Walt Disney’e teşekkür mektubudur
Büyüdün, geliştin. Miki fareyle başladığın yolculuk, Hollywood’un kralı olmaya kadar uzandı. Şimdi dijitalinle de TV’lerde egemenlik peşindesin. Allah artırsın.
Her şerde bir hayır vardır derler ya, senin Atatürk dizisini Disney+ platformuna koymayacağını açıklaman da böyle bir şer. Hayırlara vesile olan bir şer.
Bir hareketinle nice maskeler indi, nice makyajlar aktı, nice takkeler düştü. Gün görmemiş hakikatler su yüzüne çıktı, halı kaldırılınca altına süpürülmüş toz toprak sağa sola uçuştu. Az şey mi?
Mesela, Sözcü ve Cumhuriyet gibi gazeteler sana tepki veremedi. Bunların Atatürkçülüğünün kabahatli çocuklar gibi gardropta saklandığını ortaya çıkardın.
Mesela çok ama çok ünlü magazin figürlerimizin Atatürk sevgisinin sosyal medyada özlü söz yazmaktan ibaret olduğunu anladık sayende. Allah sana iki cihan saadeti nasip etsin! Senin gibi kültür-sanat alanındaki ağır bir hegemon güce, konu istismarını pek sevdikleri Atatürk olsa da tek cümle edebilecek tıynette olmadıklarını öğrendik. O tuhaf cemaatlerinden dışlanma korkusuyla kafalarını kuma gömdüler. Ama popoları açıkta kaldı. İbretle izleniyorlar.
Mesela, kimi cesur görünen Atatürkçü maskeli siyasetçilerin ne kadar ciğersiz olduklarını millete iyice bir gösterdin. Allah senden ve cümle geçmişlerinden razı olsun. Onlar sana esaslı bir tepki vermek yerine (Mesela Vatan Partisi gibi ‘Disney’in yayın lisansı iptal edilsin’ demek yerine), seni nazikçe yanlışından dönmeye davet ettiler. Yoksa! Yoksa aboneliklerini iptal eder, sarı kola içerlermiş!
Mesela, ne zaman senin Disney+’na ya da benzer platformlara ideolojik-siyasi eleştiri yapılsa, “Parayla abone olunuyor kardeşim, beğenmiyorsan almazsın” diye yanıt veren apolitik tayfayı duvara çarpmışa çevirdin. Şimdi hepsi “Disney defol” diyorlar.
Mesela, senin varlığını ‘özgürlükle’ eşitleyen, sana ve benzer platformlara dönük her denetimi ‘sansürcülük’, ‘özgürlüklere müdahale’ feryatlarıyla karşılayan neoliberal Atatürkçüler, sayende sağlam bir tokat yiyip kendilerine geldiler. Asıl sansürcünün, kültür emperyalizminin kendisi olduğunu suratlarında patlayan şaklamayla idrak ettiler.
Mesela, Atatürk’ü mavi gözlü bir masal kahramanı, bir vegan, iklim değişikliği aktivisti, LGBT savunucusu falan zannetmeye meyilli “ılık” gençliği kendine getirdin. Onun emperyalizme karşı savaşmış, zafer kazanmış bir ‘militarist’ olduğunu tekrar hatırlamamıza vesile oldun. Hollywood gibi rengarenk Hürriyet’e bile ‘Sen Ata’yı film kahramanı mı sandın” diye manşet attırdın. Daha ne olsun?
Mesela, Hollywood’un bağımsız bir sinema endüstrisi olmadığını, ABD’nin dünyaya zerk etmek istediği kültürün örgütlü şırıngası olduğunu, duymak istemeyen gönüllü sağırlara bile duyurdun. Sen bu toplumu çıplak gerçeğinle dürtene kadar, Atatürk’e düşman olan emperyalizmin sinema tekellerinin, hakkıyla Atatürk filmi çekebileceğini zannedenlerimiz vardı. Onların şifası da yine sendeymiş ya Disney…
Mesela, son olay bahane oldu, Türkiye’deki Fox (Tilki) TV ile aynı şirket olduğunuzu bir kez daha hatırlamış olduk. Tüm dünyada yayınlanacak diye duyurduğun diziyi, şimdi Türkiye’deki Tilkine yayınlatacağını açıklaman, sana yalan söyleyemem, kimsenin içini soğutmadı. Bu muvazaalı çözümün tutmadı, tutmaz. Senin Tilki, ağzında peynirle aval aval gezen kimi kargaları yine Atatürkçüymüş gibi kandıracaktır. Ama bu hülle emin ol seni kurtarmayacaktır.
Sevgili Disney,
Çizgi filmlerinde erkekleri erkeklerle, kızları kızlarla öpüştürdün. Disneyland denilen eğlence parklarını LGBT tapınaklarına çevirdin. Genel müdürünüz “Toplumsal cinsiyet siyasetlerinde vites yükselteceklerini” devamında “karakterlerin ve içeriklerin yarısının LGBT” içereceğini ilân etti. Biz çok anlattık ama bizim ‘çağdaşlar’ bunları ‘çağdaşlık’ zannettikleri için pek kafaları almadı.
Biz zaten, senin sunduğun dünya ile Atatürk’ün yan yana gelemeyeceğini biliyorduk. Olmaz. Hem Disneyci hem Atatürkçü olunmaz. Ters mıknatıslanma yapar. Bu açık. Ama şimdi sayende, daha geniş kitleler bu denklemi kafasında kurmaya başladı. Ne diyelim. Allah ne muradın varsa versin.
Saygılarımla.