25 Kasım 2024 Pazartesi
İstanbul 10°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Virüs fırsatçıları yalnızca karaborsacılar değil

Utku Reyhan

Utku Reyhan

Gazete Yazarı

A+ A-

COVID-19 virüsü ülkemize girer girmez çeşitli fırsatçılar ortaya çıktı. Fahiş fiyatla sağlık ürünlerini satanlardan, gıda stoklayıp fiyat artışının pususuna yatanlara kadar. En son evlere giderek kendilerini Sağlık Bakanlığı personeli olarak tanıtıp sözde dezenfektanlarla evsahiplerini bayıltıp hırsızlık yapanlar bile oldu.

Fakat Cumhuriyet yazarı Yazgülü Aldoğan, virüs fırsatçılığında çığır açacak bir yazı kaleme aldı. Geçtiğimiz Perşembe yayınlanan köşesi, virüsü fırsat bilip Türkiye aleyhine ne varsa söylemek için yayınlanmıştı.

KEŞKE LAİKLERE İLİŞMEYEN VİRÜS YAPILSA

“Bunu da atlatacağız, her şerde hayır vardır! Bakmışsınız, kimlere kimlere bulaşmış!” diyerek bitiriyor Aldoğan yazısını. Belli ki bütün dünyayı tedirgin eden COVID-19 kendisini pek huzursuz etmiyor. Suç olur diye mi yoksa korktuğundan mı bilinmez pek açık yazmıyor. Ama “kimlere kimlere bulaşmış” diyerek hayaliyle mutlu olduğu olayın, “muhafazakâr”, “cahil”, “çomar”, “bidon kafalı” insanların virüs kaparak ölmesi ihtimali olduğu çok açık. (Tabirler için özür dilerim, bize ait değildir) Cumhurbaşkanına virüs bulaşsa parti vereceğine eminim. (15 Temmuz’da hevesleri kursaklarında kaldı) Pek hümanisttirler, tabii yalnızca kendilerine benzeyenler için. Ama virüsün insan seçmeyeceğini bilemeyecek kadar da cahildirler. Maalesef Yazgülü Hanım, sokakta yüzünüzü ekşiterek baktığınız başörtülü kadınlarla aynı riski taşıyorsunuz. Ve sizi için zulüm de olsa “aynı gemideyiz.” Şimdilik tren kaçtı ama belki COVID-20 “laiklere” ilişmeyen bir virüs olabilir. Belki bunun için dua edebilirsiniz.

İÇİNİZE HİTLER KAÇMIŞ OLABİLİR Mİ?

Yazgülü Hanım koronavirüs konusunda o kadar rahat ki öyle böyle değil. Korkunç ama neredeyse bu virüsün özellikle yaşlı insanların ölümüne neden olmasından mutlu gibi.

“Nüfusumuz genç, bu virüs, yaşlı ve hastaları götürüyor. Belki de doğal seleksiyon.”

“Koronavirüs daha insancıl, yaşlı ve hastaları alt ediyor. Gençlere, çocuklara düşman değil.”

Evet, yazısında iki kez bunu vurguluyor. Seçilen kelimelere bakınız; “götürüyor, alt ediyor, doğal seleksiyon”. Naziler toplumdaki hasta ve yaşlıları kusursuz ırk arayışıyla ortadan kaldırma yoluna gitmişti. Hitler’e göre tabiat, fertler arasında yaşamaya layık olan en iyileri seçer. Diğerleri ölür, ölmeli. Doğal seleksiyon!

Aldoğan’ın bu ifadeleri kullandığı bir bağlamı var şüphesiz: İktidar gençlere, çocuklara, kadınlara düşman, bu virüs ise yaşlılara. Tabii Aldoğan çocukları, gençleri, kadınları savunurken neden yaşlıların ölmesiyle ilgili bir kayıtsızlık hatta yer yer mutluluk içinde, onu anlayamıyoruz.

HAZIR VİRÜS DE GELMİŞKEN...

Madem virüs de geldi o halde hapishaneler de boşaltılmalı Aldoğan’a göre:

“Ya cezaevindekiler? En büyük risk grubu da onlar! 8 kişilik koğuşta hiçbir hijyen kuralı olmadan 25 kişi tıkılmış yaşamak zorunda olanlar. Bir de haksız yere tutuluyorlarsa?”

Yaşlıların virüs nedeniyle ölmesinde bir beis görmeyen dahası birilerine (!) virüs bulaşmasında bir “hayır” arayan Aldoğan, cezaevleri konusunda ise pek hassas. “Bir de haksız yere tutuluyorlarsa...” Cümleye “bir de” diyerek başlıyorsanız önceki cümlenize ek bir vurgu yapıyorsunuzdur: “Bütün tutuklu ve hükümlüler risk altında, hele hele haksız yere tutulanlar kesin risk altında.”

Bir kere haklı yere tutulanlarla “haksız” yere tutulanlar, eğer risk varsa, aynı risk grubundalar. Meseleniz insan sağlığı ise haklı yatanlar ile “haksız” yatanları ayıramazsınız. “Haklı yatanlar da çıkmalı ama olmuyorsa ‘haksız’ yatanlar kesin çıkmalı” diye bir önerme olamaz. Çünkü devlet, haklı yatanın da sağlığını korumak zorunda. O halde tecavüzcü, kadın katili, gaspçı, dolandırıcı dâhil herkes çıkmalı. Yok, meseleniz hazır virüs gelmişken fırsat bu fırsat ajanlıktan, FETÖ’cülükten, PKK’dan “haksız” yere yatanları çıkartmaksa o ayrı.

Tabii kimin haklı, kimin haksız yere tutulduğuna da mahkemeler değil, Yazgülü Hanımlar karar verecek anlaşılan. İşin tuhafı, virüsün kendisi, dedikodusundan önce ülkemize gelince, FETÖ’cüler başlatmıştı “cezaevleri boşaltılsın” yaygarasını. Dikkat edin, “cezaevlerinde virüsle mücadele önlemleri alınmalı” denmiyor. “Cezaevleri boşaltılsın” deniyor. Üstelik tahliyenin hem içeridekilerin hem de toplumun sağlığı açısından daha faydalı olduğuna dair bir bilimsel öneri de yok ortalıkta.

FIRSAT BU FIRSAT

Yazımızı hazırlarken ülkemizde vaka sayısı 18’di. Tedbirler alınıyor ancak vaka sayısının burada kalmayacağı da çok açık. Disiplinli bir devlet yönetimi ve disiplinli bir toplum şart. Bu arada virüsün yarattığı korku ve panik iklimini fırsat bilerek siyasî ve toplumsal bozgunculuk yapanlara karşı da uyanık olmamız gerekiyor. İnsanlar kendilerinin ve sevdiklerinin sağlığı için endişelenirken, “fırsat bu fırsat ‘karşı mahalleye’ bütün kinimi kusayım” diye pusuda bekleyen “entelektüel” virüs vurguncuları var.