11 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Wikileaks belgeleri ve kuşatma-(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

Önceden parça parça belli gazete sayfalarına düşen Wikileaks belgeleri sonunda Silivri’de tutuklu iki gazeteci tarafından -Sızıntı- Wikileaks Belgeleri adıyla kitap haline getirildi. Türkiye, gerçek anlamıyla kamuoyunun nasıl kandırılıp bir ülkenin nasıl kuşatma altına alındığını, Tanzimat Fermanı’ndan (1839) 173 yıl sonra bir kere daha Batı emperyalizminin ülkeleri kuşatma gücünün test edilmesi olayını yaşamakta. Tanzimat, İstanbul’da uzun yıllar yaşayan muhteşem (!) İngiliz Büyükelçisi Lord Stratford Canning ve Reşit Paşa tarafından fermanlaşan önce çatal bıçak kullanımıyla başlayan, sonra da Batı hayranlığının tepe noktası olan Ferman’ın okunmasının, uygulanmasının bir ürünüydü. O günleri Lord Stratford Canning “İstanbul Hatıralarım” adlı kitabında şöyle anlatıyor:

“-Canning’in yardımıyla kabul edilmiş yasaları uygulamayan paşalar, tepetaklak olurlardı.” Ve Büyükelçi Canning, Bab-ı Ali’deki nüfuzunu şöyle anlatıyor:

“-Büyükelçinin kendilerini ziyaret edeceğini öğrenen Nazırlar, girecek delik arıyorlardı. Reşit Paşa hariç büyükelçinin karşısında yılgınlığa kapılmayan kimse yoktu. Öbür devlet elçileriyle görüşme yapıldığı zaman oyalama, kaytarma çareleri pekala yürüyordu ama Canning Bab-ı Ali’de boy gösterdiği zaman, memurları bir korkudur alıyordu. Vezir-i azam bile acele toparlanıp, arzularını öğrenmek üzere telaş ve tereddütle bu azılı İngiliz’in yanına koşuyordu.”(Lord Startford’un Türkiye Hatıraları, Sf:102-99 -100-196)

Canning 1853’te karısına yazdığı bir mektupta ise:

“-Osmanlı Hükümeti apansız değişiverdi. Reşit’le sadrazam azledildi. O saat padişaha çıktım, yeniden vazifeleri başına getirildiler” diyordu.

Aynı kitapta Hariciye Nazırı Reşit Paşa’nın gözlerinden yaşlar akarak büyükelçinin elini öptüğü de yazılmakta.( Doğan Avcıoğlu- Türkiye’nin Düzeni. 1.cilt- 1bölüm- Bilgi yayınları 6. Baskı)

Ülke yabancı devlet büyükelçilerine raporlar verilen 1. Abdülhamit döneminde para sıkıntısına düşünce Fas, İspanya veya Hollanda’dan yüz binlerce akçelik istikraz yapmak- borç almak- istemiş, fakat teklif reddedilmişti. İşte böylece Türkiye Batı mallarına muhtaç bir ülke haline gelmişti. Batı mallarını Batı sermayesi izledi. Ama asıl borçlanma çağı, 1854’te açılmıştı. O kapıdan giren Avrupa sermayesi Türkiye’yi alabildiğine borçlandırdı. İşte bunun adı silahsız, ordusuz bir kuşatma hareketidir. Onun için Gazi Mustafa Kemal Tanzimat Fermanı’nı yırtmış, çöpe atmış ve Cumhuriyet Düyun-u Umumiye borçlarını son kuruşuna kadar ödemiştir.

Büyükelçilerin yeniden dirilişi

Son yayınlanan Wikileaks belgelerinde neredeyse 4 yıl önceden Türkiye’de olacakları tasarlayan ve şimdi adı Ergenekon olan davanın planlamasının nasıl ve kimlerce yapıldığı anlatılmakta. O kadarla kalsa iyidir.Son iki Wikileaks belgesinde ABD büyükelçisinin Washington’a yazdığı kriptolarda Türk Emniyeti’nin elçinin ayağına kadar gidip brifing verdiği, belki de bazı belgeler sunarak Türkiye’de siyaseti ve orduyu nasıl hizaya getirileceğine dair talimatlar aldığı da yazılıyor, söyleniyor. İktidar aldırış etmiyor ama ana muhalefet lideri ilk kez dikleşiyor ve: “- Eğer bu belgeler doğruysa Türkiye bir sömürge haline getirilmiştir” diyebiliyor. Gözün aydın Sayın Kılıçdaroğlu, orduna kafa tutar, hatta onları kötülerken partindeki Atatürkçüleri temizlerken, eski Genelkurmay başkanları suçlanıp ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına layık görülürken, aile mahremiyetlerine ABD Büyükelçisi Mr. Ross el koyarken... Sahi neredeydiniz?

Büyükelçilerin saltanatı başladığı an devletin bağımsızlık ve hükümranlık hakkı ortadan kalkmıştır. 173 yıl önce Lord Stratford Canning ne yapmışsa, şimdi ABD Büyükelçisi W.Ross onu yapıyor.

Bu herhalde ileri demokraside çağdaş kuşatma harekâtının bir yeni macerasını sayenizde izliyoruz.