Ya TÜİK de olmasa ne yapardık!
TÜİK, dün Mart 2020 ayına ait tüketici güven endeksini açıkladı.
Korona virüs salgının yol açtığı arz ve talep yönlü şok yaşandığı, milyonlarca yurttaşın işsizlik endişesine kapıldığı, yüz binlerce iş yerinin tedbiren kapatıldığı, gündelik-haftalık-aylık ücretli on binlerce insanın ücretsiz izine çıktığı ve üretimin fiilen durduğu bir ay oldu Mart 2020 ayı.
Ama gelin görün ki, bu koşullar altında tüketicilerin yani halkımızın genel ekonomik duruma ilişkin maddi durum beklentisi artmış, şubat ayında 57.3 olan tüketici güven endeksi yüzde 1.7 puan artarak mart ayında 58.2’ye yükselmiş.
Konuyu hiç ekonomiye yönelik boyutlarıyla, analize-eleştiriye falan kalkışmayacağım bu kez. Bu zor zamanlarda, iyi ki TÜİK var demekten gayrı. En azından moralimiz düzeliyor bu rakamları görünce.
***
Aynı TÜİK bu köşede yayınladığımız 12 Mart 2020 tarihli “Rekor işsizlik oranı, ne başarı ama!” başlıklı yazımıza ise oldukça uzun bir cevap ve düzeltme metni göndermiş. Yazının 3-4 misli uzunlukta.
Yazımızdaki rekor işsizlik oranlarına ve ekonomi politikalarının yanlışlığına ilişkin eleştirilerimize cevap vermemiş kuşkusuz ki.
Söyledikleri, hesaplama yöntemlerinin doğru olduğu ve teknik olarak haklı olduklarına yönelik.
Zaten ben de artan nüfusa oranla iş gücündeki artışın geçmiş beş yıla nazaran çok düşük düzeyde olmasına dikkat çekmiştim.
TÜİK kendi hesaplama yönteminin ve tekniklerinin doğruluğunu savunuyor gönderdiği uzun yazısında.
Onlar savunmakta, ben ise bu rakamlara inanıp-inanmamakta serbestiz elbette ki.
Örneğin, ben dün açıklanan, koronavirüs salgınının zirveye çıktığı Mart ayında, Türk halkının tüketici güven endeksinin yükselmesini yine inandırıcı bulmuyorum.
TÜİK’in hesaplama yöntemi ve teknikleri kendince doğru olabilir ama insanların işsiz kaldığı, aybaşında doğalgaz-kredi vb. borçlarının ödenmesinde kaygı taşıdığı, belirsizliğin ve tedirginliğin zirveye çıktığı Mart ayında, tüketici güveninin artmış olması bana mantıklı ve inandırıcı gelmiyor. Ne yapalım bizim de ekonomik verileri sorgulayan, karşılaştıran, gözlemleyen bir anlayışımız var.
Bundan TÜİK’in gocunmasına bence gerek yok. Topluma güven ve inandırıcılık vermemiz gereken zor günlerden geçiyoruz. Bu tür tartışmalar için ne zaman, ne şartlar, ne de milletin psikolojisi hiç de uygun değil.