22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Vekalet Savaşları’ çıkmazı üzerine

Ekrem Kahraman

Ekrem Kahraman

Eski Yazar

A+ A-

Bir baba 16 yaşındaki kızını öldürdü. Sebep: kızının bir erkek arkadaşıyla fotoğrafını görüp aşırı öfkelenmiş olması. Gece eve alkollü gelen baba eşiyle girdiği tartışma üzerine silaha sarılınca araya giren 15 yaşındaki oğul o kargaşada babasının “katili” olup hayatı kararıyor. 20 yaşındaki Konyalı Kadir üniversiteye gireceğim derken birden hapishaneye giriyor. Sebep: yolunu üzerindeki bir parkta birbiriyle alenen harp eden karı kocanın arasına girmiş olması. Yine Konya’da evli ve iki çocuk babası 37 yaşındaki kamyon şoförü maddi sıkıntılar nedeniyle intihar etti.

Benzer daha ne aile ve insanlık faciaları vb. Vb. Vb. Vb?

Doğrusu ya Cumhuriyet Türkiye’si, vazgeçtim siyasi kutuplaşmadan kadın - erkek, karı - koca, baba - oğul, haklı - haksız, yoldan geçen - geçmeyen, parkta birbirine girmiş ile yoldan geçen vb. sürekli birbiriyle çarpışan öfkeli tarafların arasındaki büyük toplumsal savaşın tam ortasında.

Böylesi, büyük bir insani toplumsal kültürel çöküş sürecinin öteki yüzüne çöreklenmiş merkez televizyon kanalları ise sanki bu çöküşü daha da körüklercesine sözüm ona “Fetö’nün siyasi ayağı” didişmeleriyle meşguller. Sonuç: didişme, dalaşma, zihinsel, ideolojik ve siyasal körleşme...

Hiç kimse kusura bakmasın; bu bir tartışma filan değil resmen asla sonuç almaya yönelik olmayan, bıktırıcı, yorucu samimiyetsiz kaçamak tarihsel bir didişme. Bazen de farkında olarak olmayarak tam bir toplumsal ideolojik dırdırlanma, bir tür siyasi mızıkçılık hali.

Çünkü tartışma fikirlerle olur. Fakat burada çoğunlukla yeterince fikir filan yok. Varmış gibi göründüğü bazı noktalarda ise söylenenler bir ceviz kabuğunu bile doldurmayan şeyler.

Bu köşede sürekli yazıp söylüyoruz: bu durum aslında ideolojik olarak neoliberal küresel bir algı formatı olarak tasarlanmış postmodernizm denilen tasarlanmış küresel hastalığın beklenen sonucu.

Her akşam karşımızda sahnelenen sözüm ona “siyasi ayak” didişmelerine bakılırsa iktidarı da muhalefeti de ipin ucunu iyice kaçırmış durumdalar. Oysa ortada gerçekten de bir “arama” samimiyeti görülse bu yarım yamalak “arama temrinleri” bile hoş görülebilir. Fakat ne var ki burada bir arayış yerine iktidarıyla muhalefetiyle aynı anda işleyen çift yanlı bir “yandaşlık” hastalığı söz konusu. AKP de CHP de bu bağlamda aynı inkarcı hastalıklı cephede aslında.

Çünkü, her şey o kadar ortada ki: “Fetö’nün siyasi ayağı” da ideolojik ayağı da askeri silahlı ayağı da doğrudan ABD aslında.

VAN GOGH’UN AYÇİÇEKLERİ

Sözüm ona “ressam”ız ya geçenlerde bana Van Gogh’un şu ünlü Ayçiçeği resminin kopyasını yapmam için iyi bir fiyat teklif ettiler. Doğal olarak böylesi durumlarda hep söylemeye çalıştığım gibi onlara “sanat”ın ve “sanatçı”nın bir başkasının resminin kopyacısı “usta” olmadığını anlatmaya çalıştım aklımca ama nafile.

