15 Ocak 2025 Çarşamba
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Vedaların ardından

Güneş Batum

Güneş Batum

Site Yazarı

A+ A-

Bir veda haberi düştü ekranlara.

Tiyatro sanatçısı Bedia Ener’in hoşça kalın demesiyle.

Yaprak dökümü adeta.

Geçen hafta da bir vedanın ardından bir hatıramı paylaşmıştım bu köşede.

Yıllar öncesinden bugüne unutulmamış olan.

Öyle ya,

on binlerce insanın bitmek tükenmek bilmeyen sevgisi ile,

soğuk havaya, yağan yağmura aldırmaksızın yine on binler yolcu ediyordu onu.

Halka mal olmuş ve bu kadar sevilen bir ismin ardından,

hem gençlik yıllarımda onun denk geldiğim bir konserini,

hem de gönüllerde yer almanın,

o gönüllere verilen değerle ne kadar ilgili olduğunu anlatmak istemiştim.

Vay sen misin yazan !

Arabeskin devrimciliğe sığmadığını söyleyen mi ararsınız,

arabesk, toplumun geri kalmasının sebebidir diyen mi,

sen müzisyen değilsin,

anlamazsın demeye getiren mi,

üstelik ben müziğinden değil,

halkın yüreğinde yer almasından bahsetmiştim; hepsi bu kadardı.

Ama bazı yüreklere sevgisizlik öyle bir sirayet etmiş ve modernite belasına öyle bir kapılmışlar ki,

gözleri var, bakıyorlar ama görmüyorlar.

Kulakları var, işitiyorlar ama duymuyorlar.

Kalpleri var, atıyor, ama hissetmiyorlar.

Ellerinde bir şablon.

Eğer o şablona uymazsan,

Ya o’cusun ya da bu’cu.

Modern ama medeniyetin ferasetinden mahrum bu zihniyet,

yıllardır küçümser durur milleti.

İçinden çıkıp geldiği toplumu yok saymakla kalmaz,

o çok önemsedikleri batı dünyasına benzemek için çırpınır dururlar.

Oysa bilmezler ki, insanoğlu nereye giderse gitsin gölgesinden kaçamaz.

Bunca kelamı edince sanılmasın ki batı müziği karşıtıyım. Bilakis,

Beethoven’ın yeri ayrıdır, bazen de Vivaldi, mesela.

Feyruz’un sesinden Li Beyrut şarkısını kaç kez dinler de bıkmaz insan.

Nusrat Fateh Ali Khan.

Nusrat Fateh Ali Khan deyince de, Jan Garbarek.

Ne güzeldir onların albümleri.

Ayıptır söylemesi,

Hint Okyanusuna açılan güzel ülke Umman’da Tom Jones konseri izlemişliğim de vardır.

İyi ki gitmişim dediğim Neşet Ertaş konseri de.

“İzniniz olursa ceketimi çıkarabilir miyim” diyerek utana sıkıla seyircisinden izin isteyen Neşet Ertaş’ın sahnede nasıl da büyüdüğüne bizzat şahit olmuştum.

Ferdi Tayfur konseri de böyleydi işte.

Bir tevafuktu belki de,

beni o konsere denk getiren.

Binlerce yüreğin ortak dilini duymamı,

o sevgiye ortak olmamı sağlayan.

Neşet Ertaş Arabesk Ferdi Tayfur Umman
Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları