Vedasız vedalar
Henüz üniversite öğrencisiyim o yıllar.
Mimarlığı sadece bir meslek değil,
tüm yaşama uyarlanabilen bir hayat tarzı gören,
rahmetli Prof. Dr. Atilla Yücel’in dersindeyiz.
Hepimizin çok sevdiği bir hoca.
Ders biter ama hocamızın yanından zor ayrılırdık.
O gün yine öyleydi, herkes etrafında.
Çantamı toparlamış sınıfın arka kapısından çıkarken,
“Güneş seninle bir şey konuşacağım odama bi uğra” diye sesleniverdi.
Projemle ilgili ilave bir şeyler söyleyecek diye düşündüm.
Çünkü öğrencilerine ders saatleri dışında da
vakit ayıran bir akademisyendi.
Meğer bambaşka bir sebeple beni odasına çağırmış.
Büyük bir medya grubunda çıkarılacak mimarlık dergisi için
eli kalem tutan,
röportaj yapabilecek,
mimarlık öğrencisi aranıyor,
rahmetli Atilla hocam da beni öneriyordu.
Halen düşünürüm,
yazmayı sevdiğimi nereden nasıl anlamıştı diye.
İyi bir akademisyen olmasının
en önemli sebeplerinden birisi
mesleki başarısı kadar
öğrencilerini iyi analiz edebiliyor olmasından da kaynaklıydı elbette.
İşte böylece başladı benim medya serüvenim.
TASARIM KATI
Üst katta iki ufak odaydı bizim dergi için ayrılan alan.
Koca bir kat, yarısı yemekhane ama diğer yarısı adeta tasarım katı.
Çünkü salonun büyük bir kısmı
kadrosu da kalabalık olan karikatür dergi grubuna aitti.
O yıllarda gazeteler
holdinglerin adeta birer
yan kuruluşu gibi olmamış
dijital dünya bizleri bu denli
ele geçirmemiş ve
idealizm henüz tükenmemişti.
Gazeteciler arasında
o tarihlerde de siyasilere ya da
bürokratlara yakın olanlar yok değildi ama
bunlar azınlıkta kalırdı ve
medya bu denli ayrışmamıştı.
Güzel günlerdi.
İşte o güzel günlerde
kimi kez röportajlar yapar
kimi kez de reklam toplarken
en sevdiğim dostlarım da
aynı katta olduğum karikatürist arkadaşlardı.
Hayran kalırdım onlardaki bu yeteneğe.
Sadece Allah vergisi çizim yeteneklerine değil,
adeta birer yaşam filozofu gibi olup,
nasıl da iyi gözlemler yapar ve
bizlere de kolayca aktarırlardı.
Bazılarının da yanına daha sık uğrardım.
İşte onlardan birisi de,
çoğu kez bir abi yerine de koyduğum Musa Gümüş olurdu.
GÜLE GÜLE MUSA GÜMÜŞ
Son günlerde ardı ardına zamansız vedaları duyarken
bir acı haber daha aldım.
Dünya çapında bilinen
birçok uluslararası ödülün sahibi,
karikatür ve çizgi dünyasının güzel insanı
Musa Gümüş de ayrılmış aramızdan.
Tam bir kalem emekçisiydi.
Güleryüzü, sakin ve dingin hali sizi de etkiler
telaşlı ya da sinirli olsanız bile
sakinleşirdiniz.
Portekiz’de anıt haline getirilen karikatürü,
geride bıraktığı yüzlerce
hatta binlerce eseri ile
hiç unutulmayacak,
biliyorum.
Ama bu vedası öyle erken ve beklenmedik ki,
ailesi, öğrencileri
tüm sevenleri kadar
eminim karikatürleri de onu çok özleyecek.
İlk gençlik yıllarımı andığım bu satırları yazarken
bir kez daha fark ettim ki,
hız çağının çarkında kolayca kaptırıyoruz kendimizi ve
dostlarımızı, sevdiklerimizi
hatta kendimizi ihmal ediyoruz.
Akıllı telefonlar,
gündelik telaşlar arasında
birbirimize dijital dünyada
hani birer de emoji bıraktık mı
yetiyor sanıyoruz.
Hele bir de
aramayı da yarına bıraktığımızda
belki de,
bir daha hiç ulaşamıyoruz.
Çünkü zaman hiç beklemiyor ve
ölüm çok yaman.