Burada sizlere de anlatayım en iyisi: müzik yapmaya meraklı birileri çoğunlukla önce bir enstrüman çalmayı öğrenmekle başlar işe. Resim yapmaya başlayan birileri de yaklaşık olarak aynı yola başvurur genellikle. Fakat burada daha baştan müziğe başlayan resme başlayacak olandan çok daha şanslıdır. Çünkü onun önünde çalması için popüler olandan klasiğe birçok hazır beste vardır. Oysa resim yapacak olanın önünde elbette bazı hazır tablolar (örneğin Van Gogh’un Ayçiçekleri) olsa da daha baştan ona bu yoldan uzak durması söylenecektir en yakınındaki bir bilen tarafından.

Çünkü o daha resim yapmaya giriştiğinde aynı zamanda yeni görsel “beste”ler yapmak zorunda kalacaktır. Çünkü sanat yapmanın mantığı ve gerekçesi daha baştan bunun üzerine kuruludur.

Ne yazık ki Türkiye’de -bilim alanları da dahil- çoğu yaratıcı keşfedici alanda olduğu gibi siyasette, ideolojide, felsefede, sanatta vb. müzik öğrenmeye yeltenenin rutin davranışları egemen?

O yüzden de Türkiye’de siyasete soyunan birileri bir karar ve iradi merkez olarak önce ABD’ye başvuruyor hala. Çünkü ABD ne yazık ki hala asıl o basmakalıp “beste”nin sahibi olarak duruyor bazılarının önünde. O yüzden de ancak oradan alınıp çalınıyor siyasi ikbal parçaları ne yazık ki?

Hatırlayalım: Tayyip beyin “BOP” eşbaşkanlığı tevatürü böyle bir şeydi işte. İster sağ ister sol neoliberaller olsun onlar da aynı nedenlerle gözlerini oraya diktiler, oradan el aldılar önce.

Yine hatırlayalım ki bunun başta ideoloji olmak üzere sosyal, siyasal, kültürel, felsefi reçeteleri de öncelikle uluslararası neoliberal küreselleşme ve postmodernizm iddialarıydı esas olarak.

Oysa ne zamanki BOP projesi uygulamaya sokuldu; bütün Ortadoğu’da olduğu gibi hem Irak’ta hem de Suriye’de bir dizi bir tür distribütör “vekalet savaşları”ndan söz edilmeye başlandı. Şimdi sözüm ona “Fetö’nün Siyasi Ayağı” didişmesi içine düşmüş olanlar aynı konuşmalarının içerisinde sanki birbiriyle ilişkisi yokmuş gibi kullandıkları “vekalet savaşları’ kavramını niçin “vekalet siyaset” kavramı üzerinden değerlendirmeyi akıllarına getirmiyorlar dersiniz?

Kaldı ki Türkiye’de sorun çok daha büyük ve hemen her yerde, her şeyde. Çünkü bana kalırsa modern ve çağdaş sanatımızda da bir tür “vekalet sanat” kavramından söz edilemez mi?

Yaşanan siyasi didişmelere bakılırsa aslında tıpkı sanatta ve ideolojide olduğu gibi yalnızca AKP ve CHP’de değil -az ya da çok- diğer partilerde de bazı “siyasi ayak”lar elbette söz konusu. Çünkü kastedilen “siyasi ayak” her ne kadar ABD’de olsa da Türkiye’deki “vekalet”çileri hepsinde de mevcut ne yazık ki?

Gazetelerin yazdığına göre: Vincent van Gogh’un ünlü Ayçiçekleri resmindeki sarı renk tonları giderek kararıp kahverengiye dönüşüyormuş. Sebebi ise sanatçının resimlerinde çokça kullanmış olduğu “krom sarı”sının ışık karşısında zamanla kararıyor olmasıymış.

(Haydi gel de gelecek yazıyı bu “ışıkta kararma” konusuna ayırma!)