vatanı kucağına geri döndü mü?
Bu soru onlarca yıl süren mücadeleden sonra sorulur mu?
Aferin size. Kutluyorum. Demek ki artık mültecimiz, ülkesi dışında kamplarda yaşayanımız, sürgünde olanımız kalmadı? Doğru mu?
Peki, Yahudilere ne yaptınız?
Onları ne yapmalıyız Baba?
Seçim hakkı tanıyınız! Bizimle birlikte kardeşçe, edebiyle yaşamak isteyen hoş gelir sefalar getirir. Arabi medeniyetinde affetmek, hoşgörü ve gönül kazanmak esastır. Bir devlet çatısı altında vatandaş olarak birlikte yaşarız. Bunu istemeyeni de geldiği ülkeye gönderin.
Peki evladım herhangi bir eksiğiniz, ihtiyacınız var mı?
Yok Baba! Her şeyimiz var! Peynirin, ekmeğin, sebzenin, meyvenin, etin, tavuğun, balığın, arabanın, evin her türlüsü var. Bize sadece birazcık onur, şeref, haysiyet lazım Baba!
HER ŞEYİMİZ OLABİLİR AMA ÖNCE VATAN GEREK
Evet her şeyimiz olabilir. Ama bize en çok vatan gerek. Bu vatanı idare eden onurlu, haysiyetli, liderler lazım. Velid Muallim “Öğretmen doğdu veya bir öğretmenin oğlu” manasındadır. Suriye’nin Dışişleri Bakanıydı. 16 Kasım 2020’de 79 yaşında Hakkın rahmetine kavuştu. Ölümünden takriben 6 sene önce 27 Ağustos 2014’te “Davutoğlu El-Muallimi Örnek Alsın” yazısını yayımlamıştık. Muallim’e, "Bir politikacıda olması gereken ilk ve en büyük haslet nedir?" diye sormuştum. "Vatan ve insan sevgisi. Çünkü Vatan namustur ve namusunu kaybedersen insan olmaktan çıkarsın. Vatanın varsa bir kez ölürsün yoksa zaten ölüsün." demişti.