Yakışmadı
Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında "Parti içi kavgaya izin vermeyeceğim, gerekirse kapının önüne koyacağım" dedi.
Bu cümle işgal ettiği makama yakışmadı. Bu cümle "kanun benim" diyen 14. Lui rolüne soyunmaktır. Bu cümle ben ne dersem o olur, bu partide herkes bana biat etmek zorundadır, benim talimatlarımın dışına çıkılamaz demektir. Demektir diyoruz, zira Cumhuriyet Halk Partisi tüzüğüne göre genel başkanın, başkanı olmadığı tek organ Yüksek Disiplin Kuruludur.
Bunun amacı Yüksek Disiplin Kurulunun genel başkan dahil kimsenin tesiri altında kalmadan özgür davranmasını temin etmektir.
Anayasamıza göre, Siyasi partiler demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları olduğuna göre, kendi içinde de demokrasinin işlemesi için her türlü tedbir almak zorundadır. Yani partilerin iç düzenlemesi de demokrasi prensiplerine uygun olmalıdır. Parti içi muhalefet özgür olmalıdır. Cumhuriyet Halk Partisi bu geleneğin partisidir. Parti içi muhalefetin baskı ile sesinin kısılması demek kapıkulları olsun demektir. Cumhuriyet Hak Partisinde kapıkulları hiç olmamıştır. Parti içi muhalefetin yok edilmesi Cumhuriyet Halk Partisinin siyasal kültüründe yoktur.
Partiyi de, devleti de kuran Cumhuriyet Halk Partisinin kurucu babaları Atatürk ve İsmet Paşa'nın ağzından böyle bir söz duyulmadığı gibi "ikinci grup, Serbest Grup Atatürk tarafından kurdurulmuştur.
Parti içi demokrasi, yanlışların düzeltilmesi ve noksanlıkların giderilmesindeki en önemli kontrol aracıdır.
Nitekim Atatürk, Parti içinde olumsuzlukları görüp susmanın o sorumsuzluklardan daha kötü olduğunu söylemiştir.
Bu nedenle parti içi muhalefet çok önemlidir. Onun sesinin kısılması demek partinin her gün adım adım geriye gitmesi, en azından durağan hale gelmesidir.
Parti içi kavgadan ne anlaşılmaktadır. Bu açıklamaya muhtaç bir söylemdir.
Yönetim hataların dillendirenler parti içi kavga mı ediyorlar diye nitelendirilecektirler? Partideki yönetim hatalarını dile getirenler Yüksek Disiplin Kuruluna verilecek bir emirle partiden mi attırılacaklardır?
O zaman Cumhuriyet Halk Partisi'nin biat kültüründen gelen AKP den ne farkı kalacaktır. Nitekim biat kültüründen gelen parti içi iktidarı tek başına kullanan AKP'de Tayyip Erdoğan "reis" olarak anılmaktadır.
Üyelerin partilerine karşı en önemli sorumluluğu, sadakat yükümlülüğüdür.
Üyeler parti kurumsal kişiliğine ya da görevlilere karşı belli bir saygı ölçüsü içinde kalmak şartıyla düşüncelerini açıklamakta özgür olmalıdırlar.
Tabii bu özgürlük, yetkili organların karar vermesi gereken bir hususta böyle bir karar yokken, varmış gibi göstererek açıklamada bulunmak olmadığı gibi, tarihten husumet çıkartmak hiç değildir.
Tarihten husumet çıkartmayacağız ama ders alacağız.
Kılıçdaroğlu'nun partide engellemesi gereken, partide düşünce ve ifade özgürlüğü değil hemşericilik, bölgecilik ve mezhepsel ayırımcılığın yapılmasıdır. Yoksa kendisine muhalif kişi ve grupların konuşmasına fikirlerini açıklamasına engel olmamalıdır. Farklı fikirlerin dile getirilebilmesi partinin güçlü olduğu kadar zayıf yönlerinin de gösterilmesi gerekir.
Fikirlerin çatışmasından, üyelerin, parti yöneticileri ile düşünsel ihtilafa düşmekten korkutularak en iyi sonuca ulaşmak mümkün değildir.
Bu nedenle Fikri Sağlar'ın kesin ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk edilmesini kabul etmek mümkün değildir. Ve hele bunun ulusalcıları, Kemalistleri tasfiye ederken "korku imparatorluğunu yıktık" diyen Kılıçdaroğlu zamanında yapılıyor olması da ayrıca dikkat çekicidir